03 Aralık 2023

İnsanı işinden gücünden alıkoyan bir "cover"

Bir pencere aniden açılır da içeriye birden soğuk hava dolar ya, öylesine keskin, çarpıcı, ürpertici bir etki. Nereden geldiğini, nasıl olduğunu anlamaya çalıştığınız bir dış müdahale. İlk duyulduğunda dinleyicide "nedir bu" sersemliği yaşatan, çok güçlü bir çarpılma hâli. Bir yeniden yorum, ancak bu kadar kişilikli, iddialı ve sarsıcı olabilir…

Eski şarkıların yeni yorumlarla yeniden ses bulduğu "cover"ları dinlerken, kendimi kışın ortasında ev taşıyormuş gibi hissederim. Soğuk, gri, yağışlı bir akşamda yerleşilen yeni evde koltuklarınız, kanepeleriniz, o kırmızı demliğiniz aynıdır ama bir türlü eskisi gibi durmazlar yerlerinde. Bir "cover"a alışmak zor şeydir, insana eski evini aratır… Müzik tarihimizde, bu yeni taşınılan ev sendromunu aşamamış yeniden icralar olduğu kadar hızla benimsenmiş bir yuva gibi yerleşilen, içinde hemen sıcacık yaşanmaya başlanan yorumlar da çok elbette. Fakat son dönemde dijital platformlardan yükselen bir yorum var ki, çok çarpıcı. Zınk diye durdurucu. "Bir dakika, neler oluyor" dedirtici. İnsanı o anki uğraşından, elindeki işinden, gücünden eden, dinleyeni ani bir etkiyle yoğun bir kuşatma altına alan o "cover", Selin Geçit'in "Yalancı Bahar"ı… Bir pencere aniden açılır da içeriye birden soğuk hava dolar ya, öylesine keskin, çarpıcı, ürpertici bir etki. Nereden geldiğini, nasıl olduğunu anlamaya çalıştığınız bir dış müdahale. İlk duyulduğunda dinleyicide "nedir bu" sersemliği yaşatan, çok güçlü bir çarpılma hâli. Bir yeniden yorum, ancak bu kadar kişilikli, iddialı ve sarsıcı olabilir.

Londra merkezli British and Irish Modern Music Institute'den Yaratıcı Müzisyenlik kabulü alarak müzikal yaşamını bir süre İngiltere'de sürdüren Selin Geçit, yorumculuğunun yanında kendi söz ve besteleri de olan başarılı bir müzisyen. Kuzey Avrupa'nın o soğuk iklimine uyan net, çelik gibi sağlam sesinin içine, taşıdığı genlerden olsa gerek Doğulu, Asyalı sıcaklıklara da yer açabilmiş çok genç bir sanatçı. İngilizce - Türkçe sözlü kendi besteleri, yeni denemeleri sevdiğini gösteren "single'ları ve Türkiye'deki gruplarla yaptığı başarılı düetlerin yanında "Nostalgia Sessions" albümünde, eski pop şarkılara yaptığı yorumlarla hayatımızın tam ortasına büyük bir sarsıntıyla düştü. "Yalancı Bahar" da, Selin'in o albümündeki çalışmalarından biri.

Hafif paslı, şöyle bir suya tutulacak kadar inceden tozlu ve zaman zaman kısık sesinin kuvvetli oktavı, kendini yormadan, yüklenmeden ama güçlü, dolu dolu bir yoruma imkân veriyor. Sesinden yankı yankı yayılan o "surround" efektle, etrafınızda güçlü bir auranın gezindiğini, çepeçevre kuşatıldığınızı hissediyorsunuz. Sesinin böylesine yankılanışı, aslında çok gürültülü ve yorucu yorumlara da dönüşebilir ama tam aksine dinlerken dinlendiren, o bir anda alıp götüren şarkılar çıkıyor ortaya. Kısa bir süreliğine gerçekle bağınızı koparıyor, şu koca dünyada sadece siz ve o an dinlediğiniz şarkı kalmış gibi geçiyor birkaç dakika. Sesi, artık zamanı gelmiş duyguların sakin, dengeli ve ölçülü ama yine de güçlü bir çığlıkçasına içeriden, yürekten patlayışı gibi. Selin'in "Yalancı Bahar" yorumu, şarkının bugüne dek gizli kalmış yönlerini açığa çıkaran, eserin ruhuna dokunmadan üzerine yeni duygular ören mükemmel bir yeniden icra. Onun sürekli adımlar atan, hareketli, tempolu, çok renkli sesi, şarkının içine öylesine işliyor ki, söz, beste ve yorum birbirine karışıp bütünleşerek ayırmanın imkânsız olduğu tek bir katman haline geliyor. Tizleştiği, yükseğe çıktığı noktalarda ise sesi o tozlu, hafif eskitme kaplamayı üzerinden atıp parlıyor, çelik gibi ışıldıyor. Şarkının tam da gereken yerlerinde var oluyor bu ışıltı. Sonra sönüyor, hızını azaltıyor, yeniden o sarımtrak, sepya dokusuna dönüp, retro tonlara uzanıyor. Farklı elektrik yükleri taşıyan bu iki ekstrem uç, bir kuantum varoluş gibi, şarkının taşıdığı farklı duyguların aynı anda var olabilmeleri olasılığını maksimuma çıkarıyor. Bazen güçlü bir haykırış, bir meydan okuma, bir anda silinip, sönüp, vazgeçişlere, küsüşlere, kırılışlara dönüşüyor. Tüm bunları yaparken bile yorumuna bir sakinlik, dinginlik ve denge hâkim. Öyle sakin ama bir o kadar da güçlü. Yorumunun dinleyeni anında ele geçirivermesinde bu başarılı karmanın da katkısı büyük.

