03 Mayıs 2013

Rakı mı, Ayran mı?

"Türkiye’nin milli içkisi rakıdır” tezini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "milli içkimiz ayrandır" diyerek çürütmeye çalıştı. Böylece “rakı mı, ayran mı" biçiminde bir tartışma başladı

“Türkiye’nin milli içkisi rakıdır” tezini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “milli içkimiz ayrandır” diyerek çürütmeye çalıştı. Böylece “rakı mı, ayran mı” biçiminde bir tartışma başladı.

Tabii bu sorunu çözmek ve bu soruyu yanıtlamak için öncelikle “milli” sözcüğünün anlamını açıklığa kavuşturmak gerekiyor. “Milli” sıfatı neyin açılımıdır? “Milli” demek ne demektir? Halktan ve fiilen yaşayan kültürden  bağımsız bir “Milli Olanı/Olmayanı Belirleme Komitesi” var da, onlar neye “milli” derse o “milli” oluyor, neye “milli değil” derlerse o da “milli” olmuyor mu?

Böyle bir saçmalık tabii ki olamaz. Yaşayan kültürden, halktan ve tarihten bağımsız bir “milli” kavramı olamaz. Pekiyi, öyleyse “milli olan” ve “milli olmayan” nedir?

Yoksa “milli” denen şey mevcut nüfusun tamamının benimsediği kültürle mi özdeştir? Bu da saçma bir anlayış, çünkü dünyanın hiçbir ülkesinde böyle homojen bir yapı yok; hele içki/içecek konusunda hiç yok. İstisnasız herkesin benimsediği ve sevdiği tek bir içkiden/içecekten ne Türkiye’de ne de başka bir ülkede söz etmek olanaklı değildir. Dolayısıyla “konsensus” içinde olmak ölçütü de “milli” kavramını tanımlayan bir şey olamaz.

Yoksa “milli” denen şey çoğunluk kültürüyle mi özdeştir? Yani bir ülkede nüfusun %50’den fazlası rakı yerine ayran içiyorsa ayran “milli” içki mi olmuş oluyor veya tam tersi nüfusun %50’den fazlası ayran yerine rakı içiyorsa rakı “milli” içki mi olmuş oluyor?

Pekiyi bu durumda, %60 ayran yerine rakıyı veya rakı yerine ayranı tercih ederse, bu içki/içeceklerden birisi “milli” mertebesine yükselip, diğeri de “gavur” statüsüne mi düşmüş oluyor?

Bu da açıkça saçma bir açıklama biçimi.

Üstelik her iki içki/içecek de %50’den fazla tüketiliyorsa ne olacak? Bu durumda Erdoğan’ın “ya ayran, ya rakı, ikisi birden olmaz” biçimindeki “tek bayrak, tak vatan, tek din, tek milli içki” ilkesi yerle bir olmayacak mı?

Örneğin Ulusal Kurtuluş Savaşı kahramanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı ve cumhuriyet devrimlerinin önderi Mustafa Kemal Atatürk, hem rakıyı, hem de ayranı çok severdi. Atatürk akşamları sofrada dostları ve dava arkadaşlarıyla birlikte sık sık rakı içer, Antik Yunan’daki sempozyumları ve Paris’teki aydınlanma dönemi salon toplantılarını andırırcasına, rakı eşliğinde hem muhabbet eder, hem de devrim, siyaset, bilim, tarih, sanat ve din üzerine sohbetler ve tartışmalar gerçekleştirirdi.

Atatürk sabah ve öğlen ise bol bol ayran içerdi. Hatta bazılarına göre, rakının etkisini kırmak ve bedenen toparlanmak için, özellikle bol ayran içerdi. Gerçekten de ayran, alkollü içki içilen bir geceden sonra, bedene en iyi gelen şeylerden birisidir.

Bu durumda, Erdoğan’a göre, Mustafa Kemal geceleri “gavur” statüsüne düşmüş, gündüzleri de “milli” mertebesine mi ulaşmış oluyor? Erdoğan’a göre alkollü içki içmek sadece “gavur” işi midir?

