16 Nisan 2023

"Öyle kolay değil unutamazsın" | Türkiye müziğinden örneklerle unutma biçimleri

Bir türlü unutamıyorsak sebebi kesinlikle Nihavent, Hicaz besteler, Senede Bir Günler, Kaç Kadeh Kırıldılar, Olmasa Mektubunlar ve daha niceleri… Şarkılara bakarak unutmalarımızın bir kategorisini yapsak, müzik envanterimizden en unutulmaz örneklerle katalog unutmaları çıkarsak…

Geçenlerde unutma dediğimiz sürecin beyinde nasıl oluştuğunu gösteren mikroskobik görüntülere rastladım. Yağda yumurtaya benzeyen bir beyin hücresinin diğer hücrelerle bağlantısını sağlayan iplikçikler kopuyor ve bağlantısız, çaresiz, kendi dünyasında bir başına yapayalnız kalan hücrecik, küçülerek beyaz bir toz yığını haline gelip etrafındaki plazmanın içinde yitip gidiyordu. Böyle böyle unutuyoruz. Fakat beynimizde milyonlarca kez tekrarlanan bu kimyasal sürece rağmen bir türlü unutamıyorsak sebebi kesinlikle Nihavent, Hicaz besteler, Senede Bir Günler, Kaç Kadeh Kırıldılar, Olmasa Mektubunlar ve daha niceleri; kopmaya yüz tutan o bağların arasına girip nöronları inceldiği yerden birbirine teyelliyor, düğüm atıyor, sıkı sıkı bağlıyorlar. Unutmak iyi mi kötü mü? Her şeyi her an hatırlamalı mı? Evimizin bir odasına girdiğimizde neden oraya geldiğimizi anında unutabildiğimiz halde 30 sene önce işittiğimiz bir sözü, bir olayı, bir kokuyu, bir göz göze gelişi hiç unutmayız. Yaşamımızı kolaylaştırdığını düşündüğümüz beynimiz, birkaç dakika öncesini unutur da yıllarca evvel üzerimizde dolaşırken yakalanmış bir bakışı unutmaz, başımıza iş açar. Neyi nasıl unutacağımıza bile biz karar verememekteyiz.

Türkiye müziği de unutmanın insan yaşamına olan etkisi konusunda kararsız kalınmışlığın yüzlerce örnekleriyle doludur. Şarkılara bakarak unutmalarımızın bir kategorisini yapsak, şöyle müzik envanterimizden en unutulmaz örneklerle katalog unutmaları çıkarsak… Örneğin, "Her sevgi zamanla bitermiş derler, benimki bitmedi unutamadım": 'Şikâyetçi Unutma'. Artık acı verir hale gelen bir durumdan kurtulmak istenip de bir türlü kopulamamaktadır. Fakat beste ve sözler öyle etkileyici yazılmıştır ki 'Kaç Kadeh Kırıldı', dinleyenleri unutma çabalarından hızla vazgeçirip unutamamayı sevdirir.

Murathan Mungan'ın şiirinden bestelenen "Olmasa Mektubun" ise 'Sorgulayıcı Unutma' tanımlamasıyla tam aksi bir çabaya yönelir: "Her şeyi unutarak yaşanır sanma" diyerek, unutma isteğini olumsuzlar. Acı tatlı hatıraların, yaşama tutunma kuvvetine katkı sağlayabileceği önerisiyle, bünyeler için bir tür yararlı bakteri etkisi yapabileceğini iddia eder. Nöron bağlayıcı bir Hicaz olan, "Gün be gün yaşanan o hatırayı, unutup bir yana atmak olmaz ki" de benzer bir iddiadadır. Şarkıdaki tavsiyelerin 'kolaysa sen yap' düşüncesiyle dinlendiği Tarkan'ın "Unutmamalı"sı ise 'Öğütleyici Unutma'dır. Yoğun kıvamlı, gövdeli ve uzun içimli, bittiğinde de devam eden güçlü eserlerden olan Unutmamalı, akıl verir, yol gösterir: "Anılarla gönülleri hoş tutmalı, avutabilmeli, Ümitlerle yarınları hoş tutmalı, ayırmamalı" der ama herkes bunları başaramayabilir. Unutmamalı, iyi güzel de, ruhumuzu olur olmaz çimdikleyen anıları unutsak şöyle biraz, yüklerimiz daha hafiflemez miydi? 21 gramlık ruhumuza hayat boyu asılı kalıp bize tonlarca ağırlık yapan o yükleri nasıl da taşırız ömür boyu. Unutulmayıp gönüllü olarak taşınan manevi ağırlıkların gramajlarını önemsememeye çağıran şarkılar, taşıyabilenlere ağırlıklarını sevdirir, barıştırırlar. "Unuturum diye yorma kendini": 'İmkânsız Unutma' "Öyle kolay değil unutamazsın" diye de devam ederek niyetlenilen eylemin gerçekleşmesinin mümkün olmadığını Kürdîlihicazkâr makamında bildirir. Üstüne üstlük 'Gözlerimde donmuş iki damlasın' diyerek kaçıp kurtulunmak istenen anıları iki damla yaş ile insanın tam da burnunun dibine çakar, sabitler. Şarkılarda beliren unutma, unutulma tepkileriyle toplumumuzun hayata bakışının çözümlemelerini elde edebiliriz. Örneğin "Mümkün mü unutmak güzelim, neydi o akşam, Hülya gibi rüya gibi bir şeydi o akşam" 'Şahane Unutmak'tır. Yaşanan her neyse güzelliği, doğurduğu kederin önüne geçebilmiştir, tatlı tatlı hatırlanarak yaşanır.

