05 Ocak 2020

Ocak ayında öne çıkan tiyatro oyunları

Yeni yılda yapılacaklar listenize, arzuhalinize 'tiyatroya gitme'yi eklemeniz farz olsun!.. 'Tiyatro iyileştirir' şiarıyla keyifle seyredeceğiniz 4 oyundan oluşan bir liste sizleri bekliyor…

2019, dünyada ve ülkemizde ardı ardına birçok gelişmenin, çatışmaların yaşandığı, gündemin hızla değiştiği bir yıl oldu. Ülkemizde de gündem o kadar hızlı değişiyor ki yakalayana aşk olsun. Sansürler, yasaklamalar, KHK'yla işten çıkartmalar, içeri atılan gazeteciler, sanatçılar, akademisyenler, siyasiler… İleride muhtemelen üzerine tiyatro oyunlarının, sinema filmlerinin, kitapların, romanların, tezlerin yazılacağı bir dönemin içinde yaşıyoruz.  

Hızla değişen gündeme ve güncele elbette Türkiye Tiyatrosu da çeşitliliği ve ritmiyle ayak uyduruyor. Her dönem siyasetle ilişkileri sorunlu olan sanat ve özelinde tiyatro tüm bu gelişmelerden etkilenerek varlığını sürdürmeye devam etmekte. Hayatın ve yaşadığı dönemin dinamiklerinin peşine takılarak, yeni biçimler deneyerek, dönüşerek içinde bulunduğu tarihsel süreçle paslaşmasını sürdürüyor tiyatromuz. Son 5 yılda hızla artmaya başlayan atölyeler, paneller, söyleşiler, yarışmalar, açılan salonlar, İstanbul dışındaki şehirlere de sıçrayan festivaller, oyun sayıları, tiyatro okulları ve de Tiyatro Kooperatifi'nin kurulması, gelişim için büyük bir zenginlik sunuyor.

Tiyatroların hızla çoğalması içinde yaşadığımız bu gri dönemde tesadüf değil. Onu bu dönemde diri tutan şey, tiyatronun eleştiri gücü, muhalif yönü ve etkisi. Tiyatrolar bugün, öteki olanın nefes aldığı, kendini anlatabildiği önemli alanlardan biri konumundalar.

İngiliz bilim insanları tarafından yapılan bir araştırmaya göre de tiyatro, müze veya sergi ziyaretleri ömrü uzatıyor, insanların fiziksel ve zihinsel sağlıklarını güçlendiriyor.  Öyleyse yeni yılda yapılacaklar listenize, arzuhalinize "tiyatroya gitme"yi eklemek farz oldu artık!..

Bu doğrultuda Tiyatro iyileştirir şiarıyla keyifle seyredeceğinizi umduğum 4 oyundan oluşan bir liste hazırladım. Hayallerimizin gerçek hayatın doğasıyla uyuşması dileğiyle…

Tiyatro bize iyi gelecek!..

IO - Studio oyuncuları

"IO", Prömiyerini 23. İstanbul Tiyatro Festivali'nde festivalin açılış oyunu olarak yaptı. Oyun, Şahika Tekand tarafından "mitolojik bilgiden yola çıkılarak tamamen özgün bir metin olarak yazılmış", mitolojinin ve bugünün ataerkil dünyasındaki kadın karekteri oyunun merkezine koymuş, Studio Oyuncuları tarafından şimdiye taşınmış çağdaş bir tragedya. Zeus ve onun temsilcileri karşısındaki cesaretini, umudunu ve direnişini haklılığından alan Io'nun tragedyası, dili ve üslubuyla tıpkı 2500 yıl önce yazılan ve günümüzde hala okunmaya, oynanmaya devam eden tragedyalar gibi iz bırakabilecek nitelikte bir yapıt.

Zeus'un rüyalarında bile peşini bırakmadığı, aşık olduğu Io'yu gündüzlerinde de onun kıskanç karısı Hera rahat bırakmaz. Zeus onu korumak için beyaz bir ineğe dönüştürürken, öfkesi dinmeyen Hera ise ona bir kene musallat eder. Zeus tarafından Argos şehrinden sürgüne zorlanır. Zorlu yaşamını Prometheus'un kehanetlerinin gerçekleşerek Zeus'un bir gün hesap vereceği umuduyla sürdürür Io. Bu umudun kılavuzluğuyla tıpkı günümüzdeki gibi dinlemenin ve dile getirmenin yasak olduğu topraklarda ölebilmek ve lanetlenmiş bir sürgün mü yoksa iftiraya uğramış kaderi felaketlerle örülmüş bir talihsiz mi olduğunu anlatabilmek için doğduğu yere geri döner. 

