‘İnsan neden yazı yazar?’ sorusunun en anlamlı yanıtlarından birini Eduardo Galeano verir: Parçaları birleştirmek için… Kitaplarında toplumsal bellek oluşturmanın tarihçiler kadar sanatçıların da misyonu olduğunu okursunuz, görürsünüz. ‘Bellek’ noktasına ‘zamanı ve mekânı yaşayanları, deneyimleyenleri de’ eklemek gerekir elbet. Bu mekânlardan en önemlileri hapishaneler. Orada üretilen yazı, mektup, kitap dönemlere ışık tutar. Sadece yazanı değil genel durumu da ortaya koyar.
Dün Gezi tutuklularının 1000. günüydü. Çiğdem Mater, Can Atalay, Mine Özerden ve Tayfun Kahraman ‘yargıdan çıkan kararın hukukla ilişkisiz olduğunun neredeyse toplumsal bir mutabakata sahip olduğu’ davalardan birine sahipler… Anayasa Mahkemesi önünde bekleyen dosyaları ise gecikmiş haliyle ‘hayatlarından çalıyor.’
Vera'nın babasına yazdığı mektuplardan
Tayfun Kahraman’ın kızı Vera babasından ayrılırken çok küçüktü. Artık okula gidiyor, ilk karnesini de cuma günü aldı. Annesi her zaman olduğu gibi yanındaydı ama babası onun bir türlü anlam veremediği şekilde uzakta…1000. gününde ne hissettiğine dair bir mektubu var.
Meriç Demir Kahraman, Vera Kahraman ve Tayfun Kahraman
Sözü uzatmadan Tayfun Kahraman’ın mektubunu aktarıyorum:
“Bugün, Silivri zindanlarında geçen 1000. günüm. Bu düpedüz bir hukuksuzluktur; ortada hiçbir delil, tanık, olay yok; eline taş dahi almamış insanları cebir ve şiddet kullanarak hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs ile nasıl yargılarsınız derken tutuklanalı 1000 gün oldu. Milyonların gözleri önünde gerçekleşen, vicdanlara sığmayan bu hukuksuzluğun bitmesini, adaletin tecelli etmesini hala bekliyoruz.
1000 günün hikayesi hasret, bizlere verilen maddi-manevi büyük zararlar ve toplumun adalet duygusunun yerle bir edilmesi oldu. Oysaki adalet talep edilmemelidir; adalet herkes için hava gibi, su gibi var olmalıdır; adalet yaşamsal olandır... Fakat milyonlar bu adaletsizliğe karşı ses yükseltmeye devam ediyor. Adalet talep etmekten, haksızca elimizden alınan özgürlüğümüz için mücadele etmekten yılmayacağız.
Bizleri yetiştiren Cumhuriyetin ilke ve değerlerine ahlâk ve sorumlulukla sahip çıkacak, hak, hukuk ve adaleti ülkemizde hâkim kılmak üzere daima çalışacağız. Çocuklarımız için, 86 milyon yurttaşın refah içinde adil, özgür ve kardeşçe yaşayacağı bir geleceği inşa etmek üzere yan yana durmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Bugünlerde adaletsizlik hayatın her alanına sirayet etti. Hepimizin yaşadığı yoksulluk daha da derinleşirken, seçilmiş yöneticiler üzerindeki baskılar artıyor, yolsuzluk ve hukuksuzluk hâkim kılınmak isteniyor. Ülkemiz her geçen gün daha da geri giderken eşitsizlikler artıyor, fakirleşiyoruz. Adaletsizlik salgın gibi her alana yayılırken nefes alamıyoruz.
Tutsaklıkta geçen 1000 günde çok şey yaşandı. Dışarıdaki yaşam alanları daralırken tüm bunları daracık bir koğuştan izlemek, ailemizin biriktirdiği anıları fotoğraflardan takip etmek zorunda kaldım. Bana ve aileme kalan hasrete ve acılara karşı umuda sarılmak oldu. Umarım yakında Anayasa Mahkemesi’nin vereceği karar ile özgürlüğe kavuşacağım ve bu çileler son bulacak.
Bu güzel günlere kavuşmak dileğiyle Sayın Ekrem İmamoğlu’nun hatırlattığı sözle bitireyim: ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!’”
Dr. Tayfun Kahraman
Silivri K.C.İ.K. A/42
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|