Bir gazeteci olarak kaçıncı kez ‘hukukla’ ilgili bir konu için Saraçhane’deyim diye düşündüm. ‘Ahmak davası’ nedeniyle siyaset yasağını da kapsayacak şekilde ilk derece mahkemesi kararı alındığında da, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ‘belediyede işe alınan teröristler’ iddiası soruşturması konusu olduğunda da… Esenyurt’ta kayyım atandığında da, Beşiktaş’ta belediye başkanı gözaltındayken de... Doğrudan ya da dolaylı Ekrem İmamoğlu’nu hedef alan soruşturmaların sayısı artıyor. Dün de İmamoğlu’nun ‘turpun büyüğü’ isimli toplantısını yerinde izledim. CHP’nin, İmamoğlu’nun pek çok davasına aynı bilirkişinin atanmış olmasının ifşa edilmesi (8 binden fazla bilirkişi, atanan konulara bakan 1300 bilirkişi varken) önemliydi. Verdiği kararlardaki çelişkiler, eski dönemlere ait durduğu nokta teker teker belgelerle gösterildi. Mesleği icabı özellikle siyasi davaları yakından izleyen bir gazeteci olarak ‘kimi bilirkişilerin’ nasıl atandığı-çalıştığını da yakından takip ediyorum. Fakat o kişi-kişiler bu sistemin son halkası. Onlara bu görevleri verenler, siyasi bağlantılar daha kritik ve önemli. Her ne kadar İmamoğlu başka konuşmalarında da dün de sık sık cumhurbaşkanından adalet bakanına eleştirileri sıralıyorsa da toplantının içeriği, sorulan sorulara verilen yanıtlarla içerik zenginleşse de öncekilere nazaran zayıf kaldı. Memleketin yeni rutini ise toplantı biter bitmez açılan soruşturma. İmamoğlu’nun toplantısıyla ilgili daha önce olduğu gibi anında soruşturma açıldı. Bu noktada İmamoğlu’nun ‘endişeli olup olmadığına dair bir soruya’ verdiği yanıtı not edip kritik bir açıklamaya geçmek istiyorum:
"Benim ruhumda ne endişe ne kaygı ne de korku var. Benimle yürüyen her arkadaşımın da böyle bir kararlılığı ve böyle bir yol haritası vardır. ‘Rubicon'u geçmek’ diye bir kavram vardır ya tam da öyle. Benim bütün yol arkadaşlarımla birlikte kaygısı, korkusu, endişesi olmaksızın bu milletin adaletli, bu milletin bugün adaletsizliği yapan insanların ailelerini bile korumak adına kararlı bir geleceği bu Türkiye'de var etmek adına yol yürüyor. Rubicon'u geçenler için kaygı ve korku yoktur. Bizim yolculuğumuz öyle bir yolculuktur. İnşallah menzile varırız."
İmamoğlu’nun geri dönüşü olmayan adımlar ve kararları ifade etmek için kullanılan ‘Rubicon'u geçmek’i telaffuzu önemli. Anlaşılan ardı ardına açılan-açılacak davalarla İmamoğlu ve çevresi kuşatılmak-yıldırılmak isteniyor. O da bunun farkında ve mücadelesini veriyor.
Gelelim benim sabah saatlerindeki basın toplantısı kadar hatta daha da fazla önemsediğim noktaya. Akşam saatlerinde MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin İmamoğlu ile ilgili yaptığı yazılı açıklamaya. Bahçeli’nin çoğu konuşması-metninde olduğu gibi iki kısımdan oluşuyor. ‘Sindirme-korkutma çabası yer yer tehdit’ ve ‘bir çerçeve metin...’ Bu durumu ‘cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi-kalıcılaştırılmasından’, ‘güvenlikçi-milliyetçi yönetim tarzı şeklinin iktidara benimsetilmesine’, ‘seçime götürebilme-istediklerini affettirebilme gücüne’ rejimin çerçevesini çizen adam misyonu olarak tarif edebiliriz. ‘İki bölümlü konuşmayı’ 22 Ekim 2024’te başlattığı’ Kürtlerle yeni yol arayışında da’ görmüştük. Elbette konuşmasının bir bölümünde çokça duyduğumuz kimi ‘uyarılarla-tehditlerle...’
Bahçeli’nin dünkü açıklamasının ilk bölümünde öne çıkan iki nokta bana göre şöyle:
- İmamoğlu hem siyasi hem de hukuki darboğazdadır ve telaşlanması da bundandır.