O zaman Orta Asya Türklerinin yaygın içkisi kımıza ne diyeceğiz? Kımız da alkollü bir içecek değil midir? O zaman Anadolu’nun ve dünyanın en eski içkilerinden birisi olarak bilinen şaraba ne diyeceğiz? Anadolu’da, Hitit döneminde, Antik Yunan döneminde, Roma döneminde, Bizans döneminde ve Osmanlı döneminde içilen şarap da “milli” unsur olmaktan çıkmış mı oluyor? Yaklaşık 3500 yıldır Anadolu’da var olan şarap kültürü Erdoğan’ın açıklamasıyla bir anda buharlaşmış mı oluyor? Ya da Alevilerdeki şarap geleneği nedeniyle Aleviler bir anda “milli” olmayan bir işe mi bulaşmış oluyorlar?

Tabii, Erdoğan’ın referans noktası hiçbir zaman Orta Asya Türkleri veya Anadolu uygarlıkları ve kültürleri olmamıştır. Onun tek referans noktası vardır, o da Kuran’ı Kerim ve İslam dini bağlamındaki Arap kültürüdür. Kendisi Rize’lidir, ancak Karadeniz kültüründen de anlamaz! Ege ve Akdeniz kıyı kültürünün vazgeçilmez unsurlarından birisi olan rakı eşliğinde balık ve meze muhabbetinden vazgeçtik, Karadeniz dağlarında dere kenarlarında gerçekleşen rakı-mangal muhabbetinden de hiç haz almaz Erdoğan. Oysa Doğu Karadeniz’de, Trabzon’da, Rize’de, Artvin’de, dağlarda, yayla yollarında, rakı şişesi, buz gibi dere suyunda taşların arasına yerleştirilir ve soğutulur, mangallar yakılır, kemençe çalınır, tulum çalınır, horon tepilir.

Anlaşılan, Erdoğan’da baskın kültür, İmam Hatip Lisesi kültürü ve eşi Emine Erdoğan’ın üyesi olduğu Arap kültürüdür. Erdoğan için başlıca referans kaynağı Türk kültürü de değildir, Anadolu kültürü de değildir, Orta Asya kültürü de değildir, Ege, Akdeniz, Karadeniz, Marmara ve Trakya kültürü de değildir; ona göre en üst kültürel kimlik Arap ve İslam kültürüdür. Zaten yaşadığımız tüm sorunlar da buradan kaynaklanmaktadır. Erdoğan’a göre İslam ve Arap kültürüne uygun olan şey “milli”dir, olmayan şey “milli” değildir.

Erdoğan’ın hocası Necmettin Erbakan yıllarca İslam ve Arap kültürünü nasıl “Milli Görüş” olarak Türkiye halkına yutturmaya çalıştıysa, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Arnavut kültürlerinin Arap ve İslam kültürleri altında ezilmesine ve asimilasyona uğramasına neden olduysa, Anadolu ve Trakya kültürünü Arap ve İslam kültürünün boyundurluğu altına soktuysa, Erdoğan da aynısını yapmaktadır.

Yoksa konu ayran da değildir. Erdoğan’ın ayranı “milli içki” ilan etmesinin tek nedeni alkolsüz içki olmasıdır. Ayran olmasa limonata diyecekti, o da olmasa şalgam suyu diyecekti, o da olmasa sirke diyecekti! Yeter ki alkolsüz olsun.

Neden? Çünkü Kuran’ı Kerim’de şarabı, alkollü içkiyi eleştiren, küçülten, kınayan, özendirmeyen ayetler var. Nasıl zina yapanın kırbaçlanmasını, eşcinsel olanın ev hapsine kapatılmasını buyuran ayetler varsa, nasıl Müslümanlara karşı çıkanların bu dünyada ve öteki dünyada cezalandırılmasına dair ayetler varsa, nasıl kadının örtünmesine, kadının şahitlik ve miras haklarının erkeğe göre sınırlı olmasına dair ayetler varsa, nasıl bilimle ve epistemolojiyle çelişen bir sürü ayet varsa, nasıl temel insan hakları ve demokrasi kavramıyla çelişen bir sürü ayet varsa, neyin içilip neyin içilmeyeceği konusunda da ayetler var!

Anadolu’da şarap yaklaşık 3500 yıldır var. Şarap varken İslam yoktu. Şarabın tarihi İslam’ın tarihinden daha eski. İranlı şair, astronom ve matematikçi Ömer Hayyam da bu nedenden ötürü İslam’ı farklı yorumlamış ve şarabı öven dörtlükler yazmış olmalı. M.S. 7. yüzyılda Arap Yarımadası’ndan çıkan İslam yaklaşık 1400 yıldır var, şarap yaklaşık 3500 yıldır var! Anadolu’da binlerce yıldır yaşayanlar şarap içiyordu, Anadolu’ya sonradan gelen Orta Asya Türkleri de kımız içiyordu. İçkiyi lanetleyen İslam-Arap geleneği sonradan devreye girdi ve Osmanlı’dan itibaren Anadolu insanına bu geleneği zorla dayatmaya çalıştı!

