11 Temmuz 2024

İnadına tanışmak için Arafta Düet

Demirtaş ve Bener arafta bir düet yaparak adalete giden tüm yolların hukuksuzlukla tıkandığı bir zamanda o tıkanıklığın tam ortasını delip geçen ve dostluğa, dayanışmaya varan edebi bir yol açtılar

Geçtiğimiz hafta sonu edebi değeri kadar "insani" ve "tarihi" değeri de yüksek bir kitap çıktı.

Adı "Arafta Düet".

Yazarları Selahattin Demirtaş ve Yiğit Bener.

Biri Edirne Cezaevi'ndeki masasında yazdı kitabı; diğeri İstanbul'da, evindeki masasında.

Biri minicik bir avluda volta atarak düşündü hikâyeyi; diğeri şehirleri, ülkeleri, dünyayı adımlayarak…

Biri hukuksuzca rehin alındığı evrenden kelimelere tutunarak fikren firar etti; diğeri  özgürlüğe tehditler savuran bir evrende yine kelimelere tutunarak o firara eşlik etti.

Ve dünyanın tüm tutsaklıklarından kaçarak okura vardılar.

Ele avuca sığmayan, hapsedilemeyen, engellenemez, yok sayılamaz, görmezden gelinemez, kayıt dışı bırakılamaz fikirlerin hapsedildikleri yerden firarı tüm firarların şahıdır.

Birbirini tanımayan iki yazarın hiç karşılaşmadan sadece mektuplaşarak ve bambaşka pencerelerden dışarıya bakarak yazdıkları "Arafta Düet"i sadece edebi bir roman olarak okumak o kitaba ve o firara yapılacak en büyük haksızlık olur.

Bu kitap aynı zamanda bir sivil itaatsizlik eseridir.

Yapmayın, yapamayın, yapmayı aklınıza bile getiremeyin denilen şeyi yapmanın, bunu bir de edebiyat yoluyla yapmanın lezzetini bize sunan bu firari girişimde, üzerine düşünülmesi gereken en önemli şeylerden biri belki de "tanışma" kavramı olmalı.

Birbirimizden hem fiilen hem de fikren çok uzaklaştığımız, tanıştırılmadığımız, tanışamadığımız, yalnızlaştırılarak güçsüzleştirildiğimiz bir sistemin içinde tanışmayı bambaşka ve çok güçlü bir yerden yeniden inşa eden iki yazarın ve ortak ürünleri olan kitabın hikâyesi üzerine farklı açılardan uzun uzun düşünmeliyiz. 

Düşünmeye basit bir  soruyla başlayabiliriz.

"Birbirini daha önce şahsen tanımayan iki yazar, bir araya hiç gelmeden neden ortak bir kitap yazarlar?"

Bu sorunun cevabı "Sadece keyif için" olabilirdi ama biliyoruz ki değil. Eğer Selahattin Demirtaş iktidarın hukukusuz uygulamaları yüzünden yıllardır hapiste tutuluyor olmasaydı ortaya böyle "deneysel" bir metin belki de hiç çıkmayacaktı.

Ve biliyoruz ki  bu deneysel metin bir yandan "keyifle" yazıldı ama diğer yandan da inat için, ibret-i alem için, tarihe not düşmek için, baskılara kafa tutmak için, düzenin çarkına çomak sokmak için, siyasi dille kurulan "siz biz izin vermedikçe yoksunuz" cümlesine edebi dille "Biz sizden daha çok varız, asıl siz bugün var yarın yoksunuz" demek için de yazıldı.

Siyasetin uçuculuğunu, edebiyatın kalıcılığını belgelemek için yazıldı.

Kitabın tanıtımında şöyle bir cümle var:

"Mizahi bir üslup ve sürükleyici bir kurguyla kaleme alınan Arafta Düet, hepimizi barış, vicdan, erdem üzerine yeniden düşünmeye davet ediyor."

Kitabı okuduğunuzda barış, vicdan ve erdem üzerine yeniden düşünebilirsiniz…

En zorlu zamanlarda, bu zorlukla baş etmek için mizahın ne kadar güçlü bir enstrüman olduğunu da düşünebilirsiniz.

Ama asıl, tanışmanın ne anlama geldiğini ve bugün bu dünyada, bu coğrafyada ne kadar önemli olduğunu düşünmenizi öneririm.

Eğer bu düzenin hızla değişmesini istiyorsak…

Sanırım tüm engellemelere ısrarla başkaldırmak ve birbirimizle inadına tanışmak en etkili yol.

Demirtaş ve Bener arafta bir düet yaparak adalete giden tüm yolların hukuksuzlukla tıkandığı bir zamanda o tıkanıklığın tam ortasını delip geçen ve dostluğa, dayanışmaya varan edebi bir yol açtılar.

Bize düşen, o yolu işler kılmak.

Mine Söğüt kimdir?

Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.

Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.

Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.

Yayımlanmış yapıtları

- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000)
- Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003)
- Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003)
- Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004)
- Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006)
- Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007)
- Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009)
- Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010)
- Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011)
- Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011)
- Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019)
- Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020)
- Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)

Yazarın Diğer Yazıları

Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi

Bu ülkede yıllardır her şey oluyor, bir tek uyanış olmuyor. Kürtlerle Türkler, yaşlılarla gençler, laiklerle muhafazakârlar, kadınlarla erkekler, sağcılarla solcular ve yoksullarla varsıllar farklı ninnilerle hep aynı uykuya yatıyor

Madencinin sesi olmak

Çıplak ayakla Soma’dan Ankara’ya yürüdüler. İş baretlerini yerlere vura vura “Ölmek istemiyoruz” dediler. Açlık grevine girdiler. Ve gözaltına alındılar. Bir iş kazasında ölmemek ve tok karınla insanca yaşamak isteyen bir avuç maden işçisinin nezdinde şimdi bu ülkenin çok önemli bir ödevi var. Herkesin bu işçilerin kısılmaya çalışılan sesi olması gerekiyor

Kadına şiddeti durdurmanın “imkânsız” ama mümkün yolları

Yasalardan taleplerimiz var, devletlerden isteklerimiz, politikacılardan beklentilerimiz… Oysa onlardan sadece şüphemiz olmalı. Çünkü o yasalar, o devletler, o politikalar en baştan beri zehirli bir eril geleneğin enstrümanı

"
"