10 Haziran 2021

MASAK'ın olmayan raporuyla Korkmaz'ın tedbir kararını kaldıran yargı mensupları soruşturulacak mı?

Sulh Ceza hakimliği ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'ndaki sorumlular, gerekçe gösterdikleri MASAK raporunda sadece 'denetim elemanı ataması yapıldığı bilgisi gelmesine rağmen' bir gün içinde mallardan tedbir kararını nasıl kaldırdılar?

İki gün önce T24'te 'MASAK'ın Sezgin Baran Korkmaz kronolojisi önemli sinyaller veriyor' başlıklı bir yazı yazdım. Yazı; Sözcü'de Saygı Öztürk'ün kara para aklama iddialarıyla soruşturulan Korkmaz'ın avukatıyla yaptığı söyleşi dikkate alınarak, tabi mahkeme kararları da bilinerek ve tekrar gözden geçirilerek yazıldı. Korkmaz'ın avukatı şöyle demişti:

"5 Kasım 2020'de MASAK'ın savcılığa gönderdiği raporda, suç işlendiğine dair bulgu olmadığı belirtildi. Hakkındaki yurt dışına çıkış yasağı kaldırıldı. MASAK'ın 28 Aralık 2020 tarihinde savcılığa gönderdiği ikinci raporda ise suç unsuruna rastlandığı belirtildi. 1,5 ay içinde ne değiştiğini anlamış değiliz."

O günkü yazıda da yer alan kronolojiye geri dönelim. 2020 Eylül ayı sonunda Korkmaz için soruşturma başlatılmış, 9 Ekim 2020 günü İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği, Korkmaz'ın ve 8 kişinin "kara para aklama" suçundan yürütülen soruşturma kapsamında mal varlıklarına el konulmasına, bu kişilere yurtdışı yasağı getirilmesine karar vermişti. Soruşturma 'hızlı' ilerledi ve 6 Kasım 2020 günü İstanbul 3 numaralı Sulh Ceza Hakimliği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başvurusu ile mal varlıklarına el koyma kararını kaldırdı. (17 Kasım 2020 günü de İstanbul 7'inci Sulh Ceza Mahkemesi, Sezgin Baran Korkmaz'ın yurt dışı yasağı kaldırıldı.) Mahkeme tedbir kararını kaldırma gerekçesinde 'MASAK'ın 5 Kasım tarihli raporuna' atıfta bulunuyordu.

Hazine ve Maliye Bakanlığı'na bağlı MASAK dün (9 Haziran Çarşamba) bir yalanlama yayınladı ve dedi ki; iddia edildiği gibi iki rapor yok, biz 5 Kasım'da 'suç incelemesinin denetim elemanları tarafından yapılmasının uygun olacağı ve bu doğrultuda Başkanlığımızca görevlendirme yapıldığı belirtilmiştik'.

Yani Sulh Ceza Hakimliği'nin İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'nın talebiyle Korkmaz'ın malları için konulan tedbir kararını kaldırmasına dayanak olarak gösterdiği MASAK raporunda suç araştırması için sadece denetim elemanları atandığı belirtilmiş. MASAK açıklamasını aynen aktarıyorum:

"Bilindiği üzere MASAK'ın görev ve yetkileri arasında suç gelirlerinin aklanmasına ilişkin olarak önlemler geliştirmek, analiz, araştırma ve inceleme yapmak bulunmaktadır. Bu kapsamda iddia edildiği gibi 5 Kasım 2020 tarihli yazıyla herhangi bir rapor gönderilmemiştir. Anılan tarihteki yazıda aklama suçu incelemesinin denetim elemanları tarafından yapılmasının uygun olacağı ve bu doğrultuda Başkanlığımızca görevlendirme yapıldığı belirtilmiştir.

Aklama suçuna ilişkin bulgulara yer verilen ve denetim elemanları tarafından hazırlanan ara rapor 28 Aralık 2020 tarihinde ve nihai rapor da 20 Ocak 2021 tarihinde soruşturma makamlarına gönderilmiştir. Dolayısıyla MASAK tarafından bir konuya yönelik iki farklı rapor düzenlenerek bunların birbiriyle zıt olduğuna yönelik iddialar gerçeği yansıtmamaktadır."

Şimdi soru şu: Sulh Ceza hakimliği ve İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'ndaki sorumlular, gerekçe gösterdikleri MASAK raporunda sadece 'denetim elemanı ataması yapıldığı bilgisi gelmesine rağmen' bir gün içinde mallardan tedbir kararını nasıl kaldırdılar? Bu kararı kendi başlarına mı aldılar, yoksa bir telkin mi yapıldı? İster kendi başlarına bu tedbir kararının kaldırılmasına karar vermiş (ilerleyen günlerde yurtdışı yasağı da kaldırıldı) ister bir telkinle bu operasyonu yapmış olsunlar bunun hesabı sorulmayacak mı?


NOT: Halk TV'de Barış Terkoğlu; 'Şirin Payzın ve Emin Çapa ile birlikte yaptığı Sözüm Var' programında mahkeme belgesini de gösterdi. Terkoğlu'nun takipçi-belgeli haberciliği çok önemli.

Yazarın Diğer Yazıları

Sığınmacılardan Kürt sorununa ve ekonomiye ‘yeni Suriye’ Erdoğan’a ne kazandırır?

Halkına eziyet eden bir diktatör Esad gitti. Yerine geçmişinde El Kaide ve El Nusra olan bir ismin liderlik ettiği örgütün ‘daha ılımlı görüntü veren’ bir ismi geldi. Bunun Türkiye açısından çok uzak olmayan bir vadede barındırdığı risklerle karşı karşıya kalınabilir. Ancak içeride ve kısmen dışarıda şu anda ve bir süre ‘söz-gündem üstünlüğü’ Erdoğan’a geçmiş gözüküyor

Kapitalizmin yıkıcılığı, otoriterizmin baskıcılığı altında “çekmediğim her acı için acı çekiyorum”

Nahif, gerçekten uzak bulunabilir ama ‘çekmediğim her acı için acı çekiyorum’ içselleştirilebilirse farklı bir dünyayı, memleketi konuşabiliriz

Bir mesafe alınmamış olsa, İmralı’ya gitme konusu gündeme gelir miydi?

Türkiye ocak ayı sonundan itibaren görevi devir alacak Trump’ın yaratacağı belirsizlik, bölgede büyüyebilecek bir çatışma-savaş öncesi pozisyon alma çabasında gözüküyor. Elbette iktidarın bir yandan barış-birlikte yaşam için arayışları öte yanda kayyımdan tutuklamalara yaşanan sertlik görüntüleri “yeni bir mühendislik-algı çabası mı” şüphesini haklı olarak düşündürüyor

"
"