14 Şubat 2025 tarihli gazetelerde Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin bir protesto eyleminden söz ediliyordu. Kayyum yönetimi bir devlet kurumu olan okulun kuzey kampüsünde pahalı bir kafe açılmasına izin vermişti ve öğrenciler bu duruma karşı bir tür kamulaştırmaya girişmişlerdi.
Öğrencilerin basına gönderdikleri duyuruda anlattıklarına göre bu yılın ilk döneminde kampüste yıllardır kuzey kafeterya olarak var olan yer kapatılmıştı. İkinci dönem gelince de, daha önce hiçbir işletmeye ait olmayan öğrenci alanı öğrencilerden habersiz yıkılmış, ayrıca kampüsteki başka bir işletmeye çay ve kahve yasağı getirilmişti. Öğrencilerin basın duyurusu şöyle devam ediyordu:
“Sürekli kayyumluk tarafından atanan niteliksiz paraşütler, fakültelerinden onay çıkmasına rağmen yeniden ataması gerçekleştirilmeyen hocalarımız, yemekhaneye yapılan 2. zam ve ortak alan eksikliğimiz derken kayyum yönetimi bizim elimizden Boğaziçi’ni teker teker alıyordu ve öğrenciler artık bundan çok sıkılmıştı.
“Özellikle bu gündemle birlikte ortak alan eksikliği bardağı taşıran son damla oldu. 2021’de çıkan yıkım kararından dolayı Kuzey Kampüs’teki Abdullah Kuran kütüphanesi kapatılmış ve ne yıkım kararı gerçekleştirilmişti ne de yerine öğrencilerin çalışabileceği bir alan tesis edilmişti. Boğaziçili öğrencilerin elinde, devlet üniversitesinde, kamusal alana dair hiçbir şey bırakılmadı...”
Dünkü (26 Şubat tarihli) gazeteler ise, Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin 'İşgal kafe' eylemine destek veren 28 öğrenci kulübü ve 6 topluluğun etkinliklerini durdurduğunu yazıyordu. Yönetim, 28 öğrenci kulübünün yönetim kurulu üyelerini görevden almış, kulüp statüsünde olmayan 6 topluluğun da etkinliklerini 28 Mart'a kadar dondurmuştu.
Dondurulan topluluklar arasında, algıda seçicilik olmalı, Dilbilim Topluluğu’nun da olması özellikle dikkatimi çekti. Mevsim yaz olsa, yanılıp hoş bir duyguya bile kapılabilirdi insan: Dondurulmuş dilbilim! Tadından yenmez hani.
Neyse ki hava hiç öyle yazlık fikirlere elvermiyor da, düşünsel dünyamızın gerçekliği kusursuz bir anlatıma kavuşturulmuş oluyor bu dondurma işlemiyle.
Altı adet öğrenci topluluğundan ikisinin özelliği nedir bilmiyorum, salt adlarına bakarak tahmin etmek kolay değil. Diğerleri ise adlarından da anlaşılıyor: Marksist Fikir, Sosyalist Fikir ve Örgü adlı üç topluluğun olağan şüphelilerden olduğunu tahmin edebiliriz. Dilbilim de öyle değil mi? Özellikle toplumdilbilim ve ruhdilbilim gibi dalları? Dondurulur tabii. Kırmızı reçeteliler!
Bu arada birkaç gün önce, 21 Şubat, Dünya Anadili Günü’ydü.
Aslına bakılırsa diller de tıpkı sermaye gibi birikme eğiliminde sevgili Rosa. Daha doğrusu eskilerin dediği gibi, temerküz halindeler, hem birikip hem toplanma halinde. Dünyadaki altı bin küsur doğal dil bir yandan sayı olarak azalırken (bkz. dillerin ölümü), bir yandan da sermayenin “doğal” temerküzüne paralel olarak yoğunlaşıyor. Herkesin İngilizcesi kendine, şeklinde bir zenginleşme.
Bu süreçte toplum mühendisliğinin imale yöntemleri elbette yürürlükte olacak. Yöntemler arasında kayyum atamak, yasaklamak, buzdolabına kaldırmak vb. gözde. Ne demişti bir zamanların bir devlet yetkilisi, “komünizm lâzımsa onu da biz yaparız”. Her şey olur, ancak bizim bildiğimiz ve istediğimizce.
İmale demişken, bir dil notu. “Kızıl Goncalar” adlı TV dizisinin son bölümünde mürşit adayı bilge Cüneyt, Ziya Paşa’nın “Aynesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” dizesini anarken “laf”taki A’yı uzatıyor, ondan sonra da aynı sahnede “laf” sözcüğünü her kullanan aynı telaffuzu yineliyor. Oysa, min gayri haddin, dizedeki “laf” sözcüğünde A’nın uzatılmış olması bir imale örneğidir, yani A sesi vezne uymak için uzatılmıştır. O özel kullanım dışında, genel kural olarak, her “laf” diyenin A’yı uzatması gerekmez. Sanıyorum bu hatanın nedeni “laf” sözcüğünün bazı kaynaklarda düzeltme işaretiyle (“lâf” biçiminde) yazılmış olmasıdır. Ancak, bu düzeltme işaretinin de A’yı uzatmak için değil, L’yi inceltmek için kullanıldığına dikkat edilmeli.
Necmiye Alpay kimdir?
Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.
1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.
2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi.
Kitapları
- Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)
- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)
- Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)
- Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)
- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)
Çevirileri
- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.
- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)
- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)
- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)
- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)
- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)
- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)
- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)
- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)
|