22 Mayıs 2023

AA ve TRT o gün neden kandırdı?

AA ve TRT’nin bu aldatmacaya nasıl alet olduğu açıklanmadığı gibi Cumhurbaşkanlığı koruma biriminin, böyle bir operasyona neden ihtiyaç duyduğu sorusu da yanıtsız kaldı

Anlayamadığım, Anadolu Ajansı ve TRT de kandırıldı mı; yoksa medyanın ve kamuoyunun aldatılması operasyonunda bile isteye mi kullanıldılar?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs’ta İstanbul’daydı. Oyunu kullandıktan sonra Kısıklı’daki evine döndü, seçim sonuçlarını da oradan izledi. Ama Anadolu Ajansı, saat 15.37’de "İstanbul’da oyunu kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, saat 15.15’te Ankara’ya geldi. Erdoğan, Esenboğa Havalimanı’ndan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne geçti" haberi geçerek medyayı yanılttı. Aynı saatlerde TRT’nin internet sitesi de "Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi Ankara’dan takip edecek" başlıklı haberle bu yanıltıcı bilgiyi servise koydu.

TRT'nin internet sitesinde yayınladığı haber

AA ve TRT’nin makam aracı fotoğrafıyla desteklenmiş haberlerinin ardından, Erdoğan’ın orada olduğu zannıyla seçim yayınlarını Cumhurbaşkanlığı sarayı önüne kaydıran televizyon kanalları oldu. Akşam da ekranlardaki bazı yorumcular, Erdoğan’ın Ankara’da olduğunu söyledi.

Fakat sanki böyle bir haber geçmemiş gibi AA, akşam 23.30’da Erdoğan’ın yürüyerek çıkıp evin önünde bekleyenlerle selamlaştığı, sonra da Ankara’ya döndüğü haberi yayımladı. İlk haberlerinin gerçek olmadığı ortaya çıkan AA ve TRT’nin bir düzeltme yayımlaması ya da bir açıklama yapması gerekirdi. Ama yapmadılar, öznesi Cumhurbaşkanlığı olunca yanıltıcı haber yayımlamak doğalmış gibi davrandılar!

Middle East Eye internet sitesi medya aracılığıyla yapılan bu aldatmacanın peşine düştü. Bu sitede, konuştukları iki kaynağın, güvenlik amacıyla Erdoğan'ın Ankara’da olduğu görüntüsünün verildiğini, makam aracının bu amaçla Esenboğa havalimanına gönderildiğini söylediği yazıldı. İnternetteki bu haber daha sonra yalanlanmadı da. AA ve TRT’nin bu aldatmacaya nasıl alet olduğu açıklanmadığı gibi Cumhurbaşkanlığı koruma biriminin, böyle bir operasyona neden ihtiyaç duyduğu sorusu da yanıtsız kaldı.

Bilebildiğim kadarıyla, 15 Temmuz 2016 darbe girişimi öncesinde de Cumhurbaşkanlığı Konutu’nun bulunduğu Gökova Körfezi’ndeki tekneler Jandarma ve Sahil Güvenlik tarafından uzaklaştırılarak Erdoğan’ın tatilini orada geçireceği görüntüsü verilmişti. Hatta 11 Temmuz 2016’da DHA, "O koydaki yatların yeri değiştirildi" diye haber geçmiş ama altı gün kadar ortada görünmeyen Erdoğan’ın işinsanı Serkan Yazıcı’nın Marmaris Körfezi’ndeki villasında kaldığı ortaya çıkmıştı. Erdoğan, darbecilerin baskınından o sayede kurtulmuştu.

Erdoğan’ın nerede olduğu böyle önemli durumlarda gizleniyor. 14 Mayıs’taki AA ve TRT aracılığıyla medyayı kandırma operasyonu da aydınlatılmaya muhtaç... Bu giz perdesinin haber değeri büyük…

Sonuçları neden YSK’dan izlemiyoruz?

