02 Mayıs 2024

Geçmiş Emek ve Özgürlük Bayramımız

Marifet mi yani bu kadar yurttaşa bu kadar eziyet etmek? Marifet mi gazla, plastik mermiyle, ters kelepçeyle yasak üstüne yasak uygulamak? İşaret parmağınızı havaya dikip kanunda yeri olmayan yasaklar bildirdiniz. Niye? Gücünüzü göstermeye mi ihtiyacınız var?

1977 1 Mayıs'ında Fransa'nın en büyük işçi konfederasyonu CGT'den bir heyet, DİSK'in konuğu olarak İstanbul'a gelmişti. Daha doğrusu, İstanbul'a gitmişti demeliyim, çünkü o sıralar öğrenci olarak Fransa'daydım. CGT heyeti dönüşte 1 Mayıs günü İstanbul'da olup bitenleri bütün ayrıntılarıyla anlattıkları bir konferans düzenledi. DİSK'in film merkezinin 1 Mayıs'ta gün boyunca çok sayıda mensubu sayesinde toparladığı görüntüler de çok şey anlatıyordu. Film merkezinin çalışmasında ünlü 1 Mayıs afişinin ressamı Orhan Taylan'ın ve arkadaşlarının katkıları büyüktü. Umarım o peliküller bir yerlerde yitip gitmemiştir.

Taksim Meydanı'nda toplanan yüzbinlerce insanın üzerine aynı anda birkaç noktadan birden açılan ateş sonucu başlayan olaylarda 34 kişi öldürülmüştü. Bugün artık o kanlı 1 Mayıs'ın, yükselen işçi sınıfı hareketliliğine karşı yerlisi ve ABD'lisiyle "ustaca" tezgâhlanmış aşağılık bir uluslararası bir komplo olduğu biliniyor...

Son bir iki yıldır İstanbul'un dört bir köşesinden yürümeye davranan kalabalık 1 Mayıs halkının arasında olmaya enerjim yetmiyor. Eskiden İnsan Hakları Derneği'yle ya da gazeteciler sendikasıyla filan katılmayı severdim. Çoğu avukat olan İHD'liler ve gazeteciler kortejin sağında solunda çıkan hak ihlallerine müdahaleye gittiklerinden, derneğin pankartını taşımak için desteğe ihtiyaçları olurdu.

En son Bakırköy'ün pazar yerindeki mitinge katılabilmiştim. Uzaktan cezaevinin çatılarını da gören yerde. Esaslı bir kitle vardı, ardı arkası kesilmeyen, gümbür gümbür. Son yıllarda ise sabahtan sokağa çıkıp yüzümü Taksim'e dönerek komşularla havamı aldıktan sonra eve dönüyorum.

Bu yıl da öyle yaptım, eve döndüm ve şimdi televizyona bakarak yazmadan edemiyorum: Marifet mi yani bu kadar yurttaşa bu kadar eziyet etmek? Marifet mi gazla, plastik mermiyle, ters kelepçeyle yasak üstüne yasak uygulamak? İşaret parmağınızı havaya dikip kanunda yeri olmayan yasaklar bildirdiniz. Niye? Gücünüzü göstermeye mi ihtiyacınız var?

Fotoğraf: Tekstil İşçileri Güç Birliği Sendikası Twitter

Haberlerde araya ABD'deki UCLA kampüsünden buradakine çok benzer görüntüler giriyor, Filistin bayrakları ve puşilerle bezenmiş gençler var, ABD bayrağının yerine Filistin bayrağını mı asmışlar ne, yaşasın! Epey gözaltı varmış orada da.

Güvenlik emekçileri yine en tatsız "emek?"le malûl haldeler. Bizim buradaki memur sendikalarını merak ediyorum şimdi, güvenlik emekçilerinin hakları nasıl dile getiriliyor, getiriliyor mu? Fransa'da bir Polis Sendikası olduğunu hatırlıyorum şimdi, 1 Mayıs kutlamalarında temsilcileri konuşma yapardı...

Televizyondan "Faşizme karşı omuz omuza!" sesleriyle o çok tanıdık sloganlar geliyor. "Her-yer-Tak-sim heryer direniş!"

Bizim burada cumhuriyet öncesi ilk 1 Mayıs kutlamalarında aşağıdaki marş söylenirmiş, eskilerden öğrenmiştik. Sabahtan beri dilimde o marş.

O zamanlar dünya işçileri, bizimkiler dahil, günde on beş yirmi saati bulan çalışma sürelerinin sekiz saate indirilmesini talep ediyorlarmış. Bugün artık sekiz saat konusunda zafer tamam. Belki de onun için artık bu marş pek bilinmiyor; yenisi, Timur Selçuk bestesi olanı çok daha güncel, çok daha canlı.

Yine de 1977'lilerin yanı sıra eski marşı anmadan geçmeyelim, katedilen mesafeye şaşmaz bir kanıt olsun:

1 Mayıs 1 Mayıs
İlk dileğimiz
Yaşatacak seni
Tunç bileğimiz 

Uyku sekiz saat
İş sekiz saat
Sonra sekiz saat
Ders istirahat 

Birleşin gelin
Yerden yükselin
Birliksiz işçi
İşçi değildir 

Haydi işçi çiftçi
Ey çekiç orak kalk
Marş marş ileri
Mazlum yoksul halk 

Kara kış günleri
Kül olsun yansın
Kırmızı çiçekli
Bahar uyansın 

1 Mayıs 1 Mayıs
İlk dileğimiz
Yaşatacak seni
Tunç bileğimiz

Necmiye Alpay kimdir?

Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.

1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.

2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi. 

Kitapları

Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)

- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)

Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)

Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)

- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)

Çevirileri

Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.

- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)

- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)

- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)

- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)

- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)

- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)

- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Taşın altında ne var?

Bahçeli’nin el sıkarak başlattığı Öcalan çıkışı AKP Genel Başkanı’nı zorladı. RTE her zorlukta yaptığı gibi önce uzun uzun sustu, sonra Bahçeli’yi “bilge” mevkiine oturtup överek “elini, hatta gövdesini taşın altına koymak” konusunu değerlendirdi. Belli ki her iki siyasetçi de birbirlerinden kopmayı göze alabilecek durumda değildiler

Trump ve Trevor Noah

Küreselleşmenin sıfır numara emperyal boyutunu Rosa Luxemburg ve Lenin anlatmışlardı. Trevor Noah da bir başka yolu hem içeriden hem dışarıdan aydınlatıyor

Ve melezler

Gaël Faye melezmiş. Annesi Ruandalı, babası Fransız. Eh! Gerçi her halinden Afrikalılık bilinci akıyor ama, yine de... Her durumda insana bir Ruandalı görmek iyi geliyor

"
"