11 Nisan 2024

Aksiyon almak, insanlara dokunmak, fokus olmak, satın almak...

Sözcüğü sözcüğüne çeviri, zaman zaman dikkat çekmekten kendimi alamadığım üzere, başka dillerden sözcük ya da terim alınırken kullanıldığı görülen başlıca üç yordamdan biri. Aşağıda İngilizceden bu yolla buyur edilen az çok yeni birkaç sözcük ve sözceye değiniyorum. Her zamanki gibi, geleceğin dil tarihçilerinin dikkatine!

İngilizceden gelenler ufak ufak artmaya devam ediyor. Daha önce gelmiş olanlar anlam değişikliğine uğrayabiliyor ya da çeşitlenebiliyor. Önemli bir bölümü, dilbilimin "ödünçlemeli çeviri" dediği yoldan gelenler.

Bu yordama gündelik dilde "sözcüğü sözcüğüne" ya da "motamo(t) çeviri" diyoruz, Fransızca mot-à-mot'dan gelme. AKDTYKTDK sözlüğü sondaki T'yi atmamış, "motamot" ve "motamot çeviri" diye iki ayrı madde halinde vermiş. Sözlüğün internetteki seslendirme olanağı sondaki T'yi telaffuz ediyor, yani bir anlamda Türkçeleştiriyor sevgili Ömer Asım Aksoy. Siz olsanız kaynak dilin esas alınmasını isterdiniz, onu "doğru" sayardınız. Bu konuda size katılamıyorum ne yazık ki. Günümüz bilimi sözcüğün kullanıma girdiği dilde aldığı biçimi "doğru" kabul ediyor, dillerin "doğal" eğilimi böyle çünkü. Uygulamada her iki söyleyiş de yer bulabiliyor. Herhangi birinin üstün gelmediği koşullarda her iki telaffuza da yer vermek gerekebiliyor.

AKDTYKTDK sözlüğünün verdiği tanım ise işleri karıştırıyor: "Aslına bağlı kalınarak yapılan çeviri" demiş "motamot çeviri" terimi için. Yanıltıcı olabilecek bir tanım. Her iyi çevirmenin bir numaralı ölçütü değil midir "aslına bağlı" kalmak? En "serbest" çeviri bile aslına belirli ölçülerde sadık kalmak, yani sözcüğün geldiği bağlamı gözetmek ve o bağlamın yeniden kurulabilmesine zemin hazırlamak zorundadır, "Motamot çeviri" terimi ise tam da bağlamlar arasında denklik kuramayan "çeviri"ye verilen addır; şu "çeviri kokuyor" dediğimiz türden metinleri işaret eder... Gerçi AKDTYKTDK da "motamot" sözcüğünü tanımlarken "kelimesi kelimesine" demiş ama, tanımlar netleşmemiş.

Her neyse. Sözcüğü sözcüğüne çeviri, zaman zaman dikkat çekmekten kendimi alamadığım üzere, başka dillerden sözcük ya da terim alınırken kullanıldığı görülen başlıca üç yordamdan biri. Aşağıda İngilizceden bu yolla buyur edilen az çok yeni birkaç sözcük ve sözceye değiniyorum. Her zamanki gibi, geleceğin dil tarihçilerinin dikkatine!

* * *

"Aksiyon almak (to take action'dan)". Geleli epey oldu, bir yazımda değinmişliğim de vardır. Zaman içinde epey yerleşti ve "gelişti". Şu aralar Türkçede var olan şu kavramları karşılamak için kullanılıyor: 1) önlem almak (to take necessary actions: gereken önlemleri almak) 2) gerekeni yapmak; 3) harekete geçmek. İngilizcedeki karşılıklarından biri olan "dava açmak" anlamında kullanıldığına henüz rastlamadım.

* * *

"Topluma / insanlara dokunmak (to touch'tan)". Türkçede "dokunmak" eskiden yalnızca fiziksel bir anlam taşırdı. İnsanlara dokunmanın "temas" anlamı vardı, epey karışık bir iş. Bir de besin maddeleri dokunabilirdi, midemizi, sindirim sistemimizi bozmak anlamında. Hâlâ dokunuyor tabii bazı şeyler, "kanımıza dokunanlar" dahil! Ama artık, İngilizcedeki gibi "yakınlık/ilişki kurmak" anlamında da "dokunmak" fiili kullanılıyor. İlk geldiğinde daha çok "üslup" anlamında kullanılıyordu, "teknolojik dokunuş" vb. Son seçimler sırasında, "yakınlaşmak, temas kurmak" anlamında kullanıldı. Politikacılar, adaylar, sokakta ve esnaf ziyaretlerinde halkımıza "dokunduklarını" söylüyorlardı... Bir de "etkilemek" anlamındaki kullanımlara rastlanıyor. Bir şair "teknoloji her birimizin hayatına dokunurken" diyor ve ben buradaki "dokunmak" fiilini "etkilemek" olarak anlıyorum, teknoloji her birimizin hayatını ve dilini etkiliyor.

