Öğretmenlik Meslek Kanunu TBMM Genel Kurulu'nda görüşülüyor. Tasarıya "Hayır!" diyen eğitim sendikalarının yöneticileri ve üyeleri TBMM'nin hemen kıyısındaki "Milli Egemenlik Parkı"nda nöbet tutuyorlar. Yani vekiller ve yurttaşlar birbirlerine fiziksel olarak oldukça yakınlar ve Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu kendi bakış açılarından konuşuyorlar.
Ekonomik ve sosyal çeşitli sorunlar yaşamalarına karşın özel öğretim kurumları öğretmenlerini ilgilendiren herhangi düzenleme Öğretmenlik Meslek Kanunu tasarısında bulunmuyor. Özel öğretim kurumlarındaki öğretmen sayısı 2022-2023 Milli Eğitim İstatistiklerine göre 179.895. Çok büyük bir sayı ancak düzenlemede bu öğretmenlerin adları bile yok! Özel öğretim kurumlarında taban maaş hakkını talep eden Öğretmen Sendikası, nöbete çok daha önce başlamıştı ve 49 gündür nöbetteler. Anımsatalım, taban maaş hakkı özel okul öğretmenlerinin ellerinden 2014 yılında AKP'nin özelleştirme politikalarının bir gereği olarak alınmıştı. Taban maaş politikası, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin kamuda çalışan öğretmenlerle eşit ücret almasını güvenceye alan bir düzenleme idi. Eşit işe eşit ücret ilkesi ihlal edildi.
Ekonomik ve sosyal haklar için mücadelenin eğitim emekçilerini buluşturduğu olaylar dizisinin tam ortasındayız. Sınıf mücadelesi, resmi eğitim içindeki öğretmenlerle kamusal eğitimin dışına itilmiş öğretmenleri "Milli Egemenlik Parkı"nda bir araya getirdi. Devlet okulları ve özel okullardaki öğretmenler ve eğitim emekçileri Meclis'in kıyısında yasa koyuculara seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Nöbet alanı siyasal partilerin, emek ve meslek örgütlerinin, çok çeşitli platformlarının temsilcilerinin ziyaretiyle canlı bir mekâna dönüşüyor. Milli Egemenlik Parkı'nın halkın taleplerini yasa koyuculara ifade ettiği bir mekân, bir müşterek alan olarak kalmasını umut ediyorum.
Eğitim Sen yönetici ve üyelerine şiddet!
Siyasal iktidar korku silahını sürekli biliyor mücadeleler karşısında. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'nın (Eğitim Sen) yönetici ve üyeleri önceki gün nöbet eyleminde iken polis şiddetine maruz kaldı ve gözaltına alındılar. Öğretmenlerin emeğine, eğitim sendikalarının ifade özgürlüğüne, örgütlenme iradesine siyasal iktidarın verdiği hoyrat bir tepki bu! İktidarların en eski aracı olan şiddet ve korku ile kitleler sindirilmek isteniyor! Eğitimde şiddetin önlenmesine dair bir maddenin de içinde yer aldığı yasa tasarısı görüşülürken öğretmenlerin şiddette karşılaşması olayın trajik yönünü açıkça ortaya koyuyor. Ancak öğretmenleri yıldıramadılar, tasarıya karşı direnç sürüyor.
Yasa koyucunun öğretmenliğe ilişkin tavrı!
Ankara'da TBMM, Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifini konuşuyor. Yasa koyucunun öğretmenlik mesleği ile sınandığı yeni bir dönem bu! Milletvekillerinin gözünde öğretmenler siyasal iktidarın "farklılıklarını kestiği ve kendini kopyaladığı" memurları mı olacaktır? Yani öğretmenlerin genel zekâsı ve duygusu iktidara mı bağlanacaktır? Yoksa yasa koyucu, öğretmenin demokratik bir okul ortamında çocukları ve gençleri yetiştirme, geliştirme ve güçlendirme işlevini anlayan, onların ifade özgürlüğüne değer veren, mesleki özerkliğini tanıyan, öğretmenleri entelektüel kategorisi içerisinde gören güvenceli ve adil bir düzenleme için mi çaba gösterecektir? Kuşkusuz bu iki çizgi arasında çok sayıda ara tonlar olacaktır. İkinci yönelimi ise ancak halkın gerçek vekilleri sağlayabilir.
Eğitim alanının can yakıcı sorunlarını ve Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun hileli tanımlarını ve amaçlarını gözler önüne serdi Sera Kadıgil! Yurttaş TV'de. "Düşünüyorum ve eş zamanlı olarak hissediyorum" sözünün hakkını veren konuşmasında tipik erkek egemen susturma taktiği ile de karşılaştı, cevabını da verdi. İktidar vekilleri "sakin ol!" diyordu su gibi duyguyla akan konuşmasına, "akıllı ol" anlamına gelecek bir tarzda. Erkek egemenliğinin politik doğruculuğu, anlatılan şeyin politik ve etik duygusunu yaşayan kadınları özgür tartışmadan uzaklaştırmak için bir taktik olarak kullanılıyor. Yanıt da apaçık olmalı! "Sakin olacak bir şey yok!" Sakin olmayacağız! Bu kadar acı, açlık, geçim sorunu, hile, nitelikli dolandırıcılık, haksızlık ve adaletsizlik varken sakin olmayacağız!
Öğretmenliğin anlamını ve değerini en iyi kim ifade eder?
