Her 24 Nisan'da devlet bürokrasisini, özellikle de dışarıda görevli diplomatları bir korku sarar:
"1915 olayları nasıl ele alınacak? Tehcir Kararlarını, Ermeni Kırımı tanımlamasını kimler nasıl telaffuz edecek? Bunun yerine hiç olmazsa Medz Yeğern (Büyük Felaket) (*) deseler de başımız fazla ağrımasa" diye. Dışarıdaki tartışmalar endişeyle beklenirken, içeride Türkiye'de o sayfa çoktan kapanmıştır, üstünde fazla durulmaz, 100 yıl önceki olaylar unutulmuştur artık, yok sayılır…
Alman tarihçi Hilmar Kaiser (*) yıllarca Osmanlı arşivlerinde araştırma yaptı, konferanslar verdi, yazılar, kitaplar yazdı. Ankara'da, ODTÜ Mezunlar Derneğinde konuşma yapacağını duyunca, öteden beri bu konuya ben de epey kafa yorup üstünde çalıştığım için kendisiyle görüşmek istedim, Mülkiyeliler Birliğinde geçen sabah buluştuk…
Nursun Erel - Hilmar Kaiser
Kurşuni gökyüzü altında yağmur çiseliyordu, Kaiser belki de soğuk havanı etkisiyle biraz karamsar girdi söze, "2000'li yıllarla karşılaştırıyorum da, ne çok şey değişmiş, paranız pul olmuş. Cebinde 100 lira hatta 200 lira olmadan sokağa çıkan insan hiçbir şey yapamaz, aç kalır. O para eskinin 5 lirası gibi olmuş." diyor.
Çay söylüyoruz, Kaiser "Güzel bir çay bulmak bile zorlaştı" diye yakınıyor, az demli istediği çayına sıcak süt ekliyor.
Acaba 1915 olayları üzerindeki tartışma açıldığında hep bir ağızdan söylenen, "Ama Fransızlar Cezayir'de yaptıklarına önce bir baksın, Amerikalılar Kızılderilileri nasıl topraklarından etti? Hele Almanyada Yahudileri fırınlarda kim yaktı?" sözlerini nasıl değerlendiriyor?
"Düşünün, bu konuları araştıran ben, soykırım yapmış bir Almanya'dan geliyorum. Siz de ister zorla sürgüne yollama, yok etme; ister soykırım deyin. Hangi sözü kullanırsanız kullanın, bu mesele tümüyle sizin meseleniz ve kendi meseleniz üzerinde bedeli ne olursa olsun, önce siz çalışacaksınız. Zaten siz sahip çıkmasanız bile, neyse ki dünyanın her yerinde tarihçiler var ve onlar da üzerine kafa yoruyor. İyisi mi, Birinci Dünya Savaşı sırasında olanlar tam olarak kayda geçsin ki bir daha tekrar etmesin. O zaman ne olmuştu? Rumları gönderdiniz, Yahudileri sürdünüz, Ermeniler malum. Bununla da kalmadı, sonradan Dersim olayları yaşandı. Kürtlere, Yezidilere zulmedildi. Bu yaşananlardan ders çıkarıldı mı? Ondan sonra gelenler de darbeler yoluyla özgürlük isteyenleri yok etmeye kalkışmadılar mı?"
Filistinlilere yapılanlar
"Yıllar önce yaşananları herkes, hatta tarihçiler bile sanki eğip bükme özgürlüğüne sahipmiş gibi davransa da şimdi hepimizin gözü önünde yaşanan, televizyonlardan canlı yayınlanan bir trajediye, 40 bine yakın Filistinlinin ölümüne ne diyeceğiz?" diye soruyorum:
"Kayıtları yok etme uygulamasını İttihat ve Terakkiciler de yapmaya kalktı ama başaramadılar… Her şey zamanla ortaya çıktı… Tarihçiler bu konuda uzmandır, saklanan gerçekleri ortaya çıkarma disiplinine sahiptir. Zaten gelmiş geçmiş otoriter rejimlerin serüvenine bir bakın, işte Stalin, işte Naziler… Baştakiler, kendi dönemlerini kendi istedikleri şekilde tarihe not düşeceklerdi ama olmadı. Çünkü tarihi tarihçiler yazıyor, diktatörler değil. Aynı şey İsrail yönetimi için de geçerli. Filistinlilere yapılanların her saniyesi kayıt altında. Zaten bu yüzden gazetecileri öldürüyorlar, haberlere yasak getiriyorlar, yaptıkları zulmün kayıtlara geçmesinden çok korkuyorlar. Size sorayım, Ermeni'yi öldür, Yahudi'yi yerinden et, Yunanlıyı gönder derken, şimdi diğer özgürlük isteyenlerde sıra, hatta eşcinsellere bile geldi. E, kim kalacak geriye?"
