09 Şubat 2025

Concha ve Bahriye’nin kesişen hayatları…

Afrika kökenli bir İspanyol’un bizim Kibariyemiz ile düetinden Sezen Aksu’nun ‘Sevdam Ağlıyor’unu da dinledik ya, ölsek de gam yemeyiz artık. Kibariye’nin nağmelerine Atlantik esintilerinin çarptığı bu iş birliğinin ilk meyvesi, tam anlamıyla devlerin düeti olmuş

Rejim karşıtı babası, ülkesi Ekvator Ginesi’nden İspanya’ya sürülmeseydi, dünya müziği böyle bir sesi işitir miydi? Mallorca’da adanın yerli Romanları arasında geçen yoksul çocukluğunda, çevresini saran o cümbüş olmasaydı, Concha Buika’nın müziğinin, şarkılarının içinde dolanan o rengârenk tayfı görebilir miydik?

Ya Bahriye? Manisa’nın bir köyünde, bir Roman mahallesinde, Concha gibi çok çocuklu, tütün toplayıcılığıyla geçinen bir ailede doğmasaydı, sesini duyurmak ister miydi? Manisa Akhisar’ın Kapaklı köyünden Bahriye Tokmak’ı, Kibariye yapan neydi? Sokaktan, yokluktan çıkıp gelmek mi? Hayatın o çetin şartları, duyguların incelttiği kalpten bir haykırışa mı dönüşüyordu? Nasıl ifade etmeye çalışırsak çalışalım, bir gerçek var ki Kibariye’nin asıl hüneri, o güçlü hançeresinden yayılan sesin içine acısıyla tatlısıyla hayatı karıştırabilmesi…        

Arabesk nağmelere Atlantik kıyılarından esintiler

Buğulu, sıcak, kederle pişmiş, bir tarafı yanık ekmek gibi kokan sesleri hep sevdim. Bir kişiden değil de sanki milyonların duygularına vokal olur gibi yankılanan, içli, görmüş geçirmiş seslerdir bunlar. Buika ve Kibariye’nin sesleri de böyledir. Birer müzik simyacısıdır onlar. Yaşamlarının ilk dönemlerinde yokluğa katık ettikleri ne varsa seslerine taşıyabilmiş, bu yüzden de ağlaya güle geçen hayatlarımıza sihirli sesleriyle dokunabilmişlerdir.

Orta Afrika’nın Atlantik kıyılarından genler taşıyan Buika ile Ağlayan Kaya’sıyla ünlü Manisa Spil Dağı köylerinden Kibariye’yi, aynı stüdyoda buluşturan hayat, sen ne güzelsin… Afrika kökenli bir İspanyol’un bizim Kibariyemiz ile düetinden Sezen Aksu’nun ‘Sevdam Ağlıyor’unu da dinledik ya, ölsek de gam yemeyiz artık. Kibariye’nin nağmelerine Atlantik esintilerinin çarptığı bu iş birliğinin ilk meyvesi, tam anlamıyla devlerin düeti olmuş. Yaptıkları ilk ortak şarkıda, olanca güçlerine rağmen birbirini ezmeden ahenkle tamamlayan bu iki yanık ses, Sevdam Ağlıyor’u kolektif bir neşe içinde söylemişler. Buika’nın ‘Anam garip anam’ deyişine de bilhassa bayıldım. Bu ikiliden yeni şarkıların geleceğini bilmek gerçekten heyecan verici.

Grammy ödüllü bir sanatçının, Türkiye’de milyonların sevgisini kazanmış büyük bir sesle Türkçe şarkı söylemesi, son yılların en başarılı prodüksiyonlarından biri olarak hayli etkileyici. Bu müthiş birliktelik, Buika ve Kibariye’yi bir araya getirmeyi çok isteyen ancak 2018 yılında aramızdan ayrılan yorumcu ve menajer Yaşar Gaga’nın hayaliydi. Onun anısına saygıyla BKM, yeni şarkıların yayınlanacağı ve iki sanatçının birlikte sahne alacakları konserler düzenliyor. Buika ve Kibariye, sahneye beraber çıkacakları programlarla, dinleyicileri konserden de öte adeta bir şölene davet ediyorlar. İki devin ilk sahne buluşması, 19 Şubat’ta İstanbul Volkswagen Arena’da. Buika & Kibariye düetinden yeni parçaların yılın ilk çeyreği boyunca yayınlanmaya devam edeceğini de söyleyelim.

Nükhet Duru’dan sevgililere özel

Türk popunun ikonik seslerinden Nükhet Duru, şarkılarıyla 14 Şubat Sevgililer Günü’nde Komedi Kulüp by Brothers sahnesine çıkıyor. Sevgililer Günü için özel bir repertuarla sahne alacak sanatçı, müzik kariyerindeki klasikleşmiş parçaların yanında Türk popunun unutulmaz aşk şarkılarını da seslendirecek. 14 Şubat için sevgiliye güzel bir hediye olabilir.

Ömer Sercan kimdir?

Ömer Sercan 1974'te Bursa'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir ve Bursa'da tamamlayarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun oldu.

Öğrencilik yıllarında İstanbul Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü'nde başlayan uğraşını zamanla bir mesleğe dönüştürerek ulusal gazete, dergi ve TV kanallarında muhabir/editör olarak çalıştı.

Türkiye'nin önemli medya kuruluşlarında muhabirlik/editörlük, farklı içerikteki TV yayın ve yapımların program danışmanlığı, metin yazarlığı ve yayın editörlüğünü üstlendi. Çok sayıda tanıtım/ belgesel/reklam filmlerinin senaryo/metinlerini yazdı.

Türkiye'yi şarkılardan dinlemeye ve yazmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Bu toprağın bir ferdi…

Bu acıklı toplum ve onun bir ferdi olarak Ferdi Tayfur’un sesi, hayata tutunamamanın sesiydi. Bir tahta valizle köyünden ayrılan milyonların kentlerdeki hıçkırışıydı. 1993’teki Gülhane Konseri’nde, o milyonların etkinlik alanına sığabilen 200 bini, Ferdi Tayfur’un sesine kulak vererek Türkiye müzik tarihinin en kalabalık buluşmalarından birine imza atıyordu

Az kuru pilav yanında “Nenni de Feridem”

“Gidiyorum işte gör, Hayalde gör düşte gör, Gıymatımı bilmedin, Bir kötüye düş de gör, Nenni de Feridem nenni” Mesela Ürgüp yöresine ait bu muhteşem türkü, tam esnaf lokantalarında dinlenesidir. Ağır aksak ritmiyle, içindeki kaşık şıkırdatmalarıyla, mekândaki çatal kaşık seslerinin içine bir güzel karışır, dinlenmez de sanki adeta yenilir yutulur. Hatta ‘dadından yinmez’

İyi miyiz değil miyiz?

Bugün Türkiye pop müziğinin güncel örnekleri üzerinden bir dinleme yapınca, Demirel’e atfedilen bir vecize aklıma geldi. Efendim kendisine sormuşlar, “Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz, iyi derim. İki kelimeyle anlatın derseniz, iyi değildir derim” demiş

"
"