18 Nisan 2016

Yemek veya yememek? İşte bütün mesele! - II

Hayvansal ve işlenmiş yiyecekler nedeniyle her yıl dünyada 14 milyon insan ölüyor

İnsanlığın ölümüne neden olan ilk 15 hastalıktan, beslenme ile bağlantılı olanları incelediğim yazıma devam ediyorum.

 

5.Tip 2 diyabet

Bitki temelli bir beslenme ile tamamen yok olan hastalık diyebiliriz. 1920’lere kadar varlığından dahi haberimiz yoktu. Yüksek miktarda rafine karbonhidratların hayatımıza girmesiyle tanıştığımız hastalık. Yani yaşlılıkla ilgisi yok. Peki kiloyla ilgisi, evet kesinlikle var.

Spor yapıp zayıflayanların da şekeri düzeliyor. Tüm zayıflayan insanların şekeri düzeliyor, hatta tüp mide ameliyatları da bu hastalığı ortadan kaldırıyor. Hatta hayvansal proteinli diyetlerde şekeri ve insülini düşürüp, insülin direncini ortadan kaldırıyor. Peki o zaman bitkisel temelli zayıflamanın ne gibi bir farklılığı var? Diye sorabilirsiniz.

Zayıflama olmadan aynı kiloda kalsanız bile bitki temelli beslenmenin sonucu ne oluyor diye merak eden araştırmacılar, çalışma süresince kilo vermemeleri için gereken tüm önlemleri aldıktan sonra, hastaların  insülin ihtiyacı %60 azaldı ve yarısı kilo vermeden bile insülini bıraktı. Bu sizce ne kadar zaman aldı? 3-4 yıl? Sadece 16 günde oldu.

Ilımlılıktan bahsedenler olabilir. Beslenmede ılımlılık ılımlı körlük, ılımlı böbrek yetmezliği, ılımlı ampütasyon (sadece birkaç parmak keselim). Ilımlılık her şey için geçerli değildir.

Et, süt ve yumurtanın sigara ile kıyaslandığında kanser riskini 4 kat arttırdığından bahsettiğimizi hatırlıyor musunuz? Peki diyabet riskinizi ne kadar arttırır? Daha fazla arttırır. Yüksek miktarda hayvansal protein yiyenlerde 73 kat, ılımlı yiyenlerde 23 kat fazla görülür

 

6.Böbrek yetmezliği

Bitki temelli bir besleme ile tedavi edilebilir hastalıklardan biri daha ki bu hiç şaşırtıcı değil, zira böbrekler damarlı organlardır. Harvard’lı araştırmacılar böbrek işlevlerini bozan birkaç faktör buldurlar. Hayvansal protein, hayvansal yağ yani kolesterol.

Hayvansal yağ böbreklerin mevcut yapısını değiştirebilir. Bunu hiperfiltrasyonu arttırarak yapar. Fakat bitkisel proteinler bunu yapmazlar. Diyelim ki ton balıklı salata yiyorsunuz. Böbreklerde basınç artışı hemen başlar ve 2 ve 3 saatlerde de devam eder. Hiperfiltrasyon böbrekler üzerindeki yükü arttırır. Tonlu salatanın yerini tofulu veya bakliyatlı bir salata aldığında aynı miktarda yemenize rağmen böyle bir etki gözlenmiyor. Böbreklerimizin bitkisel proteinle bir sorunu yok. Peki hayvansal protein bu aşırı reaksiyona neden olurken neden bitkisel protein böyle bir etki yapmıyor? 

