24 Eylül 2020

Ankara’nın taşına bak, tiyatrocuların gözyaşına bak!

Devletin ve yerel yönetimlerin kendi kaderlerine terk ettiği tiyatrocular cep harçlığı değil, yardım değil, kısa vadeli çözümlere rehin tutulmadan, samimi, gerçekçi, akılcı, kalıcı çözümler istiyorlar

Kültür ve Turizm Bakanlığı bir konuda çok istikrarlı: Hakkını isteyen tiyatroculara hakkını vermemenin yolunu bulmak veya labirente dönüştürülmüş hak verme yollarını açmak konusunda.

Tiyatrocular aylardır diken üstünde, bakanlığın ağzından çıkacak sözleri, taleplerinin karşılık bulup bulmayacağını bekliyorlar.

Pandemiden önce de zaten büyük zorluklar yaşayan tiyatrolar sorunlarına kalıcı çözümler üretmek amacıyla Bakanlık ile görüşme halindeydiler bir süredir. Covid - 19 salgını, mevcut sorunlarına yenilerini ekledi. Var olan sorunların altını kalın puntolarla çizdi. Buna istinaden tiyatrocular taleplerini güncelleyerek acil talep listelerini hazırladılar. Görüşmeler hızlandı. Fakat talepleri bekledikleri şekilde ve hızda karşılanamadı bir türlü.

Her alanda dayanışmanın yaşandığı bir süreçten geçerken tiyatrocular da bu dönemde ön saflarda yerlerini aldılar. Yan yana durmayı öne çıkaran, çoğaltan kampanyalar düzenlediler. "Tiyatromuz Yaşasın, Bizde Yerin Ayrı, Dayanışmanın 100’ü Şiir" gibi… Kendi aralarında birbirilerine verdikleri destek vardı bir de…

Salgın nedeniyle kapalı olan tiyatrolar ve çözümsüz bırakılan, işsiz kalan tiyatro emekçileri, tiyatro sanatının maddi kayıplara "rağmen" devam edemediğini, edemeyeceğini anlatmak, seslerini duyurmak için bu defa tiyatro önlerinde bir araya gelerek "Susuyoruz" eylemini gerçekleştirdiler…

Bu süreçte görüşmeler devam ediyordu, talepleri ise hâlâ karşılanmamıştı…

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile uzun süredir yapılan görüşmeler sonucunda olumlu bir adım atıldı. Gelen ilk haber Dijital Arşiv Projesi oldu. Ama koşulları vardı elbette. Başvuru koşulu ise ancak borcu olmayan tiyatroların başvurabilecekleriydi. Zaten borçları olduğu için desteğe ihtiyaçları olduğu unutulmuştu(!) galiba. Evet, olumlu bir adım atıldı atılmasına fakat engelli koşu misali. Ayrıca varış noktasının da belirsizliği cabası.

Daha da önemlisi asıl talepler yine görmezden gelinmişti. Geçici çözümlerle tiyatroların ve tiyatrocuların ayakta ve hayatta kalma mücadelesinde sınıfta kalan geçersiz düzenlemeler yapıldı.

Taleplere nere, destekler nere?

Sıra geldi tiyatroların ve tiyatrocuların kaderini belirleyebilecek bir konuya; 2020-202 sezonu için özel tiyatrolara yapılacak yardım miktarına ve yardıma hak kazanan tiyatroları açıklamaya… Bütçe sonunda göğsü kabartan bir manşetle(!) açıklandı: "Bu sezon, özel tiyatrolara tarihin en büyük yardım miktarı olan toplam 12.000.000 TL ödeneğin, 75 çocuk oyunu 199 profesyonel ve 54 geleneksel olmak üzere toplam 328 özel tiyatro ile bu zamana kadar bir sanat sezonunda destek sağlanan en yüksek sayıda projeye dağıtılmasına karar verildi."

Kasıla kasıla açıklanan rakamlara istinaden "Avrupa ülkelerinde tiyatrolara ayrılan yıllık bütçeler şu kadardır. Pandemi sürecinde Almanya, Fransa, İngiltere gibi ülkeler sanatçılara şu kadar ödenek ayırdıklarını açıkladılar" diye bir kıyasa girmeyeceğim elbette. Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış.

