17 Şubat 2025

TÜSİAD’a ‘sistem’i eleştirme soruşturmasında iş insanları geri adım atacak mı, bir arada mı duracak, kimileri farklı pozisyon mu alacak?

Bir yandan Kürt sorunu çözümü arayışları bu sırada kayyımlar… Bir yandan süreç gelişirse ‘baharla beraber gelmesi beklenen demokrasi hukuk adımlarının’ şimdilik ‘hazirana-yaza ertelenmesi’… TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın sorduğu soruyla bitireyim: Peki kimin yüzü gülüyor?

1997 yılı. Prof. Dr. Bülent Tanör'ün TÜSİAD için hazırladığı ‘Demokrasi Raporu'nu Milliyet Gazetesi adına takip ediyorum, haberlerini yapıyorum.  Sivil-demokratik bir ülkenin oluşumu için önerilerin yer aldığı oldukça önemli bir rapor. O dönem için konuşulması neredeyse kırmızı çizgi olan; MGK'nın kaldırılmasından askerin Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasına kadar önemli başlıklar içeren bir çalışma. Çalışmada ‘Milli Güvenlik Kurulu bir anayasal kuruluş olmaktan çıkartılmalı’ önerisi mevcut durum şu şekilde eleştirilerek anlatılıyor:

35 yıla yaklaşan pratiğinde, MGK, yalnızca sıkıyönetim, olağanüstü hal gibi iç güvenlikle ya da "Çekiç Güç" gibi dış güvenlikle ilgili rutinleşmiş konularda "tavsiye kararları" almamıştır. Bugüne kadar Bakanlar Kurulları tarafından eksiksiz olarak kabul gören MGK "tavsiyeleri" ekonomi, dış politika, eğitim, insan hakları, üniversite yönetimi ve akademik çalışmalar gibi konuları da kapsamaktadır.’

O dönem sivil siyaset üstünde vesayet odağı olarak hareket eden Genelkurmay Başkanlığı’nın da başbakanlık yerine ‘demokrasinin gelişmiş ülkelerindeki gibi Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olması gerektiği savunuluyor:

“Parlamenter rejimin özelliği, idari hiyerarşinin gerekleri ve savunma hizmetinin niteliği açısından Genelkurmay Başkanlığı’nın başbakanlığa değil, bakanlığa bağlı ve ona karşı sorumlu olması gerekir. Nitekim, NATO ülkeleri başta olmak üzere yerleşik demokrasilerde durum böyledir.”

TÜSİAD yöneticilerinin o günlerde raporla ilgili ‘bilgi vermek için Genelkurmay’a gittiği de ortaya çıkıyor’ dernek içinde ‘ağırlığı olan' kimi üyelerin yönetime özellikle ‘asker' konusuyla ilgili mektuplar yazıp ‘uyardığı da'. Zaten Türkiye kısa bir sürede 28 Şubat denen baskıcı post-modern darbe sürecine giriyor.

Dönemin ‘belirleyici gücü’ askerlerin durumunun tartışılmaya açıldığı-açılabildiği bir süreç. Geçmişinde ve ilerleyen süreçlerde asker ilişkisi haklı eleştirilere uğrayan iş insanlarının hepsi birden raporun tam anlamıyla arkasında duramasa da bir kez konuşma yolu açılmış oluyor. O günlerde TÜSİAD yöneticileri için açılmış bir soruşturma yok…’Sistem’ tartışılabiliyor. (Bülent Tanör’e üniversitesinde bu rapor yüzünden yapılan baskı akademinin utanç sayfalarına geçiyor.)

Geçtiğimiz hafta…TÜSİAD Genel Kurulu…Katılım yüksek. Ömer Koç, Ümit Boyner, Bülent Eczacıbaşı, Erkut Yücaoğlu, Erol Bilecik’in de aralarında bulunduğu çok sayıda isim orada. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Başkanı Orhan Turan konuşma yapıyorlar. Aras ekrana yansıttığı grafiklerle yapıyor sunumunu. Soma’dan Kartalkaya’ya uzanan acı zinciri eleştiriyor. Burada kilit cümle şu:

‘Kurallarımız vardır ama uymayan çoktur, yeterli denetim yoktur. Bu ölümlerin ana nedeni sistem bozukluğudur.’

Aras; ‘sistem’ deyince akla doğal olarak şu andaki cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi geliyor. Ardından son günlerde ardı ardına gelen tutuklamalardan bahsediyor:

‘Son haftalarda politik hayatta da olağanüstü olaylar yaşıyoruz. Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor yerlerine kayyum atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor.

Birçok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor.

Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında, yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor.

Bilir kişi görüşmesini yayınlayan gazeteciler göz altına alınıyor, genel yayın yönetmeni tutuklanıyor.

Yeni mezun teğmenler ordudan ihraç ediliyor. 

Bu olaylarda suç vardır yoktur diyemeyiz. Ancak çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz.

