Hükümet, bir süredir şikayet ettiği üst kurulların özerkliğini, çıkarılan kanun hükmünde kararname ile kaldırmış oldu.
Takip edenler hatırlayacaktır, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve bazı bakanlar, son dönemde üst kurullara yönelik tepkilerini sık sık dile getirmekteydi.
Başbakan Erdoğan bir konuşmasında; istediği gibi karar almadıkları, ekonomiye keyfi bir biçimde müdahale etmesine izin vermedikleri için bağımsız kurullarla ilgili rahatsızlığını da dile getirmiş, Türkiye’de faaliyet gösteren her bağımsız kurumdan memnun olmadığına vurgu yapmış ve yeni dönemde bu kurullarla ilgili de birtakım değişikliklere gideceklerini vurgulamıştı.
Hükümet, bir süredir şikayet ettiği üst kurulların özerkliğini, çıkarılan kanun hükmünde kararname ile kaldırmış oldu. Kaldırılma yöntemi oldukça ilginç. Aralara sıkıştırılan bir madde ile 10 “Bağımsız Kurum”un bağımsızlıkları kaldırıldı ve Kurumlar ilgili bakanlıklara bağlanmasının süreci başlatıldı.
Söz konusu KHK’ye göre, ilgili Bakan üst kurulların her türlü idari faaliyet ve işlemlerini denetleyecek artık.
ilgili madde şöyle; Resmi Gazete’de yayınlanan Avrupa Birliği Bakanlığı’nın Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 649 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname’nin 65 maddesinden birinde, şunlar yazılı: “MADDE 45 27/9/1984 tarihli ve 3046 sayılı Kanunun 19/A maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir.Bakan, bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşların (5018 sayılı Kanuna ekli (III) sayılı cetvelde yer alan kurumlar dâhil) her türlü faaliyet ve işlemlerini denetlemeye yetkilidir.”
Hangi kurumlar bunları da sayalım eksik kalmasın:
1- Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, 2- Telekomünikasyon Kurumu, 3- Sermaye Piyasası Kurulu, 4- Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, 5- Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, 6- Kamu İhale Kurumu, 7- Rekabet Kurumu, 8- Şeker Kurumu, 9- Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu, 10- Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu.
10 adet bağımsız düzenleyici ve denetleyici kurulun artık ‘bağımsızlık’ gibi bir sorunu kalmadı. Hükümetin ise 10 adet yeni ‘bağımlı’ kuruluşu bulunmakta.
Bu gelişme, hükümetin seçimden önce muhalefetten ve kamuoyundan gelen tepkilere karