21 Şubat 2025
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras, savcılık ifadesi için polis eşliğinde adliyeye getirildi
Bir fotoğraf… Kollarında polisler, Türkiye’nin en büyük iş dünyası örgütü TÜSİAD’ın yöneticileri götürülüyor. Ömer Aras ve Orhan Turan… Bir hafta evvel derneğin genel kurulunda yaptıkları ‘hukuktaki durumla ilgili’ eleştirileri nedeniyle başlatılan soruşturma kapsamında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın grup toplantısında onlara hitaben yaptığı “Yeni Türkiye’de haddinizi bileceksiniz” konuşmasının hemen ardından. Savcılık ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs ve gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma’ iddiasıyla, ‘polisle getirtiyor’ bu isimleri ifadeye.
TÜSİAD’ın internet adresinde ‘hakkında’ bölümünde şunlar yazıyor:
“1971 yılında kurulan TÜSİAD, Türkiye’nin önde gelen girişimcilerinin ve iş dünyası yöneticilerinin oluşturduğu gönüllü bir iş dünyası kuruluşudur. TÜSİAD, üyelerinin temsil ettiği kuruluşlar itibariyle Türkiye ekonomisinde üretim, katma değer, kayıtlı istihdam ve dış ticaret gibi alanlarda önemli temsil yeteneğine sahiptir.Çalışmaları ile rekabetçi piyasa ekonomisi, sürdürülebilir kalkınma ve katılımcı demokrasi anlayışının benimsendiği bir toplumsal düzenin oluşmasına katkı sağlamayı amaçlar.Genel Merkezi İstanbul’da olan TÜSİAD’ın Ankara’da temsilciliği, Brüksel, Washington, Paris ve Berlin’de uluslararası temsilcilikleri, Çin, Hollanda, Londra, Silikon Vadisi, New York ve Körfez ağları bulunmaktadır. TÜSİAD, Avrupa özel sektörünün temsilcisi olarak kabul edilen şemsiye örgüt Avrupa İş Dünyası Konfederasyonu’nun (BusinessEurope) 1987 yılından bu yana üyesidir.”
Kamu dışı milli gelirin yarısını, enerji ithalatı hariç dış ticaretin yüzde 85’ini, kayıtlı istihdamın yüzde 50’sini, kurumlar vergisinin yüzde 50 sini ödüyor bu derneğin üyeleri… Kuruluşlarında ‘rekabetçi piyasa ekonomisi, sürdürülebilir kalkınma ve katılımcı demokrasi anlayışının benimsendiği bir toplumsal düzen için çalışma’ hedefini açıkça belirten dernek, yıllardır eğitimden demokrasiye önerilerini, eleştirilerini dile getirir. Elbette hepsinde haklı değildir, elbette eleştirilir ama sonucu soruşturma ve polisle aldırma olabilir mi?
Derneğin yöneticileri yurt dışına çıkış yasağı konularak serbest bırakıldılar. TÜSİAD Başkanı ve Yönetim Kurulu üyeleri Türkiye’nin dışarıdaki yüzleridir de aslında. İktidarlarla beraber yurt dışı gezilerine çıkar, memlekete yatırım çekmeye ya da bazen Avrupa Birliği giriş arayışları sürecinde olduğu gibi lobi yapmaya giderler.
TÜSİAD Yüksek İstişare Başkanı Ömer Aras yurt dışı yasağıyla ilgili dedi ki:
“33 yıldır aynı evdeyim, 38 yıldır aynı işte çalışıyorum. Uluslararası bir bankanın QNB’nin Yönetim Kurulu Başkanıyım. 15 yıldır Yönetim Kurulu Başkanıyım. Bankanın kuruluşundan beri çalışıyorum, 70 yaşındayım, bu bankanın başında olduğum için yurt dışıyla temaslarım oldukça yoğundur. Başta Katar olmak üzere birçok ülkeye gidiyorum. Bankamızla 15 bin kişi çalışmaktadır. Türk ekonomisine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Yurt dışına çıkış yasağının tarafıma uygulanmamasını arz ederim…”
İlginç tesadüf, Katar sermayeli bankanın yönetim kurulu başkanı Aras, savcı karşısındayken Katar’dan bir heyet de Türkiye’ye ekonomik temaslar için gelmişti. Yaşananlardan birkaç saat sonra Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile toplantı yaptılar.
TÜSİAD Başkanı Orhan Turan yasak için dedi ki:
“Şirketim yalıtım sektöründedir ve 80’e yakın ülkeye ihracat yapmaktayız. Yoğun yurt dışı seyahatlerim olmaktadır. Ticaret bakanımız ile yurt dışına gidiyorum. Mart ve nisan ayında Çin ve Amerika seyahatlerimiz olacaktır. Yapay zekâ ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Orada da Türk girişimcilere bir araya getirmeye çalışıyoruz. Adresim bellidir, iş insanıyım, yurt dışına çıkış yasağı talebinin reddine karar verilmesini talep ederim."
Sıfırdan kendini var etmiş, Elazığ’ın bir köyünden zorluklarla hayatını kurmuş, Kasımpaşa’da büyümüş bir isim Turan. İşaret ettiği Ticaret Bakanı Ömer Bolat. Gazeteci olarak kendisini MÜSİAD Başkanlığı döneminden tanırım. Özellikle 28 Şubat sürecinde derneğe yapılan baskıları haber yapar, MÜSİAD toplantılarını izlerdim. O günlerde MÜSİAD Başkanı Erol Yarar kesintisiz eğitimi eleştiren bir konuşma yaptığı için DGM’de yargılanmış, hatta derneğin kapatılması bile istenmişti. O günün ‘mağduru’ MÜSİAD bugünün ‘mağruru’ olarak birkaç gün önce şu açıklamayı yaptı:
“Bulunduğumuz dönemde iş dünyasını temsil eden sivil toplum kuruluşlarının siyasi bildiri diliyle hareket etmesi yerine, yapıcı eleştiriler geliştirerek, ülkenin kalkınma yolculuğuna somut katkı sunması beklenmektedir.”
