Wikileaks’ın son olarak yayına koyduğu ABD Dışişleri Bakanlığı'na ait on binlerce yazışma, uluslararası diplomasi dünyasının trajikomik durumunu da ortaya koymuş oldu.
ABD Dışişleri Bakanlığı belgeleri şu anda dünya gündeminde en çok konuşulan konuların başında gelse de dikkatli araştırmacılar için yeni bir kaynak aslında. Toplamda 251,287 adet olduğu bildirilen belgelerin henüz bir kısmı yayınlansa da, belgelerin büyük bir kısmı ABD Dışişleri Bakanlığı’na farklı büyükelçiliklerden gönderilen gizli, kişiye özel, hizmete özel vb. gizlilik kategorilerindeki yazışmalardan oluştuğu için oldukça önem taşıyor.
Halihazırda açıklanacak belgelerin çok küçük bir kısmı üzerindeki şifreler kaldırılmış ve ulaşım sağlanılmış durumda bildiğiniz gibi. Belgelerin dikkatli bir gözle incelendiğinde aslında uluslararası ilişkilerdeki algı bulanıklığını ortadan kaldıracak bir çok sinyal yakalanabilir.
Belgelerin henüz çok küçük bir kısmı yayınlanmış olsa da, daha fazla belge yayınlandıkça özellikle Irak, İsrail, Afganistan ve ABD çıkışlı belgelerde bugüne kadar ancak iddia düzeyinde kalan bazı konuların somut kanıtlarla desteklenmesini mümkün kılacak bir sürü belge çıkacaktır mutlaka.
Özellikle, İran-ABD çatışmasının belgelerde ne şekilde gözüktüğü kuşkusuz önemli ayrıntılardan birisi. Konu İran olunca ABD’nin Tel Aviv Büyükelçiliği’nden çekilen kriptolar önem kazanıyor. Bu iki ülke arasındaki ilişkilerin satır arası ortaya çıktığında, İran–ABD–İsrail arasındaki senaryolarında netleşmesi kolaylaşacak.
Şimdi ABD ve İsrail arasındaki yayınlanan belgelerden İran’ın görüntüsüne ayıklayalım isterseniz.
Ekonomik, siyasi, askeri ve stratejik açılardan özel bir ilişki geliştirmiş bu iki ülke arasındaki ilişkiler hakkında şu ana kadar 19 belge yayınlanmış. Bu belgeler arasında 15 tanesi gizli ve 4 tanesi özel olarak sınıflandırılmış. Belgelerin en eskisi 17 Mart 2005 en yenisi ise 23 Aralık 2009 tarihinde hazırlanmış. Belgelerin büyük bir kısmı dışişleri bakanlıkları ile istihbarat kuruluşlarının ortaklaşa gerçekleştirdikleri gizli üst düzey toplantıların ABD’li diplomatlar tarafından hazırlanan toplantı tutanakları niteliğinde. Ancak ilginç olan çoğu gizli ibaresi taşıyan belgelerin çoğunda dikkatli bir araştırmacı ya da İsrail gazetelerini günlük olarak takip eden bir kişi için yeni sayılacak veri bulunmaması. Bununla birlikte, belgelerde özellikle İsrail’in İran konusunu ele alışı ile Mısır, Suudi Arabistan, Suriye ve Körfez ülkelerine bakışı konularında değerli bilgiler sistematik bir şekilde yer almakta.
Toplantı tutanağındaki İran
İsrail’in İran konusunda ciddi bir tehdit algısı olduğu malumunuz. Bu, ABD ile İsrail arasındaki görüşmelerde de büyük ölçüde hissedilmekte. Neredeyse metinlerin tamamına yakınında İran konusu ön plana çıkmakta. Bu konuda ki yazışmaların özetine bakalım şimdi:
17 Ağustos 2007’de ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Nicholas Burns ile Mossad Başkanı Meir Dagan arasında yapılan toplantının 31 Ağustos tarihinde tutanak halinde getirilen notlarında Dagan, İsrail’in İran stratejisine ilişkin tespitler yapmış. Dagan’a göre İsrail’in İran stratejisinin 5 ayağı bulunmakta: Bunun birinci ayağı siyasi yaklaşım olarak adlandırılmakta. Buna göre İran meselesini BMGK’ya getirmek gerekmekte. Ancak siyasi yaklaşımlar ile nükleer projenin gidişatı zamanlama açısından birbirinden farklı gittiğinden bu süreç zor işlemekte. Stratejinin ikinci ayağı gizli tedbirler. Yayınlanan belgeye göre bu konu kalabalık bir ortamdan ziyade baş başa konuşulmalı. Bu nedenle bir bilgi yok. Üçüncü ayak, silahların yayılmasına karşı koyma. Bunun en önemli boyutu İran’a teknoloji ve know how aktarılmasının engellenmesi. Dördüncü ayak yaptırımlar. Dagan’a göre şu ana kadar yaklaşımlar önemli bir başarı sağlamış. 3 İran bankası batmak üzeredir ve finansal sistem ülke çapında büyük sıkıntıdadır. Beşinci ayak ise İran’ı rejim değişikliğine zorlama. Bu konuda öğrenci hareketleri ve rejime karşı olan Azeri, Beluci ve Kürtler gibi etnik gruplara destek vermek önemli denmiş.
