16 Mayıs 2024

Terör yaftası yetmeyince

Bir yanda evrensel hukuk, bir yanda yukarıdan gelen kindar salvolar, iktidar bloğunu yeni suç türleri tanımlamaya itmiş gibi görünüyor. Terör yaftası yetmez olunca aslında hiç yeni olmayan yaftalar aramaya girişiyorlar

Kobani Davasında Selahattin Demirtaş'ın savunmasından

Bugünlerde yine ancak iç içe geçmiş kavramlarla anlatılabilecek haller yaşıyoruz: Siyasi davalar ve bu davaların demokrasiyle ilişkileri; Gezi ve Kavala Davası, Demirtaş ve Kobani Davası, Can Atalay, gazeteci davaları... Ve yeni suç türleri ihdası yoluyla benzer davaların hızla artırılması niyetini açık eden yeni yargı paketi tasarısı.

Osman Kavala davasının yeniden görülmesi talebi neden reddedildi? Yedi yıldır hapiste olan bu insan neden hâlâ bırakılmıyor?

Bu sorunun ima edilen yanıtı, ortada bir casusluk suçlaması olduğudur. Böyle bir suç gerçekten işlendiyse kim için, nasıl, neden ve ne yaparak işlenmiş olduğunun açıklanması gerekmez mi? Böyle bir açıklama görmediğimiz sürece geçerli olacak kanaat odur ki Kavala’nın mahpusluğu tıpkı Gezi Davası’ndan tutukluluğu devam eden diğer sanıklar gibi ancak ölçüsüz bir siyasal kinden kaynaklanıyor olabilir.

Bugün karara bağlanması beklenen Demirtaş ve Kobani Davası’nın bunca yıldır tutukluluk koşullarında sürüp gitmesi için bulunabilecek açıklama da fazla farklı değil. Bunlar siyasi davalar ve bir otokrasinin gitgide ağırlaştırılan koşullarında demokrasi kavramını durmadan kemirerek sürdürülüyor.

“Siyaset” terimi bizim toplumda epeydir anlamı alabildiğine daraltılmış olarak kullanılıyor. Buruşturulup top yapılmış bir kâğıt gibi daracık bir hacme sığıştırılmış durumda bu yaşamsal kavram; tıpkı “demokrasi” terimi gibi. İkisi de de süslü kâğıttan yapılmış birer top halinde. “Siyaset” denince yalnızca mevcut siyasi partilerin yapıp ettikleri anlaşılıyor, o da yalnızca seçimlere yönelik olarak yapıp ettikleriyle sınırlı. “Siyasi nedenlerle” dediniz mi, ‘siyasi partilere bir kazanç sağlamak amacıyla’ demiş oluyorsunuz.

Devletlerin yöneticileri birbirleri için de kullanabiliyorlar bu indirgenmiş kavramı. Sözgelimi ABD’de seçimler yaklaştığı için bir politikacının ettiği bir söz hakkında, ‘siyaset icabı edilmiştir’ denilip çıkılabiliyor; ‘film icabı’, der gibi bir şey. Kısacası siyaset resmen “iç kamuoyuna yönelik şov” gibilerden bir maske-anlamla donatılmış durumda.

Dolayısıyla, siyaset böyle anlaşılınca, “siyasi suç” ve “siyasi dava” kavramlarına da anaakımın sözlüğünde yer vermek gereğinden kurtulmuş oluyor “aktörler.” Onun yerine “terörizm”, “halkı kin ve adavete teşvik” ya da sade suya tirit “örgüt suçu” gibi örtmecelerle idare ediliyor. Siyasi partiler hâlâ demokrasilerin vazgeçilmez unsurları sayıldığı için, “siyasi dava”ların da demokrasi olma iddiasındaki ülkelere yakışmayacağı fikri az çok yerleşmiş durumda; büyük olasılıkla “demokrasi” sıfatını hak eden ortamlarda bulunmak zorunda kalan dışişleri görevlilerinin zorunlu çabalarıyla.

Osman Kavala davasında somut bir casusluk suçunun bulunmayışı sonucunda sayın dışişleri ve diğer devlet mensupları bu küreselleşen dünyada zor durumda kalmış olmalılar. Bir yanda evrensel hukuk, bir yanda yukarıdan gelen kindar salvolar, iktidar bloğunu yeni suç türleri tanımlamaya itmiş gibi görünüyor. Terör yaftası yetmez olunca aslında hiç yeni olmayan yaftalar aramaya girişiyorlar.

Tanrı aşkına, tarih ve evrensel hukuk bilenler bu tür girişimlerin ne anlama geldiğini fısıldasın bu yetkililerin kulağına.

Necmiye Alpay kimdir?

Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.

1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.

2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi. 

Kitapları

Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)

- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)

Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)

Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)

- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)

Çevirileri

Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.

- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)

- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)

- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)

- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)

- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)

- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)

- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Taşın altında ne var?

Bahçeli’nin el sıkarak başlattığı Öcalan çıkışı AKP Genel Başkanı’nı zorladı. RTE her zorlukta yaptığı gibi önce uzun uzun sustu, sonra Bahçeli’yi “bilge” mevkiine oturtup överek “elini, hatta gövdesini taşın altına koymak” konusunu değerlendirdi. Belli ki her iki siyasetçi de birbirlerinden kopmayı göze alabilecek durumda değildiler

Trump ve Trevor Noah

Küreselleşmenin sıfır numara emperyal boyutunu Rosa Luxemburg ve Lenin anlatmışlardı. Trevor Noah da bir başka yolu hem içeriden hem dışarıdan aydınlatıyor

Ve melezler

Gaël Faye melezmiş. Annesi Ruandalı, babası Fransız. Eh! Gerçi her halinden Afrikalılık bilinci akıyor ama, yine de... Her durumda insana bir Ruandalı görmek iyi geliyor

"
"