Nöbetleşe bir baskının yaşandığı memleket. O gün ‘kesintisiz eğitimi’ eleştirdiği için hedefleşen, yargının karşısına haksızca çıkartılan MÜSİAD’ın ‘devamındakiler’ bugün güç elinde olduğu için TÜSİAD’ın eleştirilerine ‘siyasi bildiri’ diyebiliyor. Güç ve iktidar bakışı değiştiriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından sonra ‘polis eşliğinde yaşanan görüntülerin ne anlama geldiğine’ bakarsak:
-İktidar ‘doğrudan yabancı sermayenin (FDI) gelmesi’ konusunu demek ki eskisi kadar önemsemiyor. Trump’ın açtığı ‘dünyada çok fazla kriz var, herkes kendi başının çaresine baksın’ kapısından geçiyor. Yerli-milli sermaye tanımıyla, tekno milliyetçi bir eko-politik sistemle, içeride yeni bir ‘ekonomik düzen-bölüşüm’ dönemini resmen başlatıyor.
-Mehmet Şimşek’in göreve geldiğinde sarfettiği önemli bir cümle vardı: Kurallara dayalı, öngörülebilir ekonomi… Şimşek Türkiye’yi ödemeler dengesi krizinden döndürdü, Merkez Bankası rezervlerinin artışını sağladı, KKM’yi tasfiye etti. Süreçte fatura çalışanlara ve emek kesimine çıktı. Ekonomide yapılan yanlışın bedelini toplumun büyük bir bölümü ödedi-ödüyor. Yaşananlardan sonra yeni bir soru gündemde. Şimşek politikaları uygulanmaya devam mı edecek? Yoksa Erdoğan yeniden ipleri eline mi alacak?
-Türkiye’de yerli sermaye yatırım yapma konusunda eskisi kadar istekli olur mu? Ekonomi gazetecisi Abdurrahman Yıldırım geçtiğimiz günlerde Habertürk’te bir yazı yazdı ve şöyle dedi:
“Ödemeler dengesinde dikkat çeken noktalardan biri yurtiçi yerleşiklerin yurtdışında yaptığı doğrudan yatırımlardaki artıştı. Dışarıda yatırım kalemi ilk kez yılda 6.6 milyar doları buldu. 2023’teki rakam 6 milyar dolar, 2022’de 4.8 milyar dolardı. Her yıl giderek artan bir eğilim var.
Yurtiçi yerleşiklerin yurtdışı doğrudan yatırımları son 5 yılda 25.2 milyar dolara vardı. Son 10 yılda 40 milyar dolar olan yurtiçi yerleşiklerin yurtdışı doğrudan yatırımları 2002’den bu yana geçen 23 yılda toplam 67.2 milyar doları buldu.”
Düşündürücü rakamlar…
Bitirirken…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan siyasi kariyerinde ‘biz’lik kavramıyla halkı, kendini tarif ederken özellikle seçim dönemlerinde ‘seçkin’leri kıyasıya eleştirdi. Bundan oy da kazandı. Ancak eleştiriden polis nezaretinde gözaltına-yurtdışı yasağına evrilen süreç hayli düşündürücü. Kamuoyuna yansıması istenen polis eşliğinde iş insanı fotoğrafı bugün kullanılmak istenebilir. Ancak bu fotoğrafların, uygulanan muamelenin toplumda pozitif bir algı yarattığını düşünmüyorum. Sendikacıyla patronları, gazeteciyle siyasetçileri, sivil toplumcularla belediye başkanlarını, aynı parantezin, soruşturmanın, gözaltının, tutuklamanın içine katan durum kısa vadede zaten zordaki koşulları iyiden iyiye sıkıntıya sokabilir.
Pazar günü AKP’nin 8. Olağan Kongresi var. Erdoğan burada konuşma yapacak. Sertliğin dozunu artıracak mı yoksa başka bir dil mi kuracak? Bu ülkenin her görüşten makul çoğunluğunun her sabah yeni bir operasyona uyanmak yerine umuda, geleceğe dair yeni pozitif beklentiler duymaya ihtiyacı var. Mümkün mü? Çok acı ama zor görüyorum.
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |
Selahattin Demirtaş'ın belki de dünyada benzeri olmayan duruşma takviminde kaç işaret var acaba?
Bir yandan Kürt sorunu çözümü arayışları bu sırada kayyımlar… Bir yandan süreç gelişirse ‘baharla beraber gelmesi beklenen demokrasi hukuk adımlarının’ şimdilik ‘hazirana-yaza ertelenmesi’… TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın sorduğu soruyla bitireyim: Peki kimin yüzü gülüyor?
CHP’deki isimler bir süredir adaylık süreçlerinde; ‘baba-oğul’, ‘abla-kardeş’, ‘dost-onur’ üzerinden kimi metaforlarla birbirine yaklaşıyor. Bunlar moral değerin bu kadar çöktüğü süreçlerde elbette önemlidir. Ancak yeterli değil
© Tüm hakları saklıdır.