14 Mayıs akşamı seçim sonuçlarının duyurulmasıyla ilgili problemler, Yüksek Seçim Kurulu’nun yayın yasağını erken kaldırmasıyla başladı. Televizyonlar, Anadolu Ajansı ve ANKA yasakların en erken 19.00’da kaldırılmasına göre hazırlanmıştı. Fakat YSK, hiç de gerekli olmayan bir şekilde ve eski seçimlerin tersine yasağı 18.30’da kaldırınca planları çöktü.

Yine de AA ilk veriyi duyurmayı bir süre geciktirdi ama ANKA az sayıda sandık sonucu gelmesine rağmen elindeki verileri abonelerine geçmeye hemen başladı. AA’nın ilk verisinde Erdoğan’ın oy oranı yüzde 59.4, Kılıçdaroğlu’nun yüzde 34.7 idi. ANKA’da ise Erdoğan’ın oyları yüzde 49.8, Kılıçdaroğlu’nun oyları ise 45.09 düzeyindeydi.

AA ve ANKA'nın seçim günü veri akışı

Vakit geçtikçe AA’da Erdoğan’ın oy oranı düştü, Kılıçdaroğlu’nun arttı. ANKA’da saat 20.05’te 0.18, 20.10’da 0.10 puan öne geçmesi dışında Kılıçdaroğlu’nun oy oranı devamlı olarak Erdoğan’ın gerisinde seyretti. 23.00 sıralarından itibaren de AA ve ANKA’nın verileri birbirine yaklaştı ve oranlar yüzde 49-45 bandına yerleşti.

AA’nın Erdoğan’ın oylarını çok yüksekten başlatıp, Kılıçdaroğlu’nun oylarını düşük göstermesi manipülatif bir yaklaşımdı. AA, daha önceki seçimlerde de açılışı böyle yaptığı için bu beklenen, şaşırtıcı olmayan bir durumdu. Ama ANKA’nın duyurduğu sonuçlarda da Erdoğan, o kadar farklı olmasa da hep öndeydi. ANKA’da oranlar gece boyunca tutarlı biçimde ilerledi. 

İzleyicilerin asıl kafasını karıştıran, CHP’nin "Okul" denilen sandık başındaki gözlemcilerden toplanan verilerin olduğu ekran görüntülerinin TV’lere sızması ve "Kazanıyoruz" açıklamaları oldu. Kılıçdaroğlu, saat 19.53’te "Öndeyiz" paylaşımı yaparken, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş da birlikte yaptıkları açıklamalarda hep Kılıçdaroğlu’nun önde olduğunu ifade ettiler.

Hatta Mansur Yavaş, saat 23.45’te "Bizde ıslak imzalı tutanak oranı yüzde 69.67. Buna göre Kılıçdaroğlu'nun oyu 47.7, Erdoğan'ın oyu yüzde 45.8" dedi. Oysa o saatlerde AA ve ANKA’nın sonuçları bu sözleri doğrulamıyordu ve seçimin ikinci tura kaldığı neredeyse belli olmuştu.

Bütün bunlara ilaveten bir de YSK’nın sonuçlarının yayımlanması "Muhalif medya" ekranlarındaki yorumcuların işini daha da güçleştirdi. Çelişen açıklamalar ve tablolar, o geceden başlayarak seçim sonuçlarıyla ilgili sosyal medyadaki tartışmalara da zemin oluşturdu.

Aslında en güvenilir sonuçlar, gecikmeli de olsa YSK’nın sistemine giriyor. YSK sadece partilere veriyor bu sonuçları. YSK sonuçları medya kuruluşlarına da verse seçmen daha sağlıklı bilgilendirilmiş olur. Dileyen medya kuruluşu daha hızlı olacağı için yine ajanslardan veri alabilir.