Ayrıca tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz. ‘

Ömer Aras neredeyse sıradanlaşan tutuklama halini eleştiriyor, isim vermeden toplumda tartışılan pek çok davayı da gündeme taşıyor. ‘Bu olaylarda suç vardır yoktur’ diyemeyiz vurgusu olsa da iktidar bundan rahatsız. Aras ‘endişe ve güven sarsılmasından da’ bahsediyor. İsmini anmasa da soruşturmaya uğradığını, ‘yaptığı konuşmalar nedeniyle’ diye vurguladığı belediye başkanı Ekrem İmamoğlu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan ‘adil yargıyı etkilemeye teşebbüs ve gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yaynma’ soruşturması TÜSİAD tarihinden bir ilk. Ömer Aras aynı zamanda uluslararası bir bankanın yönetim kurulu başkanı, ülkenin en kıdemli bankacılarından biri. Her dönem iktidarlarla tartışmalı süreçler yaşayan dernek en çok tartışmayı sürecin de uzunluğu dikkate alındığında Erdoğan ile yaşadı. Bir başkanı ‘ihanet’ ile suçlamasından ‘dertleri iktidarı götürmek’e pek çok ağır eleştiride bulundu. Kamu dışı milli gelirin yüzde 58’sini, dış ticaretin yüzde 85’ini, kamu ve tarım hariç istihdamın yüzde 50’sini oluşturan TÜSİAD’ın tüzüğünün amaç maddesi şöyle der:

"TÜSİAD, demokrasi ve insan hakları evrensel ilkelerine bağlı, girişim, inanç ve düşünce özgürlüklerine saygılı, yalnızca asli görevlerine odaklanmış etkin bir devletin varolduğu Türkiye'de, Atatürk'ün çağdaş uygarlık hedeflerine ve ilkelerine sadık toplumsal yapının gelişmesine ve demokratik sivil toplum ve laik hukuk devleti anlayışının yerleşmesine yardımcı olur. Dernek, sanayici ve işadamlarının Türk toplumunun öncü ve girişimci bir grubu olduğu inancı ile bu yöndeki uygulamaların takipçiliğini yapar."

İktidarın ‘TÜSİAD işine baksın’ cümlesi hem tüzüğü gereği hem de demokrasi-hukuk ile ekonominin ayrılmaz bir şekilde oluşması nedeniyle farklı değerlendirilebilir.

Bitirirken…

Peki şimdi ne olacak? Ben tahminlerimi yazayım. Burada yine ‘önemli rehberlerden biri’ MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli. Dün bir açıklama yapan Bahçeli’nin yazılı açıklamasının iki noktası önemli:

-Zımnen ve özneyi gizleyerek Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmalarına katılma iştahı ise gözden kaçmayacak ölçüde ortadadır. TÜSİAD muhalefet cenahını konsolide etme arayışındadır.

-Türkiye’de sistemin iflas ettiğini söylemek, ekonomik bir vizyon ortaya koymak yerine siyasi hedef takibine tevessül etmek baştan ayağa tutarsızlık ve şark kurnazlığıdır.

Devlet Bahçeli TÜSİAD’ı muhalefetle yan yana, ‘robot resmi çıkmaya başlayan cumhurbaşkanı adaylarından İmamoğlu ile uzak olmayan mesafede’ gördüğü anlaşılıyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de kurucusu-savuncusu olduğu için bu alanla ilgili eleştirilerden hoşlanmıyor. Bahçeli ‘kırmızı çizgi’lerini belirtmiş oldu.

TÜSİAD’ın yakın bir zamanda açıklama yapması bekleniyor. Bu arada iktidardan kimi isimlerle bazı telefon görüşmeleri olduğunu da duydum. Pek muhtemel ‘sistemden kasıt cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi değildi’ den ‘adaylaşma süreçleriyle ilgilenmiyoruz’a,  ‘saydığımız adli konularda suç vardır yoktur’ dememiştik’e bir dizi ortamı sakinleştirecek cümle sarfedecekler. Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ya da Erdoğan’ın yurtdışından gelirken ‘yeni anayasa konusunun gündeme gelmesi-her kesimin fikrini belirtmesi’ konusundaki çağrısına fikirlerini daha ‘çerçeveli-dikkatli-eleştiri dozu yumuşatılmış’ şekilde vereceğini düşünüyorum.   

Bir yandan Kürt sorunu çözümü arayışları bu sırada kayyımlar… Bir yandan süreç gelişirse ‘baharla beraber gelmesi beklenen demokrasi hukuk adımlarının’ şimdilik ‘hazirana-yaza ertelenmesi’… Öte yanda en sıradan, geç kalmış eleştirilerin bile soruşturmaya uğraması… Emek kesiminin gelir dağılımından sendikalaşmaya uğradığı büyük kayıplar. TÜSİAD Başkanı Orhan Turan’ın sorduğu soruyla bitireyim: Peki kimin yüzü gülüyor?

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Edirne’deki duvarından Türkiye kamuoyuna, Demirtaş’a suskunluğun şahidi takvimler…

Selahattin Demirtaş'ın belki de dünyada benzeri olmayan duruşma takviminde kaç işaret var acaba?

İmamoğlu’na yasak gelir de Yavaş CHP adayı olursa Erdoğan’ın işi kolaylaşır mı, yeni ‘forvet’ çıkar mı, Kürtlerle çözüm bu işin neresinde?

CHP’deki isimler bir süredir adaylık süreçlerinde; ‘baba-oğul’, ‘abla-kardeş’, ‘dost-onur’ üzerinden kimi metaforlarla birbirine yaklaşıyor. Bunlar moral değerin bu kadar çöktüğü süreçlerde elbette önemlidir. Ancak yeterli değil

CHP ‘iki forvet’le seçime girerse seçmen ne düşünür, ‘şaibe soruşturması’ partiyi böler mi bütünleştirir mi?

CHP çatısı altında toplumun tüm kesimlerine verilecek ortak mesajlar ile adayların daha önceki siyasi geçmişlerine de vurgu yapan kimi sözleri, eğer mümkün olursa ikinci tur için aynı potada eritilebilecek midir? CHP 1 artı 1’den 2 mi elde edeceği ile 1 eksi 1’in sonucuna katlanma arasında bir yarışa tanık olabilir

"
"