07 Eylül 2014

% 0,05 faiz ne işe yarar?

AMB den gelen bir anlamsızlık gibi duruyor bu karar, çünkü bu bir likidite tuzağıdır ve altı yıldır devam ediyor.

Avrupa Merkez Bankası (AMB) Perşembe günü gösterge faiz oranını % 0,05 ile tarihinde görülmemiş bir seviyeye indirdi.
Bu oran bankaların Merkez Bankası’ndan çektikleri kredi için ödedikleri faize uygulanır.

Avrupa Merkez Bankası bu kadarla da kalmadı, aynı zamanda bankaların daha fazla kredi açabilmelerini kolaylaştırmak için kapsamlı bir satın alma programını başlatacağını da açıkladı. Buna yönelik olarak AMB varlığa dayalı senet alımına başlayacak.  Bu senetlerle bankalar alacaklarını üzerinde fiyat yazılı yeni ve başka bir takım değerli kağıtların içine paketleyip AMB’ye satacaklar. Tahminen 500 Milyar Avro düzeyinde gerçekleşecek olan bu alımlar Ekim ayında başlayacak ve bankaların bilançoları rahatlatılmış olacak. Böylece yeni kredi vermek için kendilerine olanak sağlanmış olacak. Bu senet alımı bankaların riskinin düşmesini sağlayacak, riski AMB’ye devretmiş olacaklar.  AMB ellerindeki olanakları kullanarak bir tür batık kuyusuna dönüşecek.

Hesaba göre bankalar AMB’den gelen kaynakları kendi kredi müşterilerine kullandıracaklar. Bu yüzden faiz oranının düşüklüğü ekonomik büyümeyi destekleyecek. Daha ucuz kaynaklara kavuşan işletmeler yatırımlarını daha kolay finanse edecekler ya da yatırımlarını artıracaklar.

Fakat 2008-2009 krizinden beri bu hesap tutmadı. Bugüne kadar Avrupa pazarları yapısal sorunlarıyla boğuşmaktan AMB’nin zaten sürmekte olan bu tedavisine bir türlü cevap vermedi. Vermesi için bundan sonra da farklı bir hareket düzleminde bulunmuyor.

Ucuz kredi olanakları işletmelerin yatırım ihtiyaçlarını karşılamak yerine yıllardır emlak piyasasına akıyor ve bundan sonra da emlak fiyatlarının zaten hiç durmayan artışlarının yeni bir ivme kazanmasına yol açacak. Özellikle şehirlere ve sermaye piyasalarına akacak olan bu kaynaklar mutenelaşmayı (gentrification) ve gelir adaletsizliğini daha da artıracak.

Ekonomik kararlar beklentilere göre alınır ve bu doğaldır. Oysa karar alıcının yanı sıra pazarda etkin olan bütün oyuncuların beklentileri vardır ve bunların hiç biri birbiriyle tam olarak örtüşmez. Hatta Merkez Bankaları’nın politika belirlerken sahip oldukları beklentilerle pazarın doğrudan içinde yaşama savaşı veren aktörlerin beklentileri uyumsuz olabilir. Şimdi olduğu gibi.

Hiç bir işletme yatırım kararını yalnızca o an edinebileceği kaynakların maliyetine göre vermez. Yatırım uzun dönemli bir karardır ve bu kararda işletmenin uzun dönemli karlılık beklentisi dikkate alınır.  Bu denli ucuz kaynakları bile kullanmıyorlarsa, işletme yatırımları irrasyonel hale gelmiş demektir.

Para birliğine adım atıldığından beri yaşanan konsolidasyon sonucu, Avrupa’nın ikinci sırada hizaya girmiş olan ülkelerinde pazar payını arttırma umutlarını bir kenara bırakmış halde yaşamaya çalışan işletmeler için umutlar gittikçe azalıyor. Bu pazarlar Avrupa‘nın birinci sırada hizaya girmiş olan ülkeleriyle, digital teknolojinin hızlı gelişimine öncülük etmiş olan küresel oyuncularına teslim olmuş durumdalar.

AMB’nin sağladığı ucuz paranın uyuşturucu etkisi altında atalete girmiş olan pazarların habire indirilen faiz oranlarına cevap vermesi de olanaksız görünüyor.

Öte yandan işletmeler için olumlu koşulları oluşturacağı beklenen, fakat beklentileri boşa çıkaran düşük faiz politikası tüketicilerin kredi kullanımını cazip hale getirerek tüketimi körüklüyor.

Böylece ekonomi tüketim sayesinde canlı tutulup, büyüme az da olsa sağlanırken, AMB’nin uyguladığı bu genişlemeci politikalarla tüketime ve dış ticaret açıklarına, dolayısıyla dış borca dayalı ekonomik sistemler desteklenmiş oluyor.

Para musluklarını bu denli açılması tarihte görülmüş bir şey değil. Ekonomik büyüme yetersizliği karşısındaki çaresizlik elde kalmış en son aracın da bu şekilde tüketilmesini getiriyor. Avrupa kapitalizminin elinde AMB dışında ekonomiye etki edebilecek küresel ölçekli bir kurum yok. Tek tek ülkelerin ise kendi başlarının çaresine bakmalarının olanağı yok. AMB‘nin de elinde tek atımlık kurşunu kaldı. Bundan sonra kredi çeken bankalara üstüne para vermeleri gerekecek.

Oysa bugüne kadar uygulanan faiz indirimlerinin varolan yapıyı bozmadan ekonomik büyümeyi sağlayacak etkisi ortaya çıkmadı ve bu politika şimdi de öyle bir anda geldi ki, etkisiz kalmaya mahkum.

Ekonomik konjonktür yeniden gerileme dönemine girmişken ve işletmeler yatırım kararlarını ertelemiş, hatta iptal etmişken, zaten düşük olan faiz oranlarının biraz daha düşürülmesi onların ekonomik seçimlerini etkilemeyecek.

AMB den gelen bir anlamsızlık gibi duruyor bu karar, çünkü bu bir likidite tuzağıdır ve altı yıldır devam ediyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Petrol fiyatları ve ekonomik kriz

Politik güç savaşları ve devletlerin çıkar çatışmaları bizi krizin kıyılarına atıyor

Troyka’ya başkaldırmak

Şişirilen servet ve para piyasaları üzerinden bir ülkenin nasıl iflasın eşiğine getirildiğini gözlemliyoruz

Syriza’nın tanrılarla savaşı

Parayı yönetenler ekonomik ve toplumsal hayatı, işçi haklarından şehirlerde ve köylerde nasıl yaşanacağına kadar herşeyi belirlemeye başladı