05 Mart 2023

Helal etmiyoruz! Soruyoruz, sormaya devam edeceğiz; şimdi çok daha renkli bir masada, "yeni şeyler söylemek lazım"

Yok, artık hiçbir kaybı normalleştirmeyeceğiz...

Sorumsuzluğu iptila haline getirenler istifa etmek yerine "helallik" istiyorlar.

Yok öyle her defasında "Ne yapalım oldu işte, kader planı, bu işin fıtratında var…" gibi söylem arsızlıklarıyla yaşattıklarınızı balçıkla sıvamak! Hesap vereceksiniz! 

İnsanlar üç gün boyunca, kulaklarında enkaz altındaki sevdiklerinin yardım sesleri, tırnaklarıyla kazıya kazıya yakınlarını kurtarmaya çalışırken siz neredeydiniz? 

Yaşam için kritik olan ilk üç gün, haykıra haykıra "Vinç istiyorum, hilti lazım, iş makineleri gönderin, AFAD nerede!" diye bağırmaktan sesi kısılanların yakınları, enkaz altında soğuktan donarak ölürken, siz sıcak saraylarınızda ne yaptınız?

Yurtiçinden ve yurtdışından bir çırpıda gelen, yemeden içmeden "can pazarına" yetişmeye çalışan madenciler, itfaiyeciler, arama kurtarma ekipleri, gönüllüler, inşaat işçileri… Havaalanlarında, şehir girişlerinde "hangi sayın(!) kişinin talimatıyla" neden bekletildiler, enkaz alanlarına niçin geç gönderildiler?

"Hem her şeyin yetkilisi hem hiçbir şeyin sorumlusu"nun emirleri beklenirken kaç kişi soğukta, yağmur altında aç susuz bekletildi, kaç can yitirildi?! 

İtibarınızı kurtarmak, koltuklarınızı korumak için sosyal medyayı kısıtlayıp, enkaz altındakilerin dışarıdakilerle haberleşerek enkazdan kurtulma ihtimallerini engelleyerek çok sayıda insanın hayatına sebep olmak hangi "kader planı"nın içinde var?

Cenazelerine tek parça ve tanınır halde ulaşacak kadar "şanslı(!)" olanların, yakınlarının naaşlarını kefen yerine poşetlerde taşıması, cenazelerin günlerce sokaklarda bekletilmesi o çok hassas olduğunuz "ülke kurumlarınızın vicdanına, ahlakına" sığıyor mu?  

Soracağımız daha onlarca soru var elbette, "günü geldiğinde açacağınız deftere" yazacağımız. 

Yardıma koşanları hedef gösteren, onlara "leş kargaları" diyerek hakaret edenler, onca insan soğukta çadır ve gıda beklerken Kızılay’ın elindekileri satmasını protesto edenleri ablukaya alıp coplarla saldırarak gözaltına alanlar ve aldıranlar… Sizi de Antakya, Elektrik mahallesinde enkaz altında ailesini kaybedenlerin ahına havale ediyoruz…

"Elektrik mahallesi, Antakya gerçekten kaderine terk edildi. Resmen ölüme terk edildi. İnşallah kendileri de yaşasınlar bunları. Yaşasınlar! Yaşasınlar! Yaşasınlar! Beter de olsunlar!"

Yok, artık hiçbir kaybı normalleştirmeyeceğiz. Yaşananların hesabını bir araya gelerek, en örgütlü halimizle sormaya devam edeceğiz. Devam edeceğiz ki bir daha bu acıları yaşamayalım. Bu kaybı hep hatırlayıp ama ağırlığı altında ezilmeden, tıpkı depremde olduğu gibi muazzam bir dayanışmayla bir araya geleceğiz. Elbirliğiyle, gayretle yepyeni bir ülke inşa edeceğiz. Şunun şurasında ne kaldı! Umudu çoğaltıp vicdanlı, ahlaklı, adil, mutlu bir yaşam kuracağız.

Taşlar yerine oturdu, yola devam… Rengârenk bir masada, "şimdi yeni şeyler söylemek lazım".

 

Yazarın Diğer Yazıları

İstanbul’da oryantasyon sorunu yaşayan adaylara, Kalabalık Duası’nın meddahından kılavuzluk hizmeti

Muzip bir oyun, muzip bir metin ve muzip bir Güray Dinçol rejisiyle karşımızda: Kalabalık Duası!

On Adımda Unutmak = Anti-Prometheus

Oyunda, çağdaş insan birey olamadan, yakıştırılan aidiyetlere oynayarak, kabullerini ve önyargılarını değiştirmeden, dolayısıyla reflekslerini değiştirmeden, bütün sayıklamalarının ardından 10. Adımda unutmayı seçer!

Sınırın ötesinden, ama bir o kadar bizden bir hikâye: Leyla'nın Kardeşleri

Leyla’nın Kardeşleri, sinemasal olarak bir kez izlemenin yeterli olmayacağı destansı bir ustalık filmi