Albümdeki bir başka çarpıcı iş ise Sezen Aksu'nun "Bu Gece"sine yaptığı yeniden yorum. Şarkıyı dinleyip bitirdiğinizde dahi bitmiyor, sürüyor hâlâ. Zihninizin içinde yaşıyor, dolaşıyor. Çok özgün bir karaktere sahip, hem sahici ve dokunaklı, hem de tutan, oyalayan, yeri geldiğinde de eğlendiren. Bindirip salıncağına sallıyor, döndürüyor, uçuruyor, gezdiriyor sizi. Mutlaka dinlenmeli, döndükçe serin serin esintilerin teninize değdiği "Bu Gece"nin o dönme dolabına mutlaka binilmeli…

"Nostalgia Sessions"da Selin, Türk popunun 30-40 yıllık kült şarkılarını yeniden yorumlarken ne düne, eserlerin o ilk çıktıkları dönemki tatlarına bir zarar veriyor ne de bugünün o hızlı tüketim moduna zorlamaya çalışıyor. Sesiyle, dün ve bugün arasında seyir noktaları bol bir köprü kuruyor. Tam da şöyle biraz daha alaturka okusa neler olur derken karşılaştığım bir Yıldırım Gürses bestesi olan "Son Mektup"ta da kuruyor bu geçiş noktalarını, "Aldırma Gönül" yorumunda da. Çok bilinen, sevilen eski şarkıların içine tüm doğallığıyla serpiştirilmiş yepyeni dokunuşlarla "Avroturka' bir sound, hem yerel hem evrensel bir tat. Kimi şarkılarının içinde birden İngilizce sözlere geçişi ise, müziğin ortak dilinde farklı dünyaları buluşturmak adına bir tercih, bir bağlama çabası belki ama buna pek alışık olmayan kulaklara uzak kalıyor şimdilik.

Tüm enerjisine, neşesine rağmen kendi adıma ben en çok, o alttan alta sezilen, derinlerden gelen "elde var hüzün"ü sevdim Selin'in sesinde. Hüzün bitişli ses. Ne okursa okusun, diplerde tatlı bir hüznün tortusu tadılıyor gibi. Belki de bana öyle geliyor ama şurası kesin ki güçlü bir yorumcu daha kazandık. Artık adını daha sık duyacağımız bir sanatçı olarak şimdi elde var Selin ve onun merakla bekleyeceğimiz yeni şarkıları…

Ömer Sercan kimdir?

Ömer Sercan 1974'te Bursa'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir ve Bursa'da tamamlayarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun oldu.

Öğrencilik yıllarında İstanbul Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü'nde başlayan uğraşını zamanla bir mesleğe dönüştürerek ulusal gazete, dergi ve TV kanallarında muhabir/editör olarak çalıştı.

Türkiye'nin önemli medya kuruluşlarında muhabirlik/editörlük, farklı içerikteki TV yayın ve yapımların program danışmanlığı, metin yazarlığı ve yayın editörlüğünü üstlendi. Çok sayıda tanıtım/ belgesel/reklam filmlerinin senaryo/metinlerini yazdı.

Türkiye'yi şarkılardan dinlemeye ve yazmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

"Niyazi Köfteler", birleşsin köfteciler…

Karaca, "Niyazi Köfteler"i yazdığından bu yana 32 sene geçti. Hükümet ne kelime, rejim bile değişti. Ama köfte, Türkiye kültürü, müziği ve siyasi hayatındaki belirleyici rolünü hâlâ sürdürüyor

Yolumuza çıkardı bir zamanlar şarkılar…

Benim için iyi şarkıların en büyük ölçütlerinden biri, otomobillerin açık camlarından etrafa saçılıp saçılmıyor oluşları. Hele araç uzaklaştıkça şarkının o giderek düşen volümüyle elinden kaçmakta olanı yakalama, tutmaya çalışma hissi. Mert Demir'in "Ateşe Düştüm"üyle de sokakta karşılaştım

İçimize doğru güçlü bir yürüyüş: Kâmuran Akkor

Onu gönüllere yerleştiren başka bir şey var: Her şarkısında bize verdiği ve her seferinde de gerçekleştirdiği vaadi. İçimize doğru güçlü yürüyüşü. Duygularımızı harekete geçirip, yaşadıklarımızı bize tane tane anlatışı. Ona bir 'la' sesi verin, sonra şarkısının içinde seyredin kendinizi…