03 Aralık 2015

Orta Doğu’da akılsızlık oyunları

Putin müttefiki Alevilere, Halep ve Şam’ı da içine alan güvenli bir bölge kurduktan sonra dikkatini IŞİD’e çevirecek

Sovyetler Birliği 1991’de çöktükten sonra, Batı, eski Sovyet ülkelerini teker teker kendi kampına almaya, Moskova’nın Batı ile arasına koyduğu tampon bölgeyi sökmeye başladı.

Birçok eski Sovyet ülkesi Avrupa Birliği’ne, bazıları ise hem Avrupa Birliği hem de NATO’ya alındı.

İmparatorluğun dağılma kargaşası ve düşüş psikolojisinde, Moskova, eski nüfuz sahasına yönelik müdahalelere karşı koyamadı.

Putin’in 2000’de iktidara gelmesi ve Rusya’nın gaz ve petrol gelirlerini kullanarak zenginleşmeye, kendine olan güvenini yeniden kazanmaya başlamasıyla durum değişti. Moskova, Batı’nın Rusya aleyhine yayılmasına ‘yeter’ demeye karar verdi.

Atılan ilk kurşun NATO’ya girmeye hazırlanan Gürcistan’ın 2008’de istilası ve bazı bölgelerinin topraklarından koparılması idi. Ardından 2014’te Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’nın bölünmesi geldi.

Ortaya, Amerika ve müttefiklerinin istedikleri gibi at koşturmasına izin vermeyecek, saldırgan olmaktan korkmayan, iddialı bir Rusya çıktı. Suriye’ye müdahale yeni Rus politikasının doğal evriminden başka bir şey değildir. 

Ankara değişen Kremlin’e karşı önceleri akıllıca bir politika uyguladı. Çıkarlarını önde tuttu. Rusya’nın Gürcistan’a ve Ukrayna’ya girmesine karşı çıkan Batı’nın korosuna girmedi. Rusya’ya karşı uygulanan ambargolara katılmadı. Bir nevi tarafsız kaldı. Doğru olan da buydu.

Bu politika sonucunda Türkiye-Rusya ekonomik ilişkilerinde görülmemiş bir gelişme sürecine girildi.

2011’de, Suriye’de ayaklanmalar başladı ve AKP’nin gerçek yüzü ortaya çıktı.

Bu yüzün bir yanı Sünni Nakşibendilik, diğeri Müslüman Kardeşler boyasıyla boyanmıştı. Pragmatizm yerini dinsel ideolojiye bıraktı. Erdoğan’ın güç sarhoşluğu, fevriliği, bilgisizliği, bilgelik yoksunluğu ve Türkiye’yi olduğundan güçlü sanması Ankara’nın süratli bir biçimde dost kaybetmesine neden oldu.

Orta Doğu’da ‘kim olduğuna bakmadan’ dost kazanma politikası güden Türkiye gitti, yerine ne zaman, ne yapacağı belli olmayan, ölçüsüz, izansız bir Türkiye geldi.

Erdoğan/Davutoğlu ikilisi, Suudi Arabistan ve Katar’la gayri resmi bir koalisyon kurarak Esad’a karşı olan cihatçı güçleri silahlandırdı. Türkiye’yi, Orta Doğu’daki Sünni-Şii savaşının taraflarından biri yaptı.

Ondan daha güçlü, deneyimli, akıllı oyuncuların cirit attığı bu coğrafyada Türkiye’nin bu savaşı kazanması imkânsızdı. Gerçekte olmayan bir güce sahip olduğunu sanan Erdoğan/Davutoğlu ikilisinin bunu anlaması da.

Cihatçıları destekleyen, düşman olarak IŞİD’i değil, Suriye Kürtlerini gören AKP Türkiye’sinin maskesi düştü. Suriye politikası hem ABD, hem de Rusya ile çelişkili bir hal aldı. Manevra alanı daraldı ve yakında tamamen yok olacak. 

Rusya’nın Suriye’ye müdahalesinin nedenlerini anlamak çok kolaydır. Putin, Orta Doğu’daki tek müttefiki olan Suriye’yi cihatçılara yedirmek istemiyor. Çünkü Suriye IŞİD’in eline geçerse dünyadaki en büyük Müslüman azınlığa sahip olan Rusya da cihatçı terörün pençesine düşebilir. IŞİD saflarında çarpışan yüzlerce Çeçen var.

Putin müttefiki olan Alevilere, Suriye’de, Halep ve Şam’ı da içine alan güvenli bir bölge kurduktan sonra dikkatini IŞİD’e çevirecek.

Bu şimdi pek açıkça görünmeyebilir. Ama Türkiye Rus uçağını düşürerek hem savaşın gidişatını etkileme şansını kaybetti, hem de savaştan sonra kurulacak yeni düzeni lehine çevirme fırsatını.

Türkiye bu savaşta amaçladığının tersini elde edecek. Suriye üçe bölünecek, Aleviler ve Sünnilerle beraber ülkedeki Kürtler otonom veya egemen olacaklar. Kürtler Akdeniz’e ulaşacak. Türkiye’nin doğusundaki muazzam doğal gaz ve petrol yatakları, AKP’nin bölgedeki en güvenilmez ülke haline getirdiği Türkiye’den değil, onun güneyinden geçecek.

Bütün bunlar Erdoğan/Davutoğlu ikilisinin yanlış politikalarının sonuçlarıdır.

Ama AKP’nin akılsızlık oyunlarının sonuna yaklaşmadık bile.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ağustos böceklerini güldürdüm

Bağırıyorum ama beni bahçede bağırışan ağustos böceklerinden başka duyan yok

Karar ver KKTC kardeş, açılıyor musun açılmıyor musun?

KKTC hükûmeti ise ülke turist akınına uğrayacakmış gibi davranıyor ve herkes için –ziyaretçiler, oteller ve uçak şirketleri– hayatı kolaylaştıracağına zorlaştırıyor

"
"