Merkez Bankası, bu ayki toplantısında sakin kalmayı tercih etti. Politika faiz oranlarını % 6,25 seviyesinde aynı bırakırken; zorunlu karşılık oranlarında da ne TL ne de döviz tarafında bir değişikliğe gitmedi.
Beklentilerde bu ay yapılan toplantı da sakin kalmayı tercih etmesi yönündeydi. Nitekim, şimdiye kadar alınan tedbirlerin krediler ve iç talep üzerindeki yavaşlatıcı etkisinin ikinci çeyrek itibariyle görülmeye başlanacağı görüşünü devam ettirerek daha önceki açıklamalarının arkasında durduğunu görüyoruz.
Önlemlerin gecikmeli çalışmasının yanı sıra, küresel ekonomik görünümde son dönemde artan belirsizliklerin de Merkez Bankası’nı bir müddet daha beklemede kalmaya ittiği anlaşılıyor.
Ekonomik büyüme görünümüyle ilgili olarak, geçen yıla göre daha ılımlı bir büyüme ivmesi öngörülüyor.
Dış talebin zayıf seyri ve içerde alınan önlemlerin etkisi temel etkenler.
Enflasyon tarafında ise, kapasite kullanım oranın fiyat istikrarını tehdit edecek seviyelere gelmemiş olması olumlu bir unsur olarak dikkat çekerken; petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki artışlar, işsizlik oranının kriz öncesi seviyelere yaklaşıyor olması biraz daha temkinli bir tutumun olduğuna işaret ediyor.
Yıllık enflasyonun Mayıs ayında, özellikle işlenmemiş gıda fiyatlarındaki düşük baz etkisine bağlı olarak % 5,5’lik yılsonu hedefinin üzerine çıkabileceği uyarısında bulunuluyor. Ancak, Mayıs ayına ait ilk tahminlerimiz, gıda fiyatlarında geçen yılki kadar olmasa da olumlu bir seyrin gözlenebileceği yönünde. Dolayısıyla, kur etkisinin ılımlı kalması şartıyla, yıllık enflasyonun Mayıs’ta hedefin altında kalması güçlü olası.
Cari açık rakamlarında yavaşlama görülmesi ise, yılın son çeyreğine bırakılmış durumda. Hem yüksek petrol faturası hem de zayıf dış talep, 12 aylık kümülatif açık rakamının yükselmesine neden olacak. Bu durumda, mevsimsel düzeltilmiş aylık rakamlardaki gelişmeleri takip etmek daha sağlıklı sonuçlar verecektir.
Sonuç olarak, son dönemde PMI, kapasite kullanımı, tüketici güven endeksleri, reel sektörün üretim, sipariş ve yatırım planları gibi iç talep göstergelerinde gözlenen yavaşlama hareketinin korunması ve bunun gecikmeli olarak da olsa kredi genişlemesine yansıması halinde, para politikasıyla ilgili endişelerin azaldığı görülebilir. Ancak, somut sonuçlar elde edilene kadar daha temkinli bir tutum gözlenebilir.
Turizm gelirlerinden cari dengeye güzel haber
Dış ticaret açığının cari denge üzerinde yarattığı endişe devam ederken, turizm gelirlerinden yansıyan olumlu tablo beklentilerin daha da bozulmasına engel oluyor. Yılbaşından beri turist sayısında yıllık bazda önemli artışlar dikkat çekiyor. Nisan ayında da % 31,3’lük güçlü bir büyüme oranı söz konusu.
Cari denge açısından daha da önemlisi, geçen yıldan farklı olarak, turist sayısındaki artışların gelirler tarafına daha belirgin yansıdığının gözlenmesi. Yılın ilk çeyreğinde turist sayısındaki % 15,6’lık yıllık artış oranına karşılık, gelirler tarafında % 28,5’lik yükseliş dikkat çekiyor.
Bu doğrultuda, yıl sonunda turizm gelirleri 24 milyar doların üzerine çıkarak tarihi bir rekor kırabilir. Geçen yıl ise 20,8 milyar dolara gerilemişti (2009’da 21,2 milyar dolar; 2008’de 21,95 milyar dolar olarak gerçekleşmişti).
Dört aylık dönemde, turist sayısındaki yıllık artış ise % 21,1. Türkiye’ye en çok ziyaretçi gönderen ilk dört ülke, sırasıyla Almanya, İran, Bulgaristan ve Rusya. Ancak yıllık artış oranına baktığımızda, Rusya % 56,2 ile en belirgin yükselişe işaret ederken, sıralamada yedinci olan Fransa’nın da % 54 ile diğer önemli artışı gerçekleştirdiği gözleniyor.
Gelen turist sayısında ağırlık olarak ikinci sırada bulunan İran’daki artış oranı ise % 4,8 ile sınırlı kalmış görünüyor.