03 Nisan 2023

'Tam beyaz Türklerin TİP'i olma riski

Kürt seçmen tabanı ile açılan mesafe nasıl kapanacak?.. Partinin bilinirliğini-görünürlüğünü artırmak için popüler-tanınmış isimleri katmak önemli, ancak burada kurulacak denge nasıl belirleniyor?

Uzun süredir sözleriyle, tavırlarıyla başta gençler olmak üzere heyecan yaratan bir parti Türkiye İşçi Partisi, yani TİP. İşin uzmanlarının söylediğine göre hemen her anket araştırmasında da görünür oldular. Pek çoğu yıllardır siyasetin içinde olan isimlerin kurduğu partilerle yarışır bir görünürlük bu. Yüzde 1 ile 2 arasında bulan da biraz daha yüksek gösteren de var. Emek ve Özgürlük İttifakı'nın içindeler, ancak Yeşil Sol Parti'den değil kendi listeleriyle 50 ile 55 ilde seçimlere girecekler. Tek listenin daha çok vekil çıkarma şansı olduğunun altını çizen çok sayıda yazı-yorum çıktı. Çünkü Cumhurbaşkanlığı kadar Meclis'teki güçlü temsiliyet de değişim için önemli. Ama TİP de aldığı desteğin görünür hale gelmesini, belki de bir sonraki seçimlere daha fazla oy alabileceği bir merkez haline gelmeyi hedefliyor.

Kimileri ilk kurulduğu günlerdeki Özgürlük ve Dayanışma Partisi'ne (ÖDP) benzetiyor TİP'i. Ancak dönem ve şartlar çok farklı. ÖDP 1996 yılında 1980 öncesinin sol kadroları tarafından kurulmuş, o dönemin merkez medyasında da destek görmüştü. TİP 21 yıllık bir tek adam rejiminin ardından, genç sol kadrolarca kuruldu ve medyadan çok tabanda, sokakta desteği var. Bir bilgiye göre TİP üyelerinin yüzde 95'i üniversite mezunu. İşçi tanımı değişti, sadece fabrikalarla sınırlı değil elbet. Ama fabrikalardakiler, işsizler, sendikasızlaştırılanlar kendini ne kadar bu parti içinde tarif ediyorlar bu önemli. TİP kendini şöyle tarif ediyor:

"TİP, temel haklar ve özgürlükler için işçiler, işsizler, gençler, emekliler, kadınlar ve erkeklerin yürüttüğü mücadelenin tek yumruk haline gelmiş halidir. Kapitalizmin ezme, sömürme ve ayrımcı uygulamaları karşısında emekçi halkın eşitlik ve özgürlüğe dayalı iktidarını kuracak kolektif akıl, dayanışma ve organize eyleminin partisidir. TİP, kapitalist düzene son verip sosyalizmi kurmayı hedefler."

Aslında Gezi ve orada ortaya çıkan ruhun üzerine inşa edilmeye çalışılıyor hareket. Program ve tüzük var elbet ama gerek partinin yöneticileri gerek oy vermeyi düşünenler bunu ne kadar içselleştiriyorlar emin değilim. Ancak partinin dört milletvekili, başta Genel Başkan Erkan Baş, Sera Kadıgil, Ahmet Şık, Barış Atay öyle yüksek kişisel bir çaba sarf ediyorlar ki... Partinin üye patlaması yaptığı iki an var. Biri Barış Atay'ın Babala TV'deki söyleşisi yaklaşık 10 bin üye getirmiş. Diğeri Kahramanmaraş merkezli depremlerde ilk andan itibaren gösterdikleri büyük, hâlâ sürdürdükleri büyük çaba. Bu çabaya gazeteci olarak gittiğim Hatay'da birebir şahit oldum.

Tekrar milletvekillerinin kişisel çaba ve karizmalarıyla yaptıkları mücadeleye dönelim. Buna son dönemde sanat dünyasından medyaya vekil adayı gösterdikleri popüler isimleri de ekleyelim.

