23 Ekim 2014

IŞİD’in oyunları

IŞİD, kıyıma uğrayan halklar için nasıl bir vahşetse, kapitalizm için parasal bir büyüklüktür

Son zamanlarda yıkıcı kimliği öne çıkmış olan kapitalizmin artan hızı ile Ortadoğu ve Afrika'nın uluslararası işbölümünde itildikleri köşede yaşadığı çıkmazlar ve dünya üzerinde bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan yoksulluk arasında doğrudan bir ilişki var.

Sermaye’nin gittikçe daha az sayıda elde toplanması ve dünya çapında artan gelir dağılımı eşitsizliği, yönetenlerin ve sermayeyi korumak zorunda olanların bir tür dehşet dengesi içine girmesine neden olduğu gibi, ihtiyaç fazlası insanları da sistem dışına itiyor aynı zamanda.

Mal, hizmet ve işgücü pazarları yetersizlikleri nedeniyle pazara uygun davranışlar gösteremeyen ve kendisiyle bütünleşemeyen insanları kendi dışına safra olarak atıyor. Pazarlardaki bu dışlayıcı mekanizma bütün liberal hatta yer yer masum söylemlerine rağmen kendi çağdaş karşıtlarını da yaratmakta.

Dışlanma süreçleri merkez kapitalist ülkeler dışında, sermayenin serbest dolaşımı ve uluslararası ticaret üzerinden dünyanın en uç noktalarına kadar nüfuz etmekte ve sistemle entegre olması imkansız hale gelmiş insanlar sistem için tanımlanamayan ve anlaşılamayan nesnelere dönüşüyorlar.

Dünyanın her yanında  yoksulluğun batağına itilmiş topluluklar pahasına sağlanmış olan sermaye birikiminin kaynakları ve servet dağları esas olarak bu dışlanmışların tehdidi altında.

IŞİD bu tehditin en son biçimlerinden biridir. Kendisi dışında herkesi yoksullaştıran servetler şimdi pazar payını geliştiren terörün doğrudan olumsuz etkisi altında.

Otorite boşluğundan yararlanarak kendi bölgesel iktidarını kuran IŞİD aslında davranış biçimi olarak uluslararası bir firmadan, hatta yerel düzeyde pazar payını geliştirmeye çalışan bir firmadan daha farklı davranmıyor. Yeni pazarlara saldırıyor, ele geçiriyor. Müşterilerinin ödediği korku karşılığında terör pazarlıyor.

IŞİD tutunamayanların sisteme isyanıdır aynı zamanda. Bir öç alma projesidir. IŞİD’de aidiyet duygusunu tatmin edenler bir zamanlar internet cafelerde “battlefield” türünden savaş oyunları oynayanlardır. Şimdi oyunlarının en son “level” ında bulunuyorlar. Bu son “level”da onlara yalnızca bir “can” verildi. Ya kazanacaklar ya da oyun alanını terkedecekler.

Geleceği olmayanların, yitirdikleri şimdiki zaman algısızlığı ve bir halüsinasyon hali içinde oynanan bir oyun bu. Karşılarında ise oyunun kurulumunda düşman olarak tanımlananlar, kendilerine aykırı olanlar ya da ele geçirmeleri gereken alanlarda yok edilmek üzere bekleyenler var.

Toplumdan dışlanmışlar ordusu belli ki karınları doyurulduğu sürece hayatlarının anlamsızlığını uyuşturarak unutturan bu oyunu sonuna kadar oynamaya hazır ve razı.

Diğer yandan IŞİD, kıyıma uğrayan halklar için nasıl bir vahşetse, kapitalizm için parasal bir büyüklüktür. En azından şimdiye kadar ekonomik olarak ölçülebilen bir oluşumdur.

IŞİD durdurulmazsa şu andan itibaren savaşın maliyetlerinin artmasının yanı sıra asıl önemlisi Batı’yı ekonomik bir belirsizlik bekliyor. Bu da menkul ve gayrimenkul piyasalarında değerlerin düşmesi ve önemli servet kayıplarının gündeme gelmesi demek.

Varlık değerlerinin düşüşü kapitalist pazarların kırmızı çizgisidir. Buna rağmen savaşmaya yanaşmayan Batı için alarm zilleri çalmaya başladı. Bugüne kadar uzaktan bakılarak geçiştirilmek istenen ve hatta görmezden gelinen terör, ciddiye alınması gereken bir aşamaya geldi.

Kaderin garip tecellisi, sistem yeniden kendi yaratıklarına karşı savaşmak zorunda. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Petrol fiyatları ve ekonomik kriz

Politik güç savaşları ve devletlerin çıkar çatışmaları bizi krizin kıyılarına atıyor

Troyka’ya başkaldırmak

Şişirilen servet ve para piyasaları üzerinden bir ülkenin nasıl iflasın eşiğine getirildiğini gözlemliyoruz

Syriza’nın tanrılarla savaşı

Parayı yönetenler ekonomik ve toplumsal hayatı, işçi haklarından şehirlerde ve köylerde nasıl yaşanacağına kadar herşeyi belirlemeye başladı