'Meydan Okuyan Unutmak': "Unutturamaz seni hiçbir şey" Türkiye Sanat Müziğinin unutulmaz eserlerinden biri olan bu şarkıda, unutmak, hiç mi hiç istenmeyen, partizanca bağlanılmış bir durumdur ve bir meydan okuyuş gibi çınlar: "Her yerde sen, her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem" Fakat bu eser sanki hazin bir ayrılığın sonrasında değil de hali hazırda zaten süren bir ilişkinin tam ortasında, yaşanan duyguların yoğunluğunu anlatabilmek ve bir kez daha ilan-ı aşk etmek için yazılmış hissini verir. Şarkı, zamanla unutma ihtimaline karşı kendi kendini bağlayıcı bir taahhüt olarak yazılmış, olası unutmaların önüne geçmek için hafızada özel bir alan açılarak nöronlar oraya tahsis edilmiş ve bellek odasının kapısı kilitlenip anahtarı da denize atılmıştır. Müzeyyen Senar'ın o sade ve güçlü yorumu da odadan hiçbir şey eksilmesin diye beyindeki unutuş iplikçiklerinin üzerine defalarca düğüm atar.

Bir de 'Temiz Unutmak' vardır. Acısı, tatlısı kabullenilmiş, yüzleşilmiş, ruha emdirilmiş, yıkanıp, ütülenip, katlanarak rafa kaldırılmış unutmak. "Ben unuttum sen de unut gözlerim", ya da "Unut beni kalbimdeki hicrânla yalnız kalayım". Dolaba kaldırılmış kışlıklar gibi zamanı gelince kullanılıp yerine bırakılırlar. Ayrılık anlaşılabilir bir şeydir, başa gelen çekilir ama Doğu toplumları aşıklarının, akıldan silinip gitmeye asla tahammülleri yoktur. Eser miktarda da olsa eski gönül yuvalarında hep bulunmak, hatırlanmak isterler. 'Yalvarıcı Unutmaktır' bu da ve unutulmaz bir Esmeray şarkısıdır: "Boğazında düğümlenen hıçkırık olayım, Unutma beni, Gözünden damlayamayan gözyaşın olayım, Unutama beni."

'Toplumcu-Kolektivist Unutma': Sezen Aksu'nun "Beni Unutma"sı, özdeyişlerle örülü sözleri ve yankılı melodisiyle aslında bir kişiye hitap etse de herkese, kitlelere sesleniyormuş tadında büyülü bir eserdir: "Bilirim, herkes payına düşeni yaşar, Ve her yeni günde değişir hep bi' şeyler, Sen de kendi payından bir hatıra seç ne olur, O ben olayım, beni unutma." Şarkılarla hatırlamak, şarkılarla unutmak. Beynin kimyasını değiştiren güçlü eserlere karşı savunmasız yaşarız. Unutmaya engeldir şarkılar. Yolunuza çıkar, önünüzü keser, tehdit eder, parmak sallarlar: "Bir mazi var onu nasıl silelim, sen beni ömrünce unutamazsın." Kopup, uzaklaşıp zihnin karanlık kuytularına kaçıp gitmek isteyen hücreleri tutup çeken, yerine bağlayan, bize unutabilme seçeneği bırakmayan şarkılar… Onların bize bu ettiğini de yine bir Hicaz şarkı, tatlı tatlı, kırmadan, küstürmeden anlatıverir: "Çoktan unuturdum ben seni çoktan, ah bu şarkıların gözü kör olsun."

Ömer Sercan kimdir?

Ömer Sercan 1974'te Bursa'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir ve Bursa'da tamamlayarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun oldu.

Öğrencilik yıllarında İstanbul Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü'nde başlayan uğraşını zamanla bir mesleğe dönüştürerek ulusal gazete, dergi ve TV kanallarında muhabir/editör olarak çalıştı.

Türkiye'nin önemli medya kuruluşlarında muhabirlik/editörlük, farklı içerikteki TV yayın ve yapımların program danışmanlığı, metin yazarlığı ve yayın editörlüğünü üstlendi. Çok sayıda tanıtım/ belgesel/reklam filmlerinin senaryo/metinlerini yazdı.

Türkiye'yi şarkılardan dinlemeye ve yazmaya devam ediyor.

Yazarın Diğer Yazıları

"Niyazi Köfteler", birleşsin köfteciler…

Karaca, "Niyazi Köfteler"i yazdığından bu yana 32 sene geçti. Hükümet ne kelime, rejim bile değişti. Ama köfte, Türkiye kültürü, müziği ve siyasi hayatındaki belirleyici rolünü hâlâ sürdürüyor

Yolumuza çıkardı bir zamanlar şarkılar…

Benim için iyi şarkıların en büyük ölçütlerinden biri, otomobillerin açık camlarından etrafa saçılıp saçılmıyor oluşları. Hele araç uzaklaştıkça şarkının o giderek düşen volümüyle elinden kaçmakta olanı yakalama, tutmaya çalışma hissi. Mert Demir'in "Ateşe Düştüm"üyle de sokakta karşılaştım

İnsanı işinden gücünden alıkoyan bir "cover"

Bir pencere aniden açılır da içeriye birden soğuk hava dolar ya, öylesine keskin, çarpıcı, ürpertici bir etki. Nereden geldiğini, nasıl olduğunu anlamaya çalıştığınız bir dış müdahale. İlk duyulduğunda dinleyicide "nedir bu" sersemliği yaşatan, çok güçlü bir çarpılma hâli. Bir yeniden yorum, ancak bu kadar kişilikli, iddialı ve sarsıcı olabilir…