Hayvansal protein tarafından tetiklenen inflamasyon buna neden oluyor. Bunu nasıl anladık? Ton balıklı salata ile beraber çok güçlü bir anti-inflamatuar ilaç verdiğimizde bu hiperfiltrasyon olmuyor. Ayrıca asit yükü böbreklerin hassas yapılarına toksik etkili ve veriyor. Hayvansal protein ve yiyecekler genel olarak asit oluşturucu iken, bitkisel yiyecekler ya nötral yahut alkalidirler. Bu durumda böbrek hastalığının tedavisi eczanede değil, semt pazarında. On yıllardan beri böbrek hastalığına bağlı protein kaçağını düşük sodyumlu diyetle tedavi etmeye çalıştık oysaki bitki temelli bir beslenme elektrik düğmesi gibi etki ediyor. Bitki temelli beslenirken böbrek işlevleri düzeliyor, bırakıldığında bozuluyor. Başlandığında düzeliyor, bırakıldığında bozuluyor. Elektrik düğmesi ağzımızın içinde gibi görünüyor.

Semt pazarları sadece böbreklerimize değil bağışıklık sistemimize de iyi geliyor.

 

7. Solunum hastalıkları

Beslenme burada ne gibi bir rol oynayabilir ki?

Yeni süper besin kale ve tüm diğer yeşillikler antikor seviyesini 7 kat arttırıyor fakat bu laboratuar ortamında oluyor. Peki ya vücutta iken ne yapıyor? Yaşlılara zatüre aşışı yapmadan önce 2 gruba ayırıyorlar. Gruplardan birine 2 servis sebze ve meyve,diğerine 5 servis veriliyor. Et ve süt ürünlerini kesmeden dahi sadece sebze ve meyve eklemekle oluşan antikor sayısı çok daha fazla oluyor. 

 

8.Kendine zarar verme

Sağlıklı yemek yiyenlerin ruh halleri de daha iyi olur. Depresyon, anxiete ve stres seviyesi neredeyse yarı yarıya daha düşüktür. Bilim insanları bu etkiye araşidonik asit adlı inflamayon (yangı) yapıcı bir omega 6 yağ asidinin neden olduğunu düşünüyor. Araşidonik asit ağırlıklı olarak tavuk ve yumurtada bulunur. Araşidonik asit nöro-inflamasyon’a neden olarak zihin sağlığını etkiliyor olabilir. Tüm diğer beslenme tarzlarının ruh hali üzerine etki yapıp yapmadığına bakılan bir çalışmada sadece bitki temelli beslenmenin bu düzelmeyi sağladığı görülmüştür. Üstelik sadece ruh hali değil, fiziksel olarak genel canlılık ve zihinsel performansta da artış olur. Bu sonuçlar birden fazla kanıt değeri yüksek çalışmayla kanıtlanmıştır. 10 merkezli olarak yapılan ve bitki temelli beslenmenin depresyon, anksiyete, yorgunluk, duygusal iyilik hali, günlük işlevlerde düzelmeye bağlı ve yaşam tarzı müdahalesi olarak egzersizle beraber fiziksel ve zihinsel sağlıkta düzelmeye eşlik ettiği ispatlandı. 

 

9.Karaciğer hastalığı

Uzun zamandan beri bitki temelli beslenmenin karaciğer yetmezliğini tedavi edici olduğunu biliyoruz. Et ağırlıklı yemenin sebep olduğu toksinler ortadan kalktığı zaman karaciğer tam kapasite ile kanı temizleyebiliyor. Birileri bitki temelli beslenmenin, karaciğer hastalığını kötüleştirdiğini söylüyorsa biradaki arpadan veya rakıdaki, şaraptaki üzümden bahsediyordur.

 

10. Yüksek tansiyon

Hipertansiyon her üç insandan birini etkiliyor. Yaşla beraber görülme sıklığı artıyor ve 60 yaşındaki her 2 kişiden biri tansiyon hastası. Yaşla birlikte ortaya çıktığına göre belki bunun bir hastalık değil, sadece yaşlılıkla ilgisi olduğunu düşünebilirsiniz. 

Hayır!