Öğretmenlik mesleğini yasa koyucudan önce en iyi kim anlar, sorunlarını en iyi kimler söyler? Mesleğin sorunlarına en etkin çözümleri kimler bulur? Kuşkusuz öğretmenlerin kendileri, gelişmiş ülkelerdeki meslektaşları, eğitim emekçilerinin sendikaları düşünür, tartışır ve öneriler geliştirir. Siyasal iktidar, kendi sofrasındaki eğitim sendikaları ile kendi çıkarları doğrultusunda bir kanun teklifi hazırladı. ILO ve UNESCO ortak belgesi olan Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi'ni umursamadı. Muhalif eğitim sendikalarını karar süreçlerine dahil etmedi, demokratik bir süreç işletmedi. Sahanın içindeki kaynamaları, kıpırtıları, duygu ve zihin akışlarını görmeyen bir yasa teklifi öğretmenin pratikte karşılaştığı hiçbir sorunu çözemez, kavramsal olarak ona umut ve sevinç veremez, öğretmenleri güçlendiremez, tersine sonuçlar üretir.
Hemen her gün 19 milyon çocuk ve gençle karşılaşan, etkileşen, onları dinleyen ve anlayan bir mesleğin kişisi "nasıl iktidarın kopyası olabilir? Siyasal iktidarın eğitim sendikalarının, eğitimle ilgili demokratik kitle örgütlerinin, siyasal partilerin katılımı olmadan hazırladığı bir meslek kanunu taslağının "iktidara boyun eğen "memur/teknisyen/ dar alan uzmanı öğretmen" yaklaşımı ile hareket edeceği kesindi ve nitekim teklif tasarıya dönüşünce de gördük ki karşımızda "siyasal iktidarın kendi öğretmenini yaratma" projesi var. Eğitim emekçileri bu uygulamayı kabul edecekler mi?
Öğretmenler entellektüel rollerinden vazgeçmemeli!
Edward Said'in Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan "Entelektüel Sürgün, Marjinal, Yabancı" kitabının 1995 baskısı elimde. Kitap, bilginin üretilmesi ve dağıtılmasıyla ilgilenen herkese bu yazının kapsamı içinde Türkiye'nin suskun bilim insanlarına, öğretmenlerine çağrı niteliğinde! "Birilerinin suyuna gitmeye değil muhalefete adanan bir ruh"tan söz ediyor Said entelektüelden söz ederken. Entelektüelin kamusal rolünü vurguluyor: "… kamunun gündemine sıkıntı verici sorular getiren, ortodoksi ve dogma üretmektense bunlara karşı çıkan, kolay kolay hükümetlerin ve büyük şirketlerin adamı (insanı) yapılamayan, devamlı unutulan ve sümen altı edilen insanları ve meseleleri temsil etmek için var olan" bu duyguyu hisseden insanlar.
İşte Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun sümen altı ettiği insanlar oturma eylemindeler: mesleğinin sevinci, çoşkusu, enerjisi, mesleki özerkliği ellerinden alınan öğretmenler, ücretli öğretmenler, ataması yapılmayan öğretmenler, özel öğretim kurumları öğretmenleri, Milli Eğitim Akademisi'nde ayrımcılığa uğrayacak genç öğretmenler, kariyer basamakları ile parça parça edilmiş öğretmenler… Etrafımızı sarmalayan eril, ekonomik, politik, toplumsal ve kültürel baskıcı güçlerden, kamu yönetiminden, şirketlerden eşitlik, özgürlük ve adalet konusunda politik ve etik davranış standartları bekleme, talep etme, direnme hakkımız vardır. İşte Milli Egemenlik Parkı'nda entelektüel öğretmenlerin Öğretmenlik Meslek Kanunu konusunda beklediği, talep ettiği ve inşa etme tutkusu ile mücadele ettiği şey tam da budur!
Ankara'da 50 binin üzerinde öğretmen var. Tatil nedeniyle gidenler dışında da binlerce öğretmenin kentte olduğunu tahmin edebiliriz. TBMM'nin yanında, Milli Egemenlik Park'ında meslektaşları onları bekliyor! Mesleklerine, özgürlüklerine, demokratik ve adil bir eğitime güç vermek için. Öğretmenler de TBMM'den öğretmen onuruna yaraşır çalışma koşulları ve iş güvencesi sağlayan, mülakatlara, Milli Eğitim Akademisi'yle yapılacak ayrımcılığa "dur" diyecek, Öğretmelerin Statüsü Tavsiyesi'ni yaşama geçirecek bir düzenleme için yasama mücadelesi bekliyor.
Nejla Kurul kimdir?
Prof. Dr. Nejla Kurul, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitim Yönetimi ve Planlaması Bölümü'nü 1985'te bitirdi. Aynı üniversitede öğretim üyesi olarak otuz yıl çalıştı. "Küreselleşme ve Üniversiteler", Adnan Gümüş ile birlikte "Bologna Süreci Kime Hizmet Ediyor?", "Eğitim Finansmanı ve çok yazarlı KHK Öyküleri", "Başka Bir Eğitim Hikâyesi Bireyin Gelişimi Toplum ve Doğa Etkileşimi Üzerine Sorgulamalar" kitaplarının yazarı, "Kamusal Eğitim: Eleştirel Yazılar" adlı kitabın yazarı ve editörüdür.
7 Şubat 2017 tarihinde barış imzacısı olması nedeniyle 686 sayılı KHK ile yüzlerce meslektaşı ile birlikte üniversiteden ihraç edildi. Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (2020) 11. Olağan Genel Kurulu'nda seçilerek Eğitim Sen Genel Başkanı olarak üç yıl görev yaptı. Halen akademik ve pratik çalışmalarını sivil akademisyen olarak sürdürüyor.
|