23 Mayıs 2021

Ama sen başkasın Gülümse…

Neşeli olun, hayata hep gülümseyerek bakın demez Gülümse. Bir çığlıktır daha çok. Hayatta biriktirdiklerimizin artık ruhumuzun çeperlerine vuruşunun şarkısıdır

Sürekli bir göçün içindeymiş gibi yaşayanların durduğu andır Gülümse... Gülümse, bizi durdurur, bir aralık sunar dünyaya daha berrak bakmak için. Sakin bir gölün huzur veren durağanlığında kendini dinlemek, dalıp gitmektir. Dağın yüksekçe bir yerinden şehrin üzerindeki sabah neminin yavaş yavaş dağılışına tanıklıktır. Ruhunuzun en tenha köşelerinde her şeyi anlamış bir bilgeye ulaştırır sizi. Anlarsınız, fark edersiniz, bulursunuz bir an aradığınızı.

Durma ihtiyacıdır belleğimizin Gülümse, ıssız bir alan açıp zamanda kendimizi tüm isteklerimizden arınmış, heveslerimizin ağırlığından kurtulmuş, mekansâl bir boşlukta olan biteni seyreder gibi buluruz.

Kemal Burkay'ın sözleri böyle bir besteyi beklemiş gibidir, Arto Tunçboyacıyan'ın bestesi de böyle bir şiiri… Sezen Aksu'nun yorumuyla artık şiir de şarkı da değildir Gülümse, her ikisi birdendir.

Şarkıda 'Minik Serçe'nin, 'Yoksa ben nasıl yenilenirim' derken 'r'leri söyleyişinde duyulan ıslık, şiirin anlattığı ormanda ağaçlar arasında dolaşan ürpertici bir esintiden çıkıp gelmiştir.

1991 Temmuz'unda yayınlanan Gülümse albümü, içindeki 10 eserin her biriyle müzik tarihimizin kilometre taşlarından biri oldu. Albüme adını veren eser olan Gülümse ise bir pop müzik albümünün içinde bilgece duran bir anlayış, içten bir kavrama ve geride kalanlara artık erişilemeyeceğini sakince kabul edişin şarkısıdır. Geçmiş güzel günleri, hiç olmazsa zihinde yaşatma çabasıdır Gülümse.

Her insanın içinde, ontolojik bir varlık olarak, özde, temelde aynı kişinin yaşıyor olabileceği zannına kapılırız Gülümse'yi dinlenip içlenirken. Acıdan ve mutluluktan arınmış bir ermişin fısıltılarıdır sanki duyulan. Sadece şiirde ya da sadece bestelenmiş haliyle duyamayız bu fısıltıyı, ikisinin bir araya gelmesi gerekmiştir. Sürgündeki bir şairin (Kemal Burkay) yurdunda geride bıraktığı, çocukluğunda kalan çakıl taşlarına ağıdından, ait olduğu etnik kökene kendi vatanında sürgün gibi bakılmış bir bestecinin (Arto Tunçboyacıyan) buruk bir gülümsemesidir hayata.

Adı öyle olsa da gülmeye, neşelenmeye bir çağrısı yoktur şarkımızın. Neşeli olun, hayata hep gülümseyerek bakın demez Gülümse. Bir çığlıktır daha çok. Hayatta biriktirdiklerimizin artık ruhumuzun çeperlerine vuruşunun şarkısıdır. Varoluşumuz hakkında çok kısa bir kavrayış anında ele geçirilmiş bilgilerin sakince ifadesidir.

Her birimizin içinde yaşayan o ortak insana dokunabildiği için 2 milyonu aşan satış rakamıyla müzik tarihimizin en çok satan albümlerinden biri oldu Gülümse. Albümde yer alan Hadi Bakalım, Vazgeçtim, Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam, Her Şeyi Yak gibi şarkıların hepsi ayrı ayrı liste başı oldular. Ama Gülümse başkaydı hep… O, döneminin popüler beklentilerinin üzerine çıkmış, kendine zamanlar üstü bir yer tayin etmiş ve orada sakince durup ihtiyaç duyulan her an herkesin kapısını çaldığı bir bilge gibi bağdaş kurup oturmuştur dünyanın üstüne.

Aradığımız cevapları şarkılarda bula bula yaşıyorken Gülümse soru sormayı dahi bıraktırır. Dinlenir sadece, duyumsanır, içimizde yankılanır, dinlerken dinlendirir…

Yorgunuz ne zamandır ama şarkılar dinliyoruz ve anlıyoruz ki hayat devam ediyor…

Yazarın Diğer Yazıları

Az kuru pilav yanında “Nenni de Feridem”

“Gidiyorum işte gör, Hayalde gör düşte gör, Gıymatımı bilmedin, Bir kötüye düş de gör, Nenni de Feridem nenni” Mesela Ürgüp yöresine ait bu muhteşem türkü, tam esnaf lokantalarında dinlenesidir. Ağır aksak ritmiyle, içindeki kaşık şıkırdatmalarıyla, mekândaki çatal kaşık seslerinin içine bir güzel karışır, dinlenmez de sanki adeta yenilir yutulur. Hatta ‘dadından yinmez’

İyi miyiz değil miyiz?

Bugün Türkiye pop müziğinin güncel örnekleri üzerinden bir dinleme yapınca, Demirel’e atfedilen bir vecize aklıma geldi. Efendim kendisine sormuşlar, “Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz, iyi derim. İki kelimeyle anlatın derseniz, iyi değildir derim” demiş

"Aman Avni, bunlar ne güzel şeyler"

Onun "Bir kadeh şarap gibi içilmiş şarkılar"ıyla gönlümüzü eğlendirebilme, hayatta kendimizi eyleme, oyalayabilme becerisini kazandık; "Bu Akşam Bütün Meyhânelerini Dolaştım İstanbul'un" ve "Kader Kime Şikâyet Edeyim Seni" ile öğrendik yaşamayı. Ruhumuzun boşluklarını onun nağmeleriyle bir güzel sıvadık, kapattık

"
"