1920’lerden beri bitki temelli beslenen topluluklarda yüksek tansiyon görülmediğini biliyoruz. Yani sebzeler, bakliyatlar, tam tahıllar, meyveler ve koyu yeşil yapraklılar. Bizim tansiyonumuz yaşlandıkça artarken onların ki giderek düşüyor. Tansiyon tanısı için gereken sınır 140/90 denir. Ayrıca tansiyon hastalarında da bu sınırın altında olmaları beklenir. Oysa ki ne kadar düşük o kadar iyidir. Yani ideal kan basıncı, azalmasından fayda görülmeyecek kadar olan kan basıncıdır ve bu tam olarak 110/70’dir. Bu yeterli düzeyde sağlıklı yiyenler için normal ve ulaşması kolay bir değerdir.

Toplumda tansiyonu en iyi olanlar sıkı vejetaryen olanlardır. Vejetaryenler et yerse ne oluyor merak ediyor musunuz? Tansiyonları artıyor. California’da sadece süt ürünü ve yumurta yiyen vejetaryen üniversite öğrencilerinin beslenmesine et eklendikten 11 gün sonra tansiyonları yükselmeye başlıyor. Ve et yiyenlerden eti çıkardıktan 7 gün sonra tansiyonları düşmeye başlıyor. Tansiyon hastalarında bu çalışma yapıldığında, yüksek tansiyonun sebebi ortadan kalkınca ilaç kullanma zorunluluğu da ortadan kalkıyor. Bu hastaların yarısı ilacı bıraktı, yarısının dozu yarıya düştü. 

Peki Amerikan Kalp Vakfı neden vejetaryen değil de az etli bir beslenme tarzını tedavi etmek için öneriyor? Dash diyeti dizayn edildiği zaman bu çalışmalar henüz yapılmadığı için mi? Hayır, yapılmıştı ve haberleri de vardı. Bu çalışmadan bir cümle okuyalım: Dizayn edilen beslenmenin hedefi vejetaryen beslenmenin tansiyonu düşürücü etkilerini yeterli hayvansal ürünler ekleyerek vejetaryen olmayanlar için lezzetli hale getirmektir. 

Halkın gerçeklerle baş etmesinde zorluk yaşayacağını düşündükleri için bunu yapmış olabilirler mi? Nasıl ilaç almadığınız zaman işe yaramazsa, beslenme tarzları da uygulanmadıkları zaman işe yaramazlar. Kimse vejetaryen olmak istemiyor diye düşünmüş olabilirler. O zaman bunu sevdiklerini yüksek tansiyon yüzünden zamansız kaybetmişlere söylesinler. Belki insanlara gerçekleri söyleme zamanı gelmiştir.

 

11. Parkinson hastalığı

Parkinson hastalığı ve süt ürünleri arasında  bir ilişki beliriyor. Fakat bu neden olabilir? Sütün nörotoksik kimyasallarla, yüksek düzeyde tarım ilacı kalıntılarıyla kontamine olduğunu gösteren kanıtlar var. Hem sütte, hem de Parkinson kurbanlarının beyinlerinde bulunan tetrahydroisoquinolin gibi çevresel toksinlerden bahsediyoruz

O zaman süt içmeyiveririz. Aman Tanrım kemiklerinize ne olacak? Süt için, yoğurt yiyin. Bu reklam, gelin gerçeklere bakalım

 

Osteoporoz

Bu hastalık öldüren 15 hastalık listemizde yok ancak özel önem gösterilmeyi hakkediyor.. Zira kalsiyumu nereden alacaklarını haklı olarak soranlar aramızdan çıkacaktır. Ama soru şu, alırsanız ne oluyor?

Süt kemiklerinizi kırılmaktan korumaz. Gençlik ve erişkinlik dönemlerinde bile sürekli içilse de yine de fark etmez. Hatta süt kırık riskinde artma demektir. Belki de bu nedenle en çok süt içen ülkelerde kalça kırıklarının daha fazla görülmesinin nedeni budur. İsveçli araştırmacılar bunu test etmeye karar verdiler. Yirmi yıl süreyle  bin kadar kadın ve erkeği takip ettiler. Sonuçlar tüketilen süt ne kadar çoksa, kırık oranın da o kadar fazla olduğuydu. Çalışmadan çıkan sonuç bu kadarla sınırlı kalmıyor. 20 yıl takip edilen ve günde bir bardak süt içenlerde kalp damar hastalığı ve kanser ile tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde artış tespit ettiler. Günde üç bardak içildiğinde ise risk 2 kat artıyor. Erkeklere baktığımızda onlar da ölüm oranı artmış bulundu. 

Sonuç olarak on beş ölüm nedenine baktığımızda bitki temelli beslenme 11 hastalığın ilerleyişini durduruyor veya yavaşlatıyor, yarıdan fazlasını tedavi ediyor ve çoğundan koruyor. İlk üç sebebe baktığımızda kalp hastalığından korunmak için kolesterol ilaçları, tansiyon çıktığında ilaçlar, şekeri düşürücü ilaçlar ve insülin ile tedavi olabiliriz. Ancak burada tek bir beslenme tarzı ile tüm bunlardan kurtulma ve daha kaliteli yaşama şansınız var. Karaciğer sağlığı için beslenme, beyin sağlığı için beslenme, diyabet için ayrı, böbrekler için veya kanserden korunmak için ayrı bir beslenme tarzından bahsetmiyoruz. Bunların hepsi aynı tür beslenme ile sağlanıyor. Tek bir beslenme tarzı hepsini kontrol ediyor.

Diğerleri biraz bahtsız olursanız başınıza geliyor. Bir de bu hastalıklarda kullanılan ilaçların yan etkileri var. Amerika ‘da her yıl 100,000 kişi ilaçların yan etkilerinden dolayı ölüyor ve tüm ölüm sebepleri sırasında altıncı sırada.

 

Ve obezite

Listemizde olmasa da ilk 15’teki çoğu hastalığa neden olduğu için burada. Bu hastalıkların çoğunun ortaya çıkmasına neden oluyor. 13 nedenden 8’i biraz önce konuştuğumuz hastalıklar: 

  1. Tüm nedenlere bağlı ölüm riskinde artış
  2. Yüksek tansiyon
  3. Yüksek LDL, düşük HDL, yüksek trigliserit
  4. Tip II diyabet
  5. Koroner kalp hastalığı
  6. Felç
  7. Safra kesesi hastalıkları
  8. Osteoartrit
  9. Uyku apnesi ve nefes problemleri
  10. Bazı kanserler (endometrium, meme, kolon, böbrek, safra kesesi, karaciğer)
  11. Yaşam kalitesinde düşme
  12. Zihinsel hastalıklar (depresyon, anksiyete)
  13. Vücut ağrıları ve fiziksel işlevlerde zorlanma

 

Son söz

Yine de et yemeye devam etmek isteyebilirsiniz. O zaman dikkatli olmanız gereken şey şu:

Tüm etler eşit yaratılmamıştır. Yeşilliklerle beslenmiş hayvanın eti ile bizim yediğimiz etler aynı değildir. Eğer tüketecekseniz sürdürülebilir şekilde yetiştirilmiş etleri ve mutlaka baharat kadar dozlarında tercih etmelisiniz.

Eti azaltmak için başka bir sebep daha arıyorsanız Nobel ödüllü Al Gore’un TED konuşmasını mutlaka dinlemenizi öneririm. Diğer yandan bu miktarlarda et yemek gezegenimizi tehdit eden bir boyuta gelmiştir. Daha fazla suya mal olmakta, üretimi için çok daha fazla doğal kaynak tüketilmekte, iklim değişimine büyük katkıda bulunmakta ve sürdürülme olasılığı yoktur. Eti ana yemek olmaktan çıkarmak, baharat gibi, yan yemek olarak ve sadece yeşillikle beslenmiş ve sürdürülebilir şekilde yetiştirilmiş etler kullanmak artık zorunluluk noktasına gelmiştir. Ben söylemiyorum Al Gore söylüyor. Lütfen bu konuşmayı dinleyin, Türkçe alt yazı seçeneği bu ve pek çok konuşmada mevcut.

 

Mavi Bölgeler (Blue Zones)

2004 yılında Dan Buettner liderliğinde National Geographics araştırma ekibi ve dünyanın en iyi uzun yaşam araştırmacıları dünyada bugün Mavi Bölgeler olarak adlandırılan cep bölgeler keşfettiler. Bu bölgelerde yaşayanlar ölçülebilir şekilde daha uzun yaşıyorlardı. Amerika ile kıyaslandığında 100 yaşına ulaşma oranları 10 kat daha fazlaydı. Dünyada bu şekilde 5 tane mavi bölge keşfedildikten sonra National Geographics ekibi ve araştırmacılar her bir bölgenin yaşam tarzı karakteristiklerini çıkarmaya başladılar. Hepsinde ortak olarak paylaşılan 9 özellik buldular. Diğerlerine girmeyeceğim, sadece beslenme kısmından burada bahsedeceğim. Bitki temelli, bol sebze, bakliyat, tahıl, meyve ve kuruyemişten zengin bir beslenme tarzları var. Ortak özellikleri ya çok az et yiyorlar veya hiç yemiyorlar. Daha detaylı bilgi için Dan Buettner’ın Ted konuşmasını izlemenizi tavsiye ederim. Yine Türkçe altyazılı izleyebilirsiniz. 

 

Yiyecekler sadece kalori değildir

Sadece protein, karbonhidrat ve yağ’dan da ibaret değildir. Pek çok hastalığın sebebi ve çaresi olan, dünyadaki en güçlü ilaçlardan biridir. Biyoloji ve sağlığımız üzerinde bu kadar etkisi ve  kontrolü olan bir madde ise o zaman yolumuzu nasıl bulacağız. İnsanların bir numaralı ölüm sebebi beslenme, ikinci sırada sigara geliyor ve sigara yüzünden her yıl Amerikada yarım milyon insan ölüyor. Hayvansal ve işlenmiş yiyecekler nedeniyle her yıl dünyada 14 milyon insan ölüyor. Sistem tamamen değişinceye dek kendi ve çocuklarımızın sağlığımızın sorumluluğunu almalıyız. O zamana kadar çok geç olacak ve bu bir ölüm kalım meselesi.

Bugün size söylediğim herşeyin kanıta dayalı olmasına özellikle dikkat ettim çünkü ben bir doktorum. Ölmek o kadar önemli değil. Sadece benim hatamdan dolayı olmasını istemiyorum!

Yazarın Diğer Yazıları

Eksozom: Hücresiz hücresel tedavi

Tedavi amacına yönelik olarak olağanüstü yenileyici özelliklerinden dolayı Mezenkimal Kök Hücre kaynaklı eksozom çeşitli hastalıkları tedavi etmede tercih edilmektedir

Beyin sağlığı, Omega 3 ve BDNF

Yeterli omega 3 tüketip tüketmediğinizi anlamanızın en iyi yolu omega indeksi’nizi ölçtürmektir

Zombi hücreler

Anti-aging tıbbı daha önce kader kabul ettiğimiz yaşlılığı tedavi edilebilir hastalıklar kategorisine sokmaya başladı ve bu kapsamda hücresel yaşlanma ve oksidasyon dikkat ve tedavi gerektiren bir sorun olarak ele alınıyor. Senolitik tedavi yani yaşlılığı bir hastalık kabul ederek tedavi eden ilaç araştırmaları şu an devam ederken, elimizde henüz tedavide kullanabileceğimiz bir ilaç imkanı sağlamasa da, elimizdeki bilgilerle neler yapabileceğimize odaklanalım

"
"