- Ancak bağımsız ve tarafsız yargı İmamoğlu’yla birlikte, yanında yöresinde yuvalanmış çıkarcı yoldaşlarının nerede olurlarsa olsunlar takibindedir…
Bu noktada Bahçeli’nin aynı metinde ‘Korkunun ecele faydası yoktur’ dediğini de hatırlatıp yukarıdaki bölümü şöyle açıklayayım. İmamoğlu ‘hedefleri benim arkadaşlarımı bırakıp bana gelsinler’ derken bir yandan yapılan operasyonları öte yandan olası operasyonları işaret ediyor. (Pek muhtemel duyuyor.) İmamoğlu; Erdoğan’ın ‘turpun büyüğü heybede’ tarifi ile kendisini işaret etse de kendisine gelinebilecek süreçte ‘ara duraklar’ olabileceğini de tahmin ediyor. Bahçeli’nin ‘yargının; İmamoğlu’nun yanında-yöresindekilerin takibinde olduğunu’ söylemesi ‘bu duraklara’ pek yakında operasyon yapılabileceğinin de habercisi. Ne yazık ki artık kimse ‘iyi de bağımsız-tarafsız yargı’ diyorsunuz siz kimin adli ya da fiziki nasıl takip edildiğini nereden biliyorsunuz?’ diye sormuyor.
Gelelim metnin ikinci kısmına. Bahçeli’nin İmamoğlu’na yaptığı ‘davete.’
Şöyle diyor:
"İmamoğlu kendine güveniyorsa, yüz bin kişinin imzasıyla Cumhurbaşkanı adayı olabilecektir. Trabzon’un bir evladı olarak da milletimize ve ülkemize hizmet etme imkanını elde edebilmek için resmen harekete geçebilecektir. Bu durum karşısında yol yürüdüğü bugünkü arkadaşlarının durumu, kaç kişinin etrafında kalacağı, belediyenin rant vanası kapanınca kimlerin yanında bulunacağı da netleşmiş olacaktır."
Burada elbette sorulacak pek çok soru var.
- Birincisi İmamoğlu partisinin cumhurbaşkanlığı adaylarından birisi. Neden 100 bin imzaya ihtiyacı olsun? Bahçeli CHP içinde olası bir cumhurbaşkanlığı tartışması çıkacağını öngörüyor-duyuyor-istiyor da İmamoğlu’nun bu süreç sonunda istifa ederek bağımsız aday olacağını mı ima ediyor?
- Bahçeli İmamoğlu’na ‘CHP’den, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'ndan, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığı’ndan istifa ederek cumhurbaşkanlığı adaylığı çağrısında bulunuyor. Deminki soruyu tekrarlayayım. CHP’den neden istifa etsin ya da CHP’de istifa etmek zorunda bırakılacak bir süreç mi yaşatılacak? Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olunması için de ‘yıllar öncesinden belediyeden ayrılmasına gerek yok’ neden şimdi istifa etmeli? Ya da CHP haklı olarak sormaz mı ‘erken seçim ilan edin, adayımızı açıklayalım’ diye.
- Bahçeli İmamoğlu’na ‘sade vatandaş’ olma çağrısı da yaparak ‘makamdan ayrılınca yanında kimsenin kalıp kalmayacağı testi de ‘ öneriyor. Bahçeli bu noktada CHP’nin içine, içerideki kliklere de oynamış oluyor.
Bitirirken…
İktidarın yargı sistemi adım adım CHP’yi kuşatıyor. Bu süreçte ana hedeflerden birisi açıkça İmamoğlu. ‘Diğer muhalefet partilerinden ya da daha önce çağrı yaptığınız iş insanlarından, sanatçılardan destek görüyor musunuz’ diye soruyorum, ‘Ben çarşıda, pazarda halktan en büyük desteği görüyorum’ diyor. İktidar kendini daha demokrat-sol gören kesimleri, rolleri değiştirerek, ‘barış-baskı’ ikileminde birbirinden ayırıyor. Bahçeli’nin tanımıyla ‘Trabzon’un bir evladı olarak millete ve ülkeye hizmet etme imkanını elde edebilecek’ İmamoğlu’nun siyaset dışına itilme çalışmaları hız kazandı. CHP’nin sadece kendi parti ve partilileriyle ilgili konularda değil, memleketin tamamında ana konularda bütünlüklü bir projeyi açıklayarak, elbette kendi bütünlüğünü koruyarak halkla iç içe olması gerekiyor. Ekonomide yaşanan büyük sıkıntılar, olan tüm felaketlerden iktidarın kendini kolayca sıyırması, hukuksuzluğun sıradan insanların kapısına dayanması, barış arayışları muhalefete önemli alan açıyor. Demokrasi talebinin yükseldiği konjonktürde bu alan iyi kullanılabilir.
Murat Sabuncu kimdir?
Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.
Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.
En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu.
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı.
T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.
Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.
|