Dagan, ABD ve İsrail ile aynı fikirdeki ülkelerin bu 5 ayak için aynı anda bastırmasının gerekliliğini vurgulamakta ve özellikle beşinci maddeye odaklanılması gerekliliğinden bahsetmekte. Dagan’a göre, İran kullanılabilecek zayıf taraflara sahip. İşsizlik oranı %30’dur ve bu bazı kasaba ve köylerde %50’ye ulaşmakta. ‘’Enflasyon oranı %40’dan fazla ve bazı insanlar Hamas’a para aktarılacağına yatırım yapılsın. İran halkının bu gibi düşüncelerini etkilemek için İranlıların kalbine yönelmek gerekmekte. Bunu yapmak için de Amerika’nın Sesi Radyosu’nun Farsça yayınını artırması gerektirmekte’’ demiş.
İsrail’in 2009 sonunda yaptığı değerlendirmelere göre İran zayıf bir ekonomiye ve kırılgan bir siyasi yapıya ulaşmış. Bu nedenle BM’nin uygulayabileceği sert yaptırımlar karşısında İran rejimi zorlanacağı düşünülmekte. İran’ın yapmış olduğu araştırmalar ve bilimsel çalışmalar sonucunda bir atom bombası yapabilecek kapasiteye ulaştığı, ancak bir ya da 2 yıl daha beklerse tek bir bombayla yetinmek zorunda kalmadan pek çok bombayı üretebileceği ve bunun engellenmesi gerektiği ileri sürülmekte. ABD’nin İran’ı engellemek için geniş tabanlı bir ittifaktan ziyade kendisi gibi düşünen ülkelerle ortak hareket etmesi gerektiğini ileri süren ülkeler aslında Arap ülkelerinin açıkça söylemeseler bile İran’dan rahatsız olduklarını ve sert yaptırımları destekleyecekleri savunmakta. Ancak, bir süre daha hareketsiz kalınması halinde geçmişte Ürdün’ün 1990-91 Körfez Krizi’nde Irak’ı desteklemesi gibi bazı Arap ülkelerinin güç karşısında zayıf hareket edeceğini ve İran’ın söylemini destekler bir tavır geliştireceğini, Katar’ın son dönemdeki politikalarının bunun bir işareti olduğunu ileri sürmekte.
İran’ın nükleer projesi konusunda diğer bir önemli nokta ise ABD ile İsrailli yetkililer arasında geçen konuşmalarda Rusya’nın tutumuna ilişkin bilgiler. Bilindiği gibi Rusya İran’ın nükleer projesine ilişkin rezervleri olmakla birlikte İran’ın karşısında net bir duruş sergilememekte. İsrail kaynakları bu konuda ABD’li yetkilere görüşlerini aktarırken İsrail ile Rusya arasında yapılan bir görüşmeyi aktarmakta. Rusya’nın İran konusunda eskisi kadar sert bir karşı çıkış sergilemediğini söyleyen İsrailliler yaptırımların uygulanmasına Rusya’nın uyacağı konusunda şüpheleri olduğunu belirtiliyor. Ancak en ilginci iki ülke arasında geçen bir askeri pazarlık. 1-2 Aralık 2009’da ABD Silahların Kontrolü ve Uluslararası Güvenlikten Sorumlu Bakan Yardımcısı Ellen Tauscher ile İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Uzi Arad arasında yapılan toplantının 22 Aralık 2009 tarihinde tutanağa dönüştürüldüğü belgesinde bu pazarlık aktarılmış. İran’ın en önemli gelişmiş silah tedarikçilerinden olan Rusya’nın İsrail’e bir teklif götürdüğü belirtilmekte. Bu teklife göre İsrail’in Rusya’ya İnsansız Hava Araçları konusunda teknoloji transferi yapması halinde Rusya İran’a S-300 füzeleri satmayı durduracak ve İsrail’e 1 milyar dolar ödeyecek. İsrail ise bu teklifi Rusya’ya satılan teknolojinin Çin’in eline geçmesi olasılığı nedeniyle reddedildiğini ileri sürmekte.
Ayrıca 18 Kasım 2009 tarihli Ortak Askeri Siyasi grup toplantısına ilişkin belgede İran’ın tesislerini şu ana kadar koruduğu biçimde koruması halinde onları hedef alma ve zarar verme olasılığının zorlaşacağını söyleyen İsrailli yetkililere karşı ABD’li yetkililer bu olasılığa karşılık GBU 28 denilen sığınak bombasının İsrail’e satılmasını ancak bunun açığa çıkarılmamasını öne sürmüş. Bilindiği gibi, bu silahın satışı basına sızmış ve gerçekleştiği tarihte İsrail’in İran’a saldırı için planlarını hızlandırdığı dile getirilmişti.
Julian Assange Wikileaks son olarak yayına koyduğu ABD Dışişleri Bakanlığı'na ait on binlerce yazışmadan İran ile ilgili ortaya çıkan özet bilgiler bunlar.
Aslında birçoğu gizli damgası taşıyan belgelerde pek fazla “gizli” bir şey görünmemekte. Özellikle, ABD ve İsrail güvenlik yetkililerinin yaptığı onca toplantıda İran’a yönelik bir askeri harekat ihtimalinin doğrudan konuşulmuşluğu da yok. ABD’nin İran’a askeri harekat düzenleyebileceği gazetelerde rahatlıkla yazılıp çizilirken İsrail ve ABD yazışmalarına yansımaması iki olasılığı akla getiriyor. Konu ya yazışmalara girmeyecek kadar gizli tutuluyor, ya da iki ülkenin gündeminde henüz böyle bir şey yok.
Tabi ki bu değerlendirmede, yayınlanan belgelerin, İsrail ABD ilişkilerinin Ortadoğu boyutu hakkında dipnotlar olmaktan pek de öteye geçemediğini de hesaba katmak gerek.
Julian Assange’nin yayınlanacak belgeleri seçerken seçici davranıp İsrail’i korumuş olabilir mi?
Bunu da en iyi, tüm belgeler yayınlandıktan sonra anlayabiliriz sanırım.