Ve gelelim sorulara:

- Milletvekili listeleri belirleme sürecinde TİP ve Yeşil Sol Parti (HDP) Kürt kesimiyle hem perde gerisinde hem de kamuoyu önünde kimi söyleşilerle büyüyen sözel bir gerginlik yaşandı. Bunun sadece seçimler için değil, ülkenin ortak geleceğinde sosyalistlerle Kürtleri temsil eden en büyük partinin ilişkisi anlamında, özellikle taban anlamında da önemi var. Eminim ilk TİP'in 1964 İzmir 1. Kongresi'nde yaşadıkları, 1967 Doğu mitingleri ardından Kürtlerin TİP'ten uzaklaşarak Devrimci Doğu Kültür Ocakları kuruluş süreçleri biliniyordur. "Kürt seçmenin partisi var ya da zaman, konu, gündem farklı şu anda, aradan kaç yıl geçti" diyenlere o günlerle ilgili makale ve kitapları öneririm. Sorum ise şu: Kürt seçmen tabanı ile açılan mesafe nasıl kapanacak?

- Bir diğer önemli soru. Partinin bilinirliğini-görünürlüğünü artırmak için popüler-tanınmış isimleri katmak önemli. Ancak burada kurulacak denge nasıl belirleniyor? Elbette toplumun çok saygın, acılar yaşamış ama dik durmuş isimleri de aday ama sanki biraz da durum icabı 'ünlüler' biraz daha mı önemseniyor?

- Biraz önce TİP'in pek çok açıdan ÖDP'ye benzemediğini söylemiştim. Ancak geçen gün kalabalık bir masada 'beyaz Türklerin gazetesi' olarak da nitelenen Oksijen'de çıkan Erkan Baş söyleşisi, fotoğrafı, sunumu hayli uzun konuşuldu. Kocaman bir Erkan Baş fotoğrafı ve altına şu satırlar: "Beyaz gömleği, meşhur bıyığı, Tarık Akan bakışlarıyla ve dağıttığı umut ışığıyla son günlerin en çok konuşulan isimlerinden biri o."

O gece masada olan önemli akademisyenlerden biri "Aşkın ve devrimin partisi diye anılan ÖDP'ye benzemesin de aldıkları oy" deyiverdi. Sorum şu: Baskıcı rejimlerde eylemci olmak, herkesin sustuğu yerde konuşmak, farklı bir dil tutturmak önemli. Ama kişisel ya da parti popülerliğinin gücü ile gelecek konusunda umut yaratma arasında bağ kuvvetli olmazsa sonuçlardan mutlu olunabilir mi?

Konuşulanların öne çıkanları beyaz gömlekten kırmızı kazağa, bıyıktan bakışa olmaya başlarsa, Türkiye'nin en zor seçiminde "tam beyaz Türklerin TİP'i" denilme riski olur mu? Büyüyen, daha da büyüme potansiyeli olan partinin bu konuları kendi arasında da tartıştığından eminim.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kürtler kimliklerinden vazgeçmeden ‘Türkiyeliliği’ destekliyor, Demirtaş simge sivil lider

Kürtler kimliklerinden vazgeçmiyor. Bu Kürt meselesinin her şeyden önce kimlik ve tanınma meselesi olduğuna işaret ediyor. Bir yandan kendini Kürt milliyetçisi olarak tanımlayan kesimlerde de bir yükseliş var. Kendini “Türkiyeli” olarak tanımlayan kesimlerdeki yükselişle birlikte değerlendirilmeli

Celal Başlangıç’a veda ederken Özel’e bir soru; hangi devlet?

Nedir devlet? Platon’un söylediği gibi ‘devlet denen mekanizma büyütülmüş insan’ mıdır? Devletin her koşul ve şartta kutsandığı mı yoksa bireyle ilişkisinin yeniden tarif edildiği, yüzleşmelerin yapıldığı bir süreç mi önemsenmeli?

Erdoğan yeni bir ‘Türklük Sözleşmeşi’ ile iktidarı için CHP’yi de kapsayan bir dayanak mı inşa etmek istiyor?

Benim esas düşündüğüm Erdoğan’ın seçime kadar geçecek süreçte iktidarını mümkün olduğu kadar az hasarla sürdürme çalışmaları içinde CHP’ye bir rol hayal edip etmediği. Şu an gözüken MHP’nin AKP içinden gelen tüm eleştirilere karşı Erdoğan için vazgeçilmez bir noktada olduğu