YSK bir karar alarak "bilgisayar çağı" öncesinden kalmış, sonuçları sadece partilere bildirme uygulamasına son vermeli. 28 Mayıs’taki ikinci tur sonuçlarını doğrudan YSK’dan öğrenebilirsek 14 Mayıs’taki karmaşanın tekrarlanması önlenir; kuşkular da ortadan kalkar.   

Hâlâ mı anketler?

Hatırlayalım, seçimlerden önce medya anket enflasyonuna nasıl katkıda bulunuyordu. Hemen her gün üç beş anket şirketinin araştırması yayımlanıyordu. Hem de kaç kişiyle, kimin finansmanı ve hangi yöntemle yapıldığı, yanılma payının ne olduğu bilgisi verilmeden aktarılıyordu anketler.

Seçimler, sayıları onlarca olan bu anket şirketlerinin fena halde çuvalladıklarını gözler önüne serdi. En yakın tahmin, Erdoğan yüzde 49.5, Kılıçdaroğlu yüzde 44.89, Oğan yüzde 5.17 ile BETİMAR şirketine aitti. SONAR’ınki de yakındı ama diğer anketler yakınından bile geçememişti. Sonuçta büyük çoğunluğu yanlış çıkan bu anketlerle kamuoyu bilgilendirilmemiş, tam tersine yönlendirilmiş oldu.

Bakıyorum buna rağmen medyada ikinci tur Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili anket sonuçları yayımlanıyor. Hem de yine anketin niteliğiyle ilgili yeterli bilgi içermeyen haberler çıkıyor orada burada. Medya seçmenlerin yanıltılmasına bir kez daha aracılık ediyor, hem de gönüllü olarak… Aynı yanlışın göz göre göre tekrarlanması düşündürücü…

Deprem bölgesindeki yerel medya

Gazeteciler Sibel Hürtaş, Ali Taş ve Çınar Özer, Adana, Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Malatya, Adıyaman ve Elazığ’da dolaşıp, 21 yerel gazeteci ile görüşerek, deprem bölgesindeki yerel medyanın sorunlarını saptamaya çalıştılar. "Bölgede yerel basının yeniden güçlendirilebilmesi için Basın İlan Kurumu, İletişim Başkanlığı ve RTÜK’e büyük görev düşüyor" değerlendirmesi yapılan 54 sayfalık geniş rapordan kısa başlıklar aktarayım: 

* Bölgede yerel basının varlığından söz etmek neredeyse imkansız hale geldi.

* Antakya, Nurdağı ve Islahiye’de yerel gazete ve TV’ler yayın yapamıyor, Malatya’da gazeteler dönüşümlü çıkıyor, Adana’da gazeteciler Çukurova Gazeteciler Cemiyeti binasında çalışıyor, Adıyaman’da konteynır ve çadırdan yayınlar yapılıyor.

* Bölgede yayın yapan gazetecilerin çok azı işverenlerinden asgari ücret alabiliyor. Geri kalan gazetecilerin ise hiçbir geliri bulunmuyor.

* Basın İlan Kurumu’nun resmi ilan verememesi, diğer kurumların da işlevsiz olması nedeniyle, yerel gazetelerin diğer gelir kaynakları da tamamen tükenmiş durumda.

* Teçhizatları yok. Cep telefonundan haber yapsalar, sayfaya koyacak bilgisayarları yok. Bilgisayar bulsalar, kâğıt yok. Bölgedeki tüm matbaalar hasarlı olduğu için çalışmıyor.

* Yerel televizyonların ayakta durabilmesi neredeyse imkansız. Stüdyolar yıkılmış ya da hasar almış durumda. Teçhizatlarını toplasalar dahi TV için uygun mekân bulabilmek çok ama çok zor.

* Gazetecilerin hiçbiri güvenli barınma koşullarına sahip değil. Ailelerini güvenli gördükleri başka kentlere taşımak zorunda kaldılar.

