28 Mayıs 2023

"Tamam sen güzelsin de seni seven bi çara"

Çaresiz kaldığını hissetmek, insanı sebebi belirsiz bir umuda da itiyor bir yandan. Umut da en çok yitirilmeye başlandığında, biçare kalındığında değerleniyor. Çünkü kabul edenler zaten yenilmiştir, şarkıda söylendiği gibi; her zaman "Direnenler yaşar..."

Barak bir uzun havadır ki, Anadolu'nun tozunu toprağını toplayıp getirir. Söylendiği yerde bir yel eser gibi olur. Yakıcı, sıcak bir bozkır yeli. Öyle eser ki, yanan yürekleri serinletir mi, daha da mı kavurup bunaltır, bir karara varılamaz. Maraş, Antep, Adıyaman yöresinin kaynaklık ettiği bu uzun havalardan biri olan "Seni Seven de Sevmesini Bilmemiş"i geçenlerde dinleyince bu dokunaklı Barak'ta anlatılanın Türkiye olabileceğini düşündüm birden… Türkiye. Bizim ülkemiz. Bir türlü sevilmesi bilinememiş bir âşık gibi... Seviyorum diyen pek çok kişi göz dikmiş, soymuş, hırpalamış, koparmış, verdiğinden fazlasını almış. Bunun adı da sevgi olmuş. Hayırsızın birine gönül veren âşık gibi bu ülke; kim kendisini gerçekten seviyor, bir türlü bilememiş. Herkes ülkemi en iyi ben severim iddiasında. Hele seçim dönemlerinde bu iddialar çoğaldıkça çoğalıyor. Vaatler, programlar açıklanıyor, yapılacaklar, hizmetler sıralanıyor. Sevgiliyi ikna için vaatlerin yanına bir de şarkı konduruluyor.

Türkiye'de her seçim, kendi döneminin şarkısını buldu. 1973 seçimlerinde meydanlarda "Sev Kardeşim" yankılanıyor, o bitiyor, hemen ardından "Hayat Bayram Olsa" başlıyordu. Şenay'ın bu iki efsane şarkısı, başında Bülent Ecevit'in bulunduğu CHP'nin seçim kampanyasının şarkılarıydılar. Ecevit'in CHP'si şiirlerle, şarkılarla o seçimi kazandı. 1980 sonrasında "Arım, balım, peteğim, Bilsem ki öleceğim yine seni seveceğim"i seçim şarkısı yapan Turgut Özal'ın ANAP'ı, bu şarkıyla sevgi ve emek mesajını verebilmeyi başarmıştı topluma. Bu mesaj, darbelenmiş bir milletin yeniden ayağa kalkmak için dipten, derinden gelen özgürlük isteğiyle buluştu ve seçim şarkısı olduğu partiyi koltuğa oturttu. Şarkıların sandıklara etkisi, 80-90'ların Türkiye'sinde daha kuvvetliydi belki ama sandıkların da şarkılara gönlü vardı o zamanlar… Bugünse durum farklı. "Beraber ıslandık biz bu yağmurda"dan "Seni sevmeyen ölsün" ve "Para bizde sizde ne var" karışımı bir remix'e evrilmiş görünen sandalye dağılımına bakıldığında, insan düşünmeden edemiyor, bir ülkeyi sevmek, akçeyi, makamı, koltuğu sevmenin kılıfı mı yoksa?

"Aslen halka ait olan kıymetli varlıkları hukuksuzca cebine atıyor ama bir şeyler de yapıyor kardeşim" ülkesinin seçim şarkısı ne olmalı? Bu toplumu derinden yakalayacak bir Hicaz gerek belki. Ağır, sarsıcı, örseleyici, kendine getirici. İtirazı kuvvetli, gidişata meydan okuyacak yeni bir güfteyle birleşip, kalplere doğrudan inebilecek kadar akışkan. Damardan. Ya da bu kez melodisiz, bestesiz, direkt mi konuşmalı, bir Barak gibi. Resitatif, sözel, söylemsel bir anlatıdır Barak. Melodiden bağımsız, bir ritme, formel bir besteye bağlı kalmaksızın, konuşur, dertleşir, anlatır gibi söylenir: "Aman seni seven de sevmesini bilmemiş / N'ediim, ammaaan / Aman ne çara, ne çara / Tamam sen güzelsin de, seni seven bi çara". Çoğunluğun çaresiz bırakıldığı demokrasimize bakarak Barak söylenir, uzun hava çekilir şimdi. Bir yel eser belki, alır tozunu ülkenin. Çaresiz kaldığını hissetmek, insanı sebebi belirsiz bir umuda da itiyor. Umut da en çok yitirilmeye başlandığı zaman, biçare kalındığında değerleniyor. Ama umutsuzluğa yer yok. Çünkü kabul edenler yenilmiştir zaten, şarkıda söylendiği gibi; her zaman "Direnenler yaşar..."

Cumhuriyet'in 100. yılında genç müzisyenlere destek

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Kültür Dairesi Başkanlığı, genç müzisyenler için "Demokrasi Yüzyılı" etkinlikleri kapsamında özel bir program hazırladı. Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu fuayesinde solo, duo, trio veya quartet performanslarını sergilemek isteyen konservatuar öğrencileri için, tüm yıl sürecek "İBB Genç Müzisyenlere Destek Programı" başlattı. Programa katılmak isteyen genç müzisyenler, https://kultursanat.istanbul adresinden başvurabiliyor. Gençlerden demokrasi şarkıları bekliyoruz…

 

Ömer Sercan kimdir?

Ömer Sercan 1974'te Bursa'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir ve Bursa'da tamamlayarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun oldu.

Öğrencilik yıllarında İstanbul Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü'nde başlayan uğraşını zamanla bir mesleğe dönüştürerek ulusal gazete, dergi ve TV kanallarında muhabir/editör olarak çalıştı.

Türkiye'nin önemli medya kuruluşlarında muhabirlik/editörlük, farklı içerikteki TV yayın ve yapımların program danışmanlığı, metin yazarlığı ve yayın editörlüğünü üstlendi. Çok sayıda tanıtım/ belgesel/reklam filmlerinin senaryo/metinlerini yazdı.

Türkiye'yi şarkılardan dinlemeye ve yazmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

"Niyazi Köfteler", birleşsin köfteciler…

Karaca, "Niyazi Köfteler"i yazdığından bu yana 32 sene geçti. Hükümet ne kelime, rejim bile değişti. Ama köfte, Türkiye kültürü, müziği ve siyasi hayatındaki belirleyici rolünü hâlâ sürdürüyor

Yolumuza çıkardı bir zamanlar şarkılar…

Benim için iyi şarkıların en büyük ölçütlerinden biri, otomobillerin açık camlarından etrafa saçılıp saçılmıyor oluşları. Hele araç uzaklaştıkça şarkının o giderek düşen volümüyle elinden kaçmakta olanı yakalama, tutmaya çalışma hissi. Mert Demir'in "Ateşe Düştüm"üyle de sokakta karşılaştım

İnsanı işinden gücünden alıkoyan bir "cover"

Bir pencere aniden açılır da içeriye birden soğuk hava dolar ya, öylesine keskin, çarpıcı, ürpertici bir etki. Nereden geldiğini, nasıl olduğunu anlamaya çalıştığınız bir dış müdahale. İlk duyulduğunda dinleyicide "nedir bu" sersemliği yaşatan, çok güçlü bir çarpılma hâli. Bir yeniden yorum, ancak bu kadar kişilikli, iddialı ve sarsıcı olabilir…