Tiyatrocuların kaderi konuşuluyormuş, varsın konuşulsun. Tiyatroculara ne? Bütçe buna yakın bir tutumla açıklananınca tiyatroculardan da tepkiler gelmeye başladı. Tiyatroyu, tiyatro sanatını bilmeyen, tiyatroları ve tiyatrocuları tanımayan, "Turizim Bakanlığı", bir masanın etrafında toplanmış, kimlere ne dağıtacaklarına karar vermişler. Tiyatrolardan alınan vergilerle tiyatroların ticarethane olarak görüldüğü aşikârdı. Bunun kanıtıymış gibi bütçenin bir kısmı da ülkenin göz bebeği sevgili inşaatçı, tekstilci ve diğer ticarethanelere ayrılmış. Listede aklımızda kala kala hiç bilmediğimiz şirket isimleri kaldı.

Görüşmeler devam ediyor mu bilinmez, ama taleplerin karşılanmadığı aşikâr.

Tiyatromuz Yaşasın İnsiyatifi, Tiyatro Kooperatifi, Kadıköy Tiyatroları Platformu ve diğer tiyatrocular varlıklarını sürdürmek amacıyla bakanlığa taleplerinden oluşan listeleri gönderdiler. Aşağıda bu listelerden seçtiğim bazı talepler yer alıyor:

- Kamusal Tiyatrolar KDV, Gelir Vergisi, Stopaj gibi vergilerden muaf tutuldu mu, mevcut borçlarla ilgili düzenlemeler yapıldı mı?

- Sabit giderlerin (kira, elektrik-su-doğalgaz, personel gideri, öngörülmeyen giderler vb.) karşılandı mı ve sezona kadar olan dönemde özel tiyatroların yaşayabilmesi için Devlet Destekli Kredi (KGF) desteği verildi mi?

- Özel tiyatro biletleri üzerindeki KDV oranı yüzde 1 olarak belirlendi mi?

- Zaman kaybetmeden tiyatro yasası çıkarılmalıdır. Kamusal tiyatrolar ticarethane kimliğinden kurtarılıp kamusal hizmet üreten sanat kurumu statüsüne geçirilmelidir.

- 2020-2021 sezonu için dağıtılacak Kültür Bakanlığı Destek Fonu için başvuru sürecinde kolaylık tanındı mı?

Devletin ve yerel yönetimlerin kendi kaderlerine terk ettiği tiyatrocular cep harçlığı değil, yardım değil, kısa vadeli çözümlere rehin tutulmadan, samimi, gerçekçi, akılcı, kalıcı çözümler istiyorlar. Sorun paket açıklamak değil. Tiyatroları ayakta, tiyatrocuları hayatta tutacak kalıcı çözümlerin açıklanması ve yürürlüğe girmesidir. Tiyatrocuların taleplerine kulak vermek ve yerine getirmektir. 

Yazarın Diğer Yazıları

Erişim engeli nedeniyle reddedilemeyen iddia: ‘Ben diktatör olsam bana diktatör diyebilir miydiniz’ ya da III.Richard!

Ülkede ruh sağlığını korumak artık tam zamanlı bir iş. Ekonomik krizler, siyasi çalkantılar, toplumsal ve ahlaki çöküş ve her gün "Daha ne olabilir?" dedirten haberler karşısında dengede kalmak imkânsız. Ama bütün bu kaosun içinde değişmeyen bir şey var: Liderler! Yani ülke çöküyor, ekonomi batıyor, siyasi istikrarsızlık diz boyu… Ama liderler? Onlar sabit, stabil, bir nevi deli gömleğimizin T.C. garantisi

Eylül: Ortalama kaç yıl yaşar bir travesti!?

Her haltın yenilip, domuz etinin yenilmesinin skandal olduğu ülkede, ‘Milton Kasırgası gelse de süpürse bu çılgınlığı’, diye içimden geçirmiyor değilim. Nereden tutsan elinde kalan ülkenin tek derdi kutsal aile(!), alkol ve LGBTİ’ler…

The Party: Kandırıldık mı, kandırıldık!

Ekonomistlik de kandırılmak da ülkede adeta ata sporu. Fetö, Cehape, faiz lobisi, dış güçler, iç parazitler, Trump, Sisi, Hans, Toni, Coni… Kandırmayan kalmadı. Yahu, siz neden hep kandırılıyorsunuz? Hadi kandırılıyorsunuz, peki faturasını neden hep biz ödüyoruz?

"
"