Kısa kısa:

  • Necip Hablemitoğlu cinayeti dosyasının 20 yıl aradan sonra yeniden açılmasına, sanıklar N. Gökhan Bozkır ile Levent Göktaş’ın yurtdışından getirilmesine günlerce geniş yer ayıran Sabah gazetesi tüm sanıkların tahliye edilmesini iç sayfada küçük bir haber yaptı.
  • Sözcü gazetesi "Demek ki millet TOGG’muş" manşetiyle AKP’ye oy veren seçmenleri aşağıladı.
  • Yeni Şafak "Firari FETÖ’cüler Kılıçdaroğlu’nu tercih etti" başlığıyla Kanada, Yunanistan, ABD ve G. Afrika gibi ülkelerde Kılıçdaroğlu’na oy verenleri "FETÖCÜ" diye damgaladı.
  • Yeni Şafak, seçim günü oy sayımı devam ederken Akşener için "Cam çerçeve indirdi" haberi yayımladı; danışman Murat İde’nin fotoğraflı yalanlamasını da görmezden geldi.
  • Sözcü ve Korkusuz, kadın cinayeti haberini "Ders olsun dedi, karısını ve oğlunu öldürüp canına kıydı" diyerek cinayeti gerekçelendiren ve meşruiyet sağlayan başlıkla yayımladı.
  • Cumhuriyet, Tele1, Muhalif ve bazı siteler, Orhan Gencebay’ın, yaşamını yitirdiği paylaşımlarını yalanladığı açıklamasını "Orhan Gencebay öldü mü? Açıklama geldi" diye tık avcılığı başlıklarıyla haber yaptı.
  • Almanya’da gözaltına alınan Sabah’ın Almanya Temsilcisi İsmail Erel ve Avrupa Yazı İşleri Müdürü Cemil Albay, Dışişleri Bakanlığı’nın devreye girmesi üzerine serbest bırakıldı.
  • Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beş yıl önceki "Berat Albayrak işçilere saldırı programının sinyalini verdi" haberiyle ilgili tekzibin Evrensel’de çıkmasıyla yetinmeyip Hürriyet’te de ilan olarak yayımlatarak yasal sınırları zorlayan bir uygulamaya imza attı.
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anıtkabir ziyaretinde slogan atılmasına tepki gösteren "Muhalif medya", Anıtkabir’de Kılıçdaroğlu için slogan atılmasını eleştirmedi.
  • Şile Sulh Ceza Hakimliği, yoga eğitmeni Akif Manaf’ın talebi üzerine internetteki sansürü belgeleyen EngelliWeb 2021 raporuna tek satır gerekçe göstermeden erişim engeli getirdi.
  • TRT yeni kurduğu "Tabii" adlı dijital platform için başka bir TV kuruluşu olan ATV’ye reklam verdi.
  • Yeni Akit, CHP’li Onursal Adıgüzel’e ilişkin bir haberde AA foto muhabiri Özge Elif Kızıl’ın çektiği fotoğrafını kullanırken, M. Kemal Atatürk, CHP bayrağı ile Kemal Kılıçdaroğlu fotoğraflarını sildi ve arkaya başka bir duvar yerleştirdi.

ELEŞTİRİ, ŞİKÂYET VE ÖNERİLERİNİZ İÇİN: [email protected]

Faruk Bildirici kimdir?

Faruk Bildirici Gaziantep'te doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'ni (BYYO) bitirdi. Gazeteciliğe, Haziran 1980'de Cumhuriyet'te başladı. 12 Eylül askeri döneminde sıkıyönetim ve eğitim muhabirliği, 1983 seçimlerinden sonra da Başbakanlık, siyasi parti ve parlamento muhabirliği yaptı. Bir süre Haber Müdürlüğü görevinde bulunduğu Cumhuriyet'ten, Nisan 1992'de ayrıldı.

Sabah Gazetesi'nde beş ay süren parlamento muhabirliğinden sonra Ekim 1992'de Hürriyet'e geçti. Yaklaşık beş yıl Hürriyet Ankara Büro Şefi olarak görev yaptı. Bu dönemde yazı dizileri hazırladı; portre yazıları kaleme aldı. Araştırma kitapları yayımladı.

Bir süre yine Hürriyet'te araştırmacı-yazar olarak çalıştıktan sonra Mart 2002'de Ankara Temsilci Yardımcılığı'na getirildi. 2002-2003 yıllarında Tempo dergisinde "Kırlangıç Yuvası" köşesinde yazdı.

31 Ağustos 2004- 14 Mart 2005 tarihleri arasında "Anlatsam Roman Olur" başlığıyla Hürriyet gazetesinde gerçek yaşam öyküleri kaleme aldı. Bu dizide kaleme alınan öykülerden hareketle hazırlanan aynı adlı televizyon programı Kanal D'de yayımlandı.

TV8'de "Çuvaldız" (1999-2001), Cine-5'te "Üç artı Bir", Tv 8'de "Nerede kalmıştı?" (2009) adlı programlar yaptı. Hürriyet Pazar'da "Puzzle portreler" başlığıyla yayınlanan portre söyleşileri hazırladı.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nda üç dönem "Araştırmacı gazetecilik", Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de iki dönem (2014-2015) "Parlamento muhabirliği", Başkent Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde de üç dönem (2016-2019) "Medyanın güncel sorunları" dersleri verdi.

19 Nisan 2010'dan Mart 2019 tarihine kadar Hürriyet gazetesinin Okur Temsilciliği (Ombudsman) görevini yürüttü. 3.5 ay kadar Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyeliği yaptı; Başkan Ebubekir Şahin'in birkaç yerden maaş almasına karşı çıkması üzerine AKP ve MHP kontenjanından gelen üyelerin oylarıyla RTÜK üyeliğine son verildi. 

Halen bağımsız "Medya Ombudsmanı" olarak, T24'ün yanı sıra bu misyonunu kabul eden ANKA, Gazete Duvar, Gazete Pencere, Gazete Kapı, Gerçek Gündem, BirGün, 9.Köy, İkinci Yüzyıl, KRT TV, Muhalif'te ve kendi web sitesinde medyadaki etik sorunlara dair yazılar kaleme alıyor.

Yayımlanan kitapları:

Gizli Kulaklar Ülkesi (Şubat 1998), Maskeli Leydi: Tekmili birden Tansu Çiller (Temmuz 1998), Üniforma Slogan Biber (Şubat 1999), Kuzum Bülent: Ecevit'e aileden mektuplar (Şubat 2000), Siluetini Sevdiğimin Türkiyesi (Temmuz 2000), Anıtkabir Racon Zambak (Nisan 2001), Hanedanın Son Prensi: Mesut Yılmaz ve ANAP'lı yıllar (Aralık 2002), Yemin Gecesi: Leyla Zana'nın yaşamöyküsü (Şubat 2008), Serkis bu toprakları sevmişti (Ekim 2008),

Yazarın Diğer Yazıları

Roma gezisi, davetli gazetecilik ve Murat Ongun'un yanıtı

Roma gezisi, İstanbul ile ilgili olduğu kadar İmamoğlu’nun halkla ilişkiler faaliyeti. Öyle olmasa sportif bir etkinlik için spor yazarından çok siyaset yazarı davet edilmezdi geziye

Asıl hedef Sümeyye Erdoğan’dı

Yeni Şafak aslında haberinde isim vermeden Sümeyye Erdoğan’ı hedef almıştı. Hedef alınan Sümeyye Erdoğan olunca iktidar yanlısı diğer gazeteler de ona ve vakfına sahip çıkma gereği duymuştu

Bahçeli’yi "tercüme" ederken dikkat!

Bahçeli’nin "tercüme" gerektiren söz ve davranışları olduğunda en doğrusu yine kendisine sormak. Elbette Bahçeli’ye sorulamamışsa, MHP yöneticileriyle konuşulabilir ama...