18 Şubat 2023

Yüzyılın afeti kimdir, nedir!

Tüm bu örgütlü kötülüğün karşısında başka türlüsünün mümkün olduğunu da gördük. Tek adamın insafına bırakmadan, her geçen gün daha da güçlenerek, bütün hassasiyetiyle büyüyen dayanışma ağları, sivil insiyatifler, münferit yardımlar var. Sıcak evlerinde oturamayıp yollara düşenler var

Tehdit olarak gördüklerinize uyguladığınız cezalandırmalarınız kabahatinizi örtemiyor artık… Bunca acı çığ gibi büyüyor, tehditlerinizin, vicdansızlığınızın, kader-fıtrat fay hattınızın üstüne. Her geçen gün, yüzyılın asıl afeti kimdir, nedir, diye soranların sayısı artıyor. Yığdığınız betonlardan, yıktığınız umutlardan, ayazda donmaya terk ettiklerinizden sesler geliyor… 

Yeni yıl, özellikle son yıllarda yaşanılan onca şeyden sonra gelişine pek umut yükleyemez hale geldiğimiz yeni bir takvim yılının başlangıcı olmaktan öte değildi artık bizim için. 

2023 yılı diğer senelerden farklı tabii. Daha bir düşünceli girdik. Yılbaşı sofralarımızda her kadehin, her mezenin, her sohbetin ucuna "seçim" sözcüğü ilişti. Hepimiz yeni yıla önümüzdeki seçime dair bi dünya karamsar ve bulanık öngörülerle girdik. Belirsizliklerle dolu aklımızın bir köşesinde 7 Haziran - 15 Kasım seçimleri, "Adam kazandı: Atı alan Üsküdar'ı geçti" ve Mart 2019 yerel seçimleri seçimleri vardı…  

Tüm bu karamsar ve bulanık öngörüler, ileride kesin olarak yaşanacakların mı yoksa ihtimallerin mi siluetiydi, artık ayırt etmekte zorlanıyorduk.

Biz tam kara kara bu sorularla meşgul olurken, hep çaresizce bir farkındalıkla beklediğimiz, bu nedenle de bir şekliyle "kulak arkası ettiğimiz", karanın da karası bir afetle uyandık 6 Şubat sabahına.

Biz uyandık, "düşman uyandı", dünya uyandı, bi tek çatık kaşlılarımız uyanmadı!

Büyük mü büyük, güçlü mü güçlü, tek parmağıyla dünyaları sallayan, bir gece ansızın  Afrin'e, Yunanistan'a girebilecek kuvvette olan, 2023'te uzaya yol yapacak devletimiz, Hatay'a, Adıyaman'a, Maraş'a… 3. gün anca girebildi, girdiği yerlerin ise mahallelerine, sokaklarına, apartmanlarına uğramadı… 

Enkaz altındaki yakınlarının seslerini duyan, beton yığınlarının arasındaki yakınlarını çıkarmak için çırpınan, molozlara mı kendilerine mi kahredeceklerini bilemeyen, eli kolu bağlı depremzedeler, yardım yerine, umutları barındıran bir ses yerine, 2 gün sonra ortaya çıkan Erdoğan'ın çatık kaşlı, öfkeli açıklamasıyla karşılaştılar. Her şeye çullanmayı adet haline getirenler, çaresiz insanların öfkesine de çullanmışlardı. 

Oysa herkesin sıradan bir günde olduğundan çok daha şefkatli, umutlu sözlere ihtiyacı vardı… 

Yaşatmak için verilmesi gereken çabanın yerine, yardım toplanan araçlara, kolilere kendi isimlerinin olduğu pankartları yapıştırma yarışına giren, bant kısıtlamasıyla insanların umudunu molozlara gömen, her türlü dayanışmaya, yardımlaşmaya,  iyi niyetli çabaya ne aklın ne de vicdanın kabul edemeyeceği engeller çıkararak, kulplar takarak, kriz koordinasyon merkezlerine kayyumlar atayarak, trollerle güçlendirilmiş karalama çalışması yaparak kötülüğe tüy dikenler,  

Hangi toprak kabul eder sizi! 

Tehdit olarak gördüklerinize uyguladığınız cezalandırmalarınız kabahatinizi örtemiyor artık… Bunca acı çığ gibi büyüyor, tehditlerinizin, vicdansızlığınızın, kader-fıtrat fay hattınızın üstüne. Her geçen gün, yüzyılın asıl afeti kimdir, nedir, diye soranların sayısı artıyor. Yığdığınız betonlardan, yıktığınız umutlardan, ayazda donmaya terk ettiklerinizden sesler geliyor…

Tüm bu örgütlü kötülüğün karşısında başka türlüsünün mümkün olduğunu da gördük. Tek adamın insafına bırakmadan, her geçen gün daha da güçlenerek, bütün hassasiyetiyle büyüyen dayanışma ağları, sivil insiyatifler, münferit yardımlar var. Sıcak evlerinde oturamayıp yollara düşenler var.

Bu güzel insanların bir kısmı "Medeniyetler Bahçesi"nde, afetten en çok etkilenen Hatay'da bir araya geldiler. Hatay'ın fuar alanı Expo'da, Afet Platformu altında buluştular: Ahbap, İhtiyaç Haritası, Lokman Hekim sağlık Vakfı, Gönüllüler gibi… Depoda çalışan herkes gönüllü. Bir yandan gelen yardımları depolarında toplayıp bir yandan da dağıtımını organize ediyorlar. Dağıtıma katılanlar da yine kendi araçlarıyla gelen gönüllüler tabii. Yardımların ulaşamadığı her köye, her mahalleye, her sokağa, her eve kendi elleriyle teslim ediyorlar.  

Dünya, bu güzel insanların yüzü suyu hürmetine dönüyor…

Yazarın Diğer Yazıları

Erişim engeli nedeniyle reddedilemeyen iddia: ‘Ben diktatör olsam bana diktatör diyebilir miydiniz’ ya da III.Richard!

Ülkede ruh sağlığını korumak artık tam zamanlı bir iş. Ekonomik krizler, siyasi çalkantılar, toplumsal ve ahlaki çöküş ve her gün "Daha ne olabilir?" dedirten haberler karşısında dengede kalmak imkânsız. Ama bütün bu kaosun içinde değişmeyen bir şey var: Liderler! Yani ülke çöküyor, ekonomi batıyor, siyasi istikrarsızlık diz boyu… Ama liderler? Onlar sabit, stabil, bir nevi deli gömleğimizin T.C. garantisi

Eylül: Ortalama kaç yıl yaşar bir travesti!?

Her haltın yenilip, domuz etinin yenilmesinin skandal olduğu ülkede, ‘Milton Kasırgası gelse de süpürse bu çılgınlığı’, diye içimden geçirmiyor değilim. Nereden tutsan elinde kalan ülkenin tek derdi kutsal aile(!), alkol ve LGBTİ’ler…

The Party: Kandırıldık mı, kandırıldık!

Ekonomistlik de kandırılmak da ülkede adeta ata sporu. Fetö, Cehape, faiz lobisi, dış güçler, iç parazitler, Trump, Sisi, Hans, Toni, Coni… Kandırmayan kalmadı. Yahu, siz neden hep kandırılıyorsunuz? Hadi kandırılıyorsunuz, peki faturasını neden hep biz ödüyoruz?

"
"