Kayısı ağacı hiç bu kadar çok çiçek açmamıştı.
Dev rezeneler bu kadar boy atmamıştı.
Zambaklar, aralarından geçerken, neredeyse belime değiyor.
Siklamenler, crocosmialar, papatyalar da coşmuş.
Uzun yıllardan beri görülmedik yağmurlar, bahçede bitkilere emsalsiz bir şevk verdi.
Bademin önünde otursam neredeyse çağlaların büyüdüğünü göreceğim.
Bugün güneşli.
Güneş zeytin ağaçlarının yapraklarını gümüşe çevirdi.
Hafif bir esinti yabani yulafları, gelincikleri sallıyor.
Boşluğa çivi çakar gibi öten bir kuşun sesi geliyor.
Çevremde, ölmekte olan bir dünyada yaşadığımı düşündürecek hiçbir emare yok.
Ama elimde David Wallace-Wells’in son sayfalarına yaklaştığım, kıyametin yaklaşmakta olduğunu haber veren kitabı var ve bu görüntünün aldatıcı olduğunu biliyorum.
Wallace-Wells’in birkaç hafta önce piyasaya çıkan kitabı The Uninhabitable Earth/Yaşanılmaz Bir Dünya, yeryüzünün insanlar için cehenneme dönüşmekte olduğunu anlatıyor.
Bu dönüşüm o kadar ürkütücü, o kadar iç çökertici kehanetler içeriyor ki birkaç defa kitabı elimden bırakır gibi oldum.
Sayısız bilimsel araştırmanın bir özeti olan çalışma birkaç cümlede özetlenebilir:
Havaya salgılanan karbondioksit önümüzdeki on iki yıl içinde yüzde elli oranında azaltılamazsa iklim değişikliği, medeniyetin sonunu getirebilecek, geri çevrilemez bir süreç içine girilecek.
İstikamet değiştirmek ve temizliğe başlamak için önümüzde bir yıl var.
Yeşil enerjiyi her yerde egemen kılacak teknoloji mevcut, ama güneş ve rüzgâr yeteri kadar süratle kirli yakıtların yerine geçmiyor. Bilimsel bir araştırmaya göre, bu süratle ilerlenmesi hâlinde temiz enerjiye geçiş için dört yüz yıl gerekecek.
Türkiye iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkelerden biri olacak. Akdeniz havzası çölleşecek. Eriyen buzullar deniz suyunu yükseltecek ve Karadeniz ile Akdeniz birleşecek. İstanbul’un büyük bir bölümü sular altında kalacak.
İklim değişikliğinin yaşanılmaz hâle getirdiği Orta Doğu ülkelerinden milyonlarca insan Türkiye’ye kaçmaya çalışacak. Arap yarımadasında sıcaklık o kadar yükselecek ki Hac “soykırım kadar tehlikeli olacak.”
Ankara umursamaz bir tutum içinde.
Türkiye iklim değişikliğinin önüne set çekmeyi amaçlayan Paris Anlaşması’nı imzalamayan iki G20 ülkesinden biridir.
Elektrik üretiminde kömür kullanımının 2020-2030 arasında üçte iki oranında azaltılması, 2050’de sıfırlanması gerekirken Türkiye artan enerji talebini karşılamak için kömür santrali yapımına hız vermeye devam ediyor.
İklim değişikliği konusunda ülkelerin davranışlarını izleyen Climate Action Tracker* adlı siteye göre Türkiye’nin sera gazları salınımının azalmasına katkısı “kritik bir biçimde yetersizdir”.
Bütün ülkeler Türkiye gibi davransa sıcaklık artışı 4 santigrat dereceden fazla olur ki bu, bütün canlılar için kıyamet garantisidir.
*
İnsan, Wallace-Wells’in kitabındaki bilgilerle hayatını nasıl sürdürür, bilmiyorum…
*https://protect2.fireeye.com/url?k=c7e44d90-9bbea31e-c7e59ea6-0cc47adafae6-2257ad4112991689&u=https://climateactiontracker.org/countries/turkey/