Belli yerlerde içki içilmesine sınırlama konulması, kent ve kasabalarda “içki gettolarının” oluşturulması, iptal edilen içki ruhsatlarının artması, içkiye yönelik vergi oranlarının arttırılması ve içki fiyatlarına sürekli yüksek oranda zam yapılması, Başbakan düzeyinde, “Aksırana, tıksırana kadar içiyorlar” ve “Milli içkimiz rakı değil, ayrandır” gibi açıklamaların yapılması da bu geleneğin uzantısından başka bir şey değildir!

Gerçi, bu yasakçı zihniyet, rakının 19. Yüzyıldan beri Türklerin en çok tükettiği ve en sevdiği alkollü içkilerden birisi olduğu gerçeğini değiştirmediği gibi, günümüzdeki alkol ve rakı tüketimini de azaltmıyor, aksine arttırıyor! OECD verilerine göre AKP döneminde rakı da dahil alkollü içki tüketimi azalmıyor, aksine artıyor, ancak önemli değil! Önemli olan Erdoğan’ın ve AKP’nin bu despotik zihniyetle belli bir kesimden oy alması; köktendinci tabanını kaybetmemesi; AKP’nin ve Erdoğan’ın iktidarda kalmaya devam etmesi!

İktidara muhalif olanları hapishaneye atmak, onlara biber gazı sıkmak gibi yöntemlerle birlikte, bazı vatandaşların rakı ile balık, mangalda sucuk ile kırmızı şarap, kızarmış patates ile bira, puro ile viski keyfini de bozduğun ölçüde oy oranın artar!

Mesele sağlık kaygısı da değil. Kendi vatandaşını düşüncelerinden ötürü terörist ilan edip hapishaneye tıkan birisi vatandaşın sağlığını neden düşünsün, bu işin bir yüzü. Ancak işin öteki yüzü de şu ki, dini gerekçelerle alkollü içki içmeyenlerin çoğunluğu zaten sağlıklarına dikkat eden kesimler değil. Alkol almayan bu kişiler yağlı koyun eti yemekte, tereyağ ve margarin kullanmakta, bol bol börek, çörek, baklava, şöbiyet, muhallebi vs tüketmekte, asitli şekerli kola ve gazoz, “meyve suyu” etiketli meyvesiz şekerli boyalı sular içmekte, günde bir paket sigara tüketmekte bir sakınca görmüyorlar! Nasıl olsa Kuran’ı Kerim’de onlarla ilgili ayet yok! Onlardan bol bol tüketebilirsin, onları ağzına, boğazına ve midene bol bol tıkıştırabilirsin! Alkolün neden olduğu sirozdan ölmek günah, ama işin içinde alkol yoksa kalpten, kanserden, fazla kilodan, şekerden, yüksek tansiyondan vs ölmek sevap! 

Öte yanda bilim adamları ve doktorlar istediği kadar “Günde 1-2 kadeh kırmızı şarap kalbe yararlıdır” desinler, sonuçta Kuran’ı Kerim’de ne yazıyorsa o doğrudur! Orada yazanı sorgulamak olmaz, ona dogmatik bir biçimde körü körüne inanmak ve orada yazan her şeyi harfi harfine uygulamak gerekir! Başka bir deyişle köktendinci olmak gerekir!

Ya laik olacaksınız ya dindar, ikisi birden olmaz!

Hem rakı, hem ayran içilmez!

Mustafa Kemal yanılmış olmalı!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Mağduru oynayan zalimler

Türkiye’nin seçimle iktidara gelen padişahına karşı yürütülen protesto gösterilerine katılan vatandaşlara, terörist muamelesi yapılmaya devam ediliyor

Darbeci Erdoğan

Erdoğan da şu anda, Mısır’daki darbeyi sert ve sistematik bir biçimde eleştiren dünyadaki nadir liderlerden birisi haline geldi

Gezinin sonuçları ve yararları

İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan ve daha sonra tüm ülkeye yayılan, AKP hükümetini ve Recep Tayyip Erdoğan’ı protesto gösterilerinin üç büyük yararı oldu...

"
"