* * *

"Fokus olmak (to focus'tan)". Herhalde "odaklanmak"tan daha şık ve alengirli duruyor ki enerjikler nezdinde revaçta.

* * *

"Satın almak (to buy'dan)". İngilizcedeki gibi ikinci bir anlam kazandı ve "inandırıcı bulmak, benimsemek" anlamında kullanılır oldu. İlk geldiğinde daha çok borsa işlemleri için kullanılıyordu. Zamanla siyaset alanında bile görülecek kadar yaygınlaştı.

* * *

"Vizyoner (visionary'den)". Epey önce "vizyon" gelmişti, Fransızca söylenişiyle ve "görüş" anlamındaki kullanımıyla. Şimdi "vizyoner" demeyi de sevenler var, "uzağı gören, uzak görüşlü, geniş ufuklu" anlamında.

* * *

"İlk kez tanıştığımızda (when we first met'ten)". Türkçede olağan koşullarda bir insanla bir kez tanışırız, zaten ilk kezdir o. Belki unutkan bir insansanız, tanıştığınızı unuttuğunuz biriyle tekrar "tanıştığınızı" söyleyebilirsiniz ama, ironik bir kullanım olur böylesi. İngilizcede bu bağlamda "first" sıfatının kullanılması, "to meet" fiilinin aynı zamanda "karşılaşmak" anlamına gelmesinden kaynaklanıyor. Başka bir deyişle orada "tanışmak/ karşılaşmak" farkını göstermek için gerekiyor "first" demek. Türkçede ise olağan koşullarda tanışmaktan söz ederken "ilk" demek gerekmiyor aslında.

* * *

"Kavırlamak (Cover'dan)". Farklı yazılışlarına da rastlanıyor: "cover'lamak, coverlamak" vb. "Bir müzik parçasını yeniden yorumlamak" demek oluyor. Yorumlamak varken kavırlamaya neden ihtiyaç duyulduğunu bilemiyorum. Belki de vardır bir ince ihtiyaç.

Necmiye Alpay kimdir?

Çalışmaları dil üzerinde yoğunlaşan Necmiye Alpay 1946 yılında doğdu. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni (Mülkiye) bitirdi.

1978'de Paris-Nanterre Üniversitesi'nden uluslararası iktisat alanında doktora derecesi aldı. Mülkiye'deki öğretim üyeliği 12 Eylül 1980 darbesi ile başlayan süreçte sona erdi. İzleyen yıllarda akademide 'Türkçe' ve 'Yaratıcı Yazarlık' alanlarında dersler verdi.

2011 yılından itibaren uzun süre Radikal gazetesinde Dil Meseleleri üzerine yazdı. 2016 yılında İsviçre'nin Almanca PEN Merkezi tarafından onur üyeliğine seçildi. 

Kitapları

Türkçe Sorunları Kılavuzu (Metis Yayınları)

- Dilimiz, Dillerimiz / Uygulama Üzerine Yazılar (Metis Yayınları)

Dil Meseleleri / Uygulama Üzerine Yazılar II (Metis Yayınları)

Yaklaşma Çabası (Kanat Yayınları)

- Beklediler Gitmedik (Edebi Şeyler Yayıncılık)

Çevirileri

Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur), Metis Yay.

- Kültür ve Emperyalizm (Edward Said, Hil Yayınları)

- Tarihsel Kapitalizm (I. Wallerstein, Metis Yayınları)

- Aydın Kesimi Üstüne (Vladimir İ. Lenin, Başak Yayınları)

- Modernleşmenin Eşiğinde Osmanlı Kadınları (Madeline C. Zilfi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları)

- Şiddet ve Kutsal (Rene Girard, (Kanat Yayınları)- Freud ve Felsefe (Paul Ricoeur, Metis Yayınları)

- Bilge Sokrates'in Ölümü (Jean Paul Mongin, Metis Yayınları / Küçük Filozoflar Dizisi)

- Martin Heidegger'in Böceği (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

- Diyojen Köpek Adam (Jan Marchand, Metis Yayınları Küçük Filozoflar Dizisi)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tabelalar, yeniden

Şu son günlerde o eski ulusal kaygılar “Arapça tabelalar” biçimini almış olarak yeniden ortalığa döküldü

Devlet vekilleri, Rojava, Jineoloji...

Ben bu satırları yazarken kimsenin tahliye edilmediği, duruşmanın 16 Mayıs’a bırakıldığı haberi geldi. Demek hukuksuzluğa devam...

Kayyum rektör, kayyum seçmen, peki ya seçim kurulu?

Biz halk olarak entrikacılar karşısında büyük tecrübeler kazandık. En büyük tecrübemiz, "ittifak" fikri oldu. Nereden nereye! 20. yüzyılı düşünüyorum da, "cephe"den "birlik"e, oradan "ittifak"a...