"Eşek sırtında Doğu'yu gezdim"
Kaiser'in tarih öğrenimi yaptığı sırada, Türkiye'ye, Ermeni sorununa yoğunlaşmak, aklına nereden geldi? Bunu merak ediyorum, Almanya'da doğumundan itibaren Türk, Kürt, Laz pek çok aileyle yıllarca komşuluk yaptıklarını anlatıyor:
"İlk kez buralara komşularımın davetiyle genç bir öğrenci olarak geldim. 1982'de askeri yönetim varken Batman'da Kürtlere neler yapıldığını gördüm. O zamanlar 19 yaşında, uzun saçlı bir genç adamdım. Kürtleri dövdüklerini gördüm, askerler dövüyordu. Bu beni etkiledi. Sonra Van'a ve pek çok yere gittim. Kürt demek bile yasaktı o zamanlar. Bazen yürüyerek, bazen eşek sırtında bütün bölgeyi gezdim. O zamanlar tarih okuyordum. Nazilerin yaptıklarıyla uğraşıyordum. Derken Türkiye'yi incelemeye başlayınca durumu öğrendim. Talat Paşa'nın yaptıklarını, İttihat ve Terakki'nin yaşattıklarını. Ben solcuyum, solcular arasında o zaman moda Nikaragua'daki olaylardı, kimsenin Türkiye'ye ilgi gösterdiği filan yoktu, ama ben böylece merak sardım."
Arşivler açık mı?
"Acaba arşiv çalışması yapmak, Osmanlı arşivlerini, İttihat ve Terakki belgelerini incelemek bir yabancı tarihçi için kolay oluyor mu?" Anlatıyor:
"Bazı arşivler açık değil, mesela Emval-i Metruke… (***) Arşivlerin çoğu, askeri arşivler de dahil açık. Ama arşiv araştırması yapmak o kadar kolay değil. Hele eğer kendiniz finanse ediyorsanız. Düşünün, Antalya'da tatil yapmak varken, para harcayıp arşivlerde zaman geçirmek iyi mi?"
Hilmar Kaiser, 2000'li yılların başında Türkiye'ye çok gelip gitmiş, hatta Devlet Konuk Evinde misafir edilmiş. AKP kademelerinden yoğun ilgi görmüş. O yıllardan söz ederken, Abdullah Gül etkisinin altını çiziyor, "Futbol diplomasisi ile başlattı, Türk-Ermeni ilişkilerini epey iyi noktalara getirdi. O dönemin komşularla sıfır sorun yaklaşımı şimdi herkesle kavga durumuna dönüştü" diyor.
Ermeni Mezarlığına TTK
Hilmar Kaiser'in kızdığı isimler de var:
"Bir zamanlar Ermeni Mezarlığı olan arazide şimdi Türk Tarih Kurumu yükseliyor. Yusuf Halaçoğlu oranın başındayken adeta devletin parasıyla devletin başındakileri bile yanlış yönlendirdi. İsmet Binark da aynı zihniyette… "Ermeniler zorunlu göç (tehcir) sırasında öldüler" demek onlara kolay geliyor, ormanda karanlıkta yürürken korkmamak için ıslık çalmaya benziyor."
Hilmar'a, "arşivlerde yaptığınız bunca çalışma sırasında vardığınız sonuç ne?" diye soruyorum, net konuşuyor:
"1914-1915 yıllarında bu topraklarda toplam 1 milyon 750 bin Ermeninin varlığı resmi kayıtlarda bile varken, (haydi yüzde 5 hata payı olsun,) sonra ne oldu? 250 bin Ermeni ya kaçtı, ya zorla Müslümanlaştırıldı. Sonuçta toplam 1 milyon kişi öldü. Sayıları 1917'de kaça indi? Ölüm oranları da bölgelere göre değişiyor, mesela Doğu'da yüzde 90-95'i buluyor ölüm oranı. Ankara'da yüzde 60 mesela…"
Ermenileri kurtaranlar
Hilmar yaptığı çalışmalarda, Anadolu'da pek çok valinin, müftünün Ermenileri İttihat ve Terakki hışmından kurtardığını ortaya koyan belgeleri de yok saymıyor, kimi paşaları valileri, Yozgat Müftüsü'nü ve pek çok ismi sıralıyor.
Bu "iyiliksever" resmi görevlilerin, ölümden kurtarabilmek için din değiştiren Ermenilere yeni kimlik çıkardığını, yeni kimliklerde Müslüman kaydının yanına Ermeni notu düşüldüğünü dile getiriyor.
Hilmar Kaiser, iki saate yakın sürdürdüğümüz sohbetin sonunda "Belgeleri araştırdığım sırada Talat Paşa'nın "Ermenileri yok edin" diyen resmi emrini de buldum" diyor, "Neden henüz yayımlamadınız?" diye soruyorum, "Zamanı gelince yayınlayacağım" yanıtını veriyor. Vedalaşıyoruz. Bakalım Kaiser, bu akşam ODTÜ Mezunları Derneğinde Ankara'da (Vişnelik) neler anlatacak?
(*) https://en.m.wikipedia.org/wiki/Hilmar_Kaiser
(**)https://bennursunerel.blogspot.com/2023/04/sozde-soykrm-m-medz-yegern-mi-sozcukler.html
(***) https://bianet.org/haber/1915-in-sifresi-emval-i-metruke-162883
(****)https://hrantdink.org/attachments/article/175/ErmeniSurgunlerinAsimilasyonu_HilmarKaiser.pdf
https://bennursunerel.blogspot.com'dan alınmıştır.