Neredeyse bir yıl kadar önce Kıbrıs için en iyi çözümün Avrupa Birliği çatısı atında iki ayrı devlet olduğunu yazmıştım.*
Var olan seçenekler arasında en gerçekçi olanı bu idi.
Kırk yıldan uzun süren görüşmelerde uzlaşmaya varılamaması, iki toplumu federal bir çatı arasında birlikte yaşatma projesinin imkânsızlığını ortaya çıkarmıştı.
İki ayrı devlet seçeneği er ya da geç gündeme gelecek “Ve çözüm iradesi bizim neslinkinden daha güçlü, daha esnek ve gerçekçi nesillere kalıcı bir uzlaşma kapısı açacaktır” fikrini savunmuştum.
Bunları yazarken bu kapının çok daha ileride bir gün açılacağını düşünüyordum.
Ama yanılmışım.
Rum lider Anastasiades “ademimerkeziyetçi,” yani gevşek bir federasyon istediğini açıklayarak bu kapıyı araladı.
Bazı güvenilir kaynaklar, ısrarla, özel bir görüşmede, Rum liderin Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na iki ayrı devlet formülünü tartışabileceğini söylediğini savunuyorlar.
Söylemiş olsa da olmasa da, eğer gelecek Nisan ayında KKTC’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerini Kudret Özersay kazanırsa bunun Türk tarafının resmî tezi olacağı kesindir.
Akademisyen olan Özersay, yeni hükûmetin Dışişleri Bakanıdır. Geçmiş hükûmetler döneminde de toplumlararası görüşmelerde KKTC’yi temsil etmiştir. Bir yıl önceki seçimlerde oyların yüzde 53’e yakınını toplayan UBP ile HP arasında Özersay’ın başkanlığını destekleme konusunda uzlaşma var.
Eğer bir tercih yapmak durumunda kalırlarsa Kıbrıslı Türklerin çoğunluğu, federasyon yerine ayrı bir AB devletini seçecektir.
Bu seçimi farkına varmadan yaptılar bile: Yüz bin civarında Kıbrıslı Türk, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin AB üyesi olmasından yararlanarak AB pasaportu aldı. Bu pasaportla AB ülkelerinde vizesiz dolaşma, orada çalışma ve çocuklarını indirimli olarak okutma hakkına kavuştular.
Kıbrıslı Türklerin yüzü Batı’ya dönüktür. Çoğunluğu, iki ayrı AB devleti tezine inandırmak zor olmaz.
Zorluk, Rumları ikna etmektir.
Orada iki ayrı devletin sıkı düşmanları var.
Bunların başında aşırı sağcılar ve oradaki ikinci en büyük parti olan Komünist AKEL gelir. AKEL sıkı bir federasyon taraftarıdır. Türkler ve Rumlardan, etnik kökenlerinden sıyrılmış bir “Kıbrıslı” ulusu yaratmayı amaçlamaktadır.
Türk tarafında da bu ideali onunla paylaşan büyük solcu bir parti var: CTP.
AKEL bir Kıbrıslı Türk’ü Avrupa Birliği Parlamentosu’na aday göstermiş ve CTP’nin desteğiyle seçtirmiştir. Ama bu bir “Kıbrıslılık” tezahürü değildi. “Gel benim kanatlarım altına gir, öyle devam edelim,” mesajı idi.
Fakat iki devletliliğe Rumlardan da büyük engel var ki o da
AB’nin kendisidir.
Brüksel’in politikası, devletlerin bölünmesini değil bütün kalmasını teşvik etmektir. AB, ancak Kıbrıs Cumhuriyeti, yani Rumlar, “evet” derse iki ayrı devleti gündemine alabilir.
Ayrı bir AB devleti uzun bir yoldur, ama hiç olmazsa bu yolculuğa değer. KKTC’nin hiçbir yere gideceği yok.
Einstein’in dediği gibi: “Doğru olan her zaman popüler değildir, popüler olan da her zaman doğru değildir.”