Arka fonu siyah perdeyle kaplı boş sahne planında karanlığa asılı tanrılar katında Zeus'un temsilcileri, Io'nun terbiye edicileri Kratos-Bia ve Hermes'e ait iki ayrı balkon yer alıyor. Sahne üzerinde ise bir tarafta Io, bir tarafta halkı ve "seyircileri" temsil eden koro var. Sahnedeki tüm karekterler, temsiller uzaktan bakılınca alanlarının dışına çıkamayan, birbirileriyle sınırlı ilişkileri olan, aralarına mesafeler konulan, dışarı taşması engellenen, duvara asılı çerçevelenmiş 4 resim gibi duruyorlar. Io'nun kulakları sağır eden haykırışlarına vicdanları kapalı, bilip de susmanın ahlaksızlığını taşıyan, tek dertleri iktidarı korumak olan Hermes ile Kratos-Bia ve sesini ulaştırabildiğinde bildikleriyle, işittikleriyle, düşüncelerinin çatışarak kuşkulanmalarına neden olan, hakikat ve bilgi karşısında kıpırdayan, hareketleri ivme kazanan koronun sınırlı iletişimi…

Oyunda belki de en önemli öğe "ışık". Oyunun dramatik motorunu tekrarlanan ışık hareketleri oluşturuyor. Oyuna dinamik bir ritim kazandırarak heyecanlı bir şekilde devam etmesini sağlıyor. Siyah ve karanlık bir atmosferdeki ışık hareketleri, Zeusun öfkesini göze alan çılgın Io'nun sözlerini, işittikleriyele kapalı-karanlık hafızası uykusundan uyanan koronun düşüncelerini ve çatışmalarını, her dönemde olduğu gibi iktidarın, gücün, despotluğun yalancı tanıklığını ve sözcülüğünü yapan Kratos-Bia ve Hermes'in kibrini bir bir açığa çıkarıp onları etkileyici bir biçimde görünür kılıyor, altını çiziyor.  

Sesin, bedenin, soluklanmaların, özgün bir üslupla günümüze taşınan tragedya dilinin, keskin, ani ve küçük bedensel hareketlerin, sessizlikle karanlığın ve tüm bunların senkronize haldeki kontrastı, tansiyonu, ahengi ve ritmi müzikal bir kompozisyon oluşturuyor sahnede. Çalışılmış ince hesaplamaların içinde boğulmadan şiirselliğini, söylem ve mananın yıkıcı ve yırtıcı estetiğini üzerine geçirerek devam ediyor oyun 

Göndermeleriyle çağdaş insanın trajik durumunu da irdelediği, kötü olanın sorumluluğunu dişil olana devreden, tüm erdemi, değeri, bilgeliği erkekliğe özgü gören, tanrısal ataerkil dünya düzenini sorguladığı ve bunu performatif bir yöntemle sahneye koyduğu oyununda Tekand, "İo, benim için ötekileri, ikincil olanları ve mazlumları temsil ediyor" diyor

Kadınlığı kutsal anneliğe sıkıştırılan eksik etek Io, susmadan Zeus'un amacını, adaletsizliğini ve hatta "korktuğunu", bize öğretilen sabit, doğal ve değişmez olduğu düşünülen, ayrımcı, eşitsiz, baskıya dayalı toplumsal düzeni tartışmaya açarak sorgulatıyor. İnsanoğlunun yenildiği şeyin kendi cehaleti, sustukları, unuttukları ve yaptıkları olduğu İo'yla tekrar hatırlatılıyor. Kulağa kar suyu kaçırarak huzurları bozan bilgi tohumunu ekiyor akıllara. Durduramadığımız, susturamadığımız, aklımızı karıştıran bilgilerle bizi baş başa bırakıyor.

Gizem Bilgen'in koreografisinde sahnelenen Studio Oyuncuları yapımı Io, Gökhan Küçük, Gizem Bilgen, Deniz Karaoğlu, Yiğit Özşener ve Şahika Tekand'dın ve hepsinin ismini burada sayamayacağım Koro'nun yer aldığı oyuncu/performansçı kadrosundan oluşuyor. Şahika Tekand yazıp-yönettiği oyunun ışık tasarımını da yapıyor. Yönetmene oyunun dramaturjisini de yapan Verda Habif ve koro liderliğini yapan Nilgün Kurtar eşlik ediyor. Işık masasında ise Melike Durukan ile Hilal Altıntaş yer alıyor. 

Dünyada Karşılaşmış Gibi - Krek Tiyatro

Krek Tiyatro'nun 5 yıl aradan sonra merakla beklenen yeni oyunu "Dünyada Karşılaşmış Gibi", Kasım ayından beri Volkswagen Arena'da sahnelenmeye devam ediyor. Berkun Oya'nın yazdığı, oyuncu kadrosunu Alican Yücesoy, Defne Kayalar, Fatih Artman, Okan Yalabık, Öner Erkan, Serkan Keskin ve Settar Tanrıöğen'in oluşturduğu oyun, tıpkı geçen sezon gibi bu sezonun da en iddialı ve ilgi gören yapımlarından. 

Bir karakolda, sıradan bir gecede ortak noktaları, yaşadıkları kayıplar ve acılar olan insanların kesişen hayatlarına tanık oluyoruz. Sahne tasarımı da Berkun Oya'ya ait olan oyun, tıpkı daha önce sahnelediği oyunlarındaki gibi camekanlı bir sahnede geçiyor ve kulaklıkla izleniyor. Dördüncü duvarın kaldırıldığı oyunları seyretmeye alıştığımız bu zamanlarda seyirciyle arasına camekanı ve kulaklığı sokarak dördüncü beşinci duvarlarla bize sinematografik bir tiyatro deneyimi yaşatıyor. Yönetmen, bu sahne tasarımına bir üçüncü yaratıcı fikrini ekleyerek sıradışı ve çarpıcı bir deneyim daha yaşatıyor seyirciye. Sahne, sırt sırta dayadığı iki odalı bir karakoldan oluşuyor. Karakolun ortak alanı ve bir kapıyla geçilen sorgu odası olarak tasarlamış sahne. İki perdelik oyun, iki ayrı blokta, iki ayrı seyirci kitlesine eş zamanlı olarak bu iki odada sahneliyor. Birlikte ciddi bir senkron gerektiren oyunun her iki perdesi de aynı anda bitiyor. İyi kurgulanmış bir olay örgüsüyle sahnelenen oyunu hangi bloktan seyrederseniz seyredin bir bütüne varabiliyorsunuz. Oyunun başarılı ses tasarımı ve uygulayıcılığını Hakan Atmaca üstlenmiş.

Torbacı olduğu için içeri alınan ve ironik bir şekilde karakolda sağ duyuyu temsil eden Mevlüt (Öner Erkan) üzerinden herkesin kendisiyle yüzleşmesine tanık oluyoruz. 2019 Afife Tiyatro Ödüllerinde "Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu" ödülünü Öner Erkan alırken, Krek Tiyatro bu oyunla "Yılın En Başarılı Prodüksiyonu" ödülüne layık görüldü.

  • 13 Ocak, 20:30, Volkswagen Arena
  • 14 Ocak, 20:30, Volkswagen Arena
  • 27 Ocak, 20:30, Volkswagen Arena   28 Ocak, 20:30, Volkswagen Arena

Tırnak İçinde Hizmetçiler - Tiyatro Hemhal

Trom ve Sevgili Arsız Ölüm-Dirmit oyunlarından tanıdığımız Tiyatro Hemhal son oyunu Tırnak İçinde Hizmetçiler'le bu sezon da adından söz ettirmeye devam ediyor. Oyun, Jean Genet'in 1933 yılında Fransa'da yaşanan ve cinayetle biten "Papin Kardeşler" olayından esinlenerek 1947 yılında kaleme aldığı Hizmetçiler metninden esinlenip yeniden kurgulanarak günümüze taşınmış.

Yönetmen Hakan Emre Ünal Genet'nin Hizmetçiler'indeki sınıf-kimlik çatışmasını, ezen-ezilen ilişkisini, suç ve iktidar mekanizmalarını tartışıp çözümsüz bıraktığı temalardan ilham alarak bunların günümüzdeki yansımasına ilişkin özgün bir metin ortaya çıkarmış.

İpek ve Bahar, "Hizmetçiler" oyununun uyarlamasını ve provalarını, kirasını bile ödeyemedikleri evlerinin salonunda yapmaya çalışırlar. İki oyuncu, değersizlik duygularını aşmak için yaptıkları işle kendilerini var etmeye çabalarlar. Genet'nin hizmetçileri çalıştıkları "evin nesneleriydi". İpek ve Bahar ise eleştirmelerine rağmen dahil olmak için can attıkları "bu sektörün nesneleridirler"! Metnin onları sürüklediği yollarda çatışmalarını, kendileriyle yüzleşmekten kaçmak için birbirlerine yönelttikleri öfkelerini izliyoruz oyunda.

Yönetmen Ünal ve dramaturg Ayşe Draz oyunun katmanlı kurgusunda parçaları ve geçişleri dahice bir araya getirip bağlayarak seyirci algısında oluşabilecek karmaşanın önüne geçmişler. Tırnak içinde hizmetçiler, Jean Genet'nin hizmetçilerinden farklı olarak cinnetlerini bir cinayete taşımadan "ne ölüm kalım, ne gençlik çağım, darmadağın darmadağın…" şarkısıyla geçiştiriyorlar. İpek ve Bahar'ı uyumlu ve samimi oyunculuklarıyla enerjilerini birbirlerine ve izleyenlere taşıyan Nezaket Erden ve Pınar Güntürkün oynuyor.

  • 15 Ocak 2020, 20:30, Kumbaracı50
  • 23 Ocak 2020, 20:00, Ankara Sanat Tiyatrosu
  • 31 Ocak 2020, 20:30, Kadıköy Boa Sahne

Pireli Varyete - Kadıköy Emek Tiyatrosu & Praxis Perform

"İşte karşınızdaaa, dünyanın en bildik, en fark etmedik, çok gördük, fakat böylesine rastlamadık hikayesinin sahibi: Pİ RE Lİİİ!" Franz Kafka'nın "Akademi İçin Bir Rapor" öyküsünden hareketle tasarlanan oyun, Kadıköy Emek Tiyatrosu ve Praxis Perform ortak yapımı ile sahneye taşındı.

Pireli, Afrika'nın Altın Sahili'nde bir akşam üstü maymun sürüsüyle birlikte su içmeye inerken Hagenbeck adlı bir firmanın avcı grubu onları çalılıkta pusuya yatmış bekliyordu.  Avcılar ateş ederek Pireli'yi iki kurşunla vururlar. Gemiyle kapalı bir kutunun içine hapsedilerek geçen zorlu yolculuktan sonra, Hamburg'da bir hayvan terbiyecisinin eline teslim edilir. Ve burada zamanla üne kavuşarak insanlaşan bir gösteri maymununa dönüşür. "Akademi İçin Bir Rapor" Pireli'nin Akademi üyeleri önünde geçirdiği evrimi anlattığı raporun parodisidir.

Kafka'nın öykülerinde kullandığı hayvan teması, insan toplumunun hicvedilmesi olarak yorumlanır. Ayşegül Sünetçioğlu'nun yönettiği, uyarladığı, oynadığı oyunda, dikkatler maymunun insanlaştırılması/uygarlaştırılması sürecindeki barbar yöntemler üzerine çekiliyor. Modern insanın, insanlık üstünlüğünü köleleştirerek ve katlederek edindiğini, diğer türler üzerindeki hâkimiyetini sorgulayarak ve bunu da seyircilerin yüzüne vurarak, onları ortak ederek yapıyor. Adına özgürlük ve uygarlık denilebilecek kafessiz bir tutsaklığa mahkum edilen, sürekli değişmek, ayak uydurmak ve dönüşmek zorunda bırakılan modern insanlığa kinayeli, eleştirel bir mizah…

Adı üstünde Pireli Varyete; şarkılı, danslı, akrobasili, sirkli, düşündürücü bir oyun. Ve bunların hepsi Pireli'de toplanıyor. Ayşe Sütçüoğlu'nun bedensel, düşünsel eğilimleri ve bir fikri barındıran mimikleri maymun mu insandan insan mı maymundan evrilmiş diye düşündürürken, başka türlerin, türdeşlerin acısı üstüne kurulmuş bir mutlulukla çok eğleneceğiniz şenlikli bir gösteri sizleri bekliyor.

  • 10 Ocak 2020 Cuma, 20:30, Kadıköy Emek Tiyatrosu
  • 18 Ocak 2020 Cumartesi, 20:30, Kadıköy Emek Tiyatrosu
  • 27 Ocak 2020 Pazartesi, 20:30, Kadıköy Emek Tiyatrosu

Yazarın Diğer Yazıları

Erişim engeli nedeniyle reddedilemeyen iddia: ‘Ben diktatör olsam bana diktatör diyebilir miydiniz’ ya da III.Richard!

Ülkede ruh sağlığını korumak artık tam zamanlı bir iş. Ekonomik krizler, siyasi çalkantılar, toplumsal ve ahlaki çöküş ve her gün "Daha ne olabilir?" dedirten haberler karşısında dengede kalmak imkânsız. Ama bütün bu kaosun içinde değişmeyen bir şey var: Liderler! Yani ülke çöküyor, ekonomi batıyor, siyasi istikrarsızlık diz boyu… Ama liderler? Onlar sabit, stabil, bir nevi deli gömleğimizin T.C. garantisi

Eylül: Ortalama kaç yıl yaşar bir travesti!?

Her haltın yenilip, domuz etinin yenilmesinin skandal olduğu ülkede, ‘Milton Kasırgası gelse de süpürse bu çılgınlığı’, diye içimden geçirmiyor değilim. Nereden tutsan elinde kalan ülkenin tek derdi kutsal aile(!), alkol ve LGBTİ’ler…

The Party: Kandırıldık mı, kandırıldık!

Ekonomistlik de kandırılmak da ülkede adeta ata sporu. Fetö, Cehape, faiz lobisi, dış güçler, iç parazitler, Trump, Sisi, Hans, Toni, Coni… Kandırmayan kalmadı. Yahu, siz neden hep kandırılıyorsunuz? Hadi kandırılıyorsunuz, peki faturasını neden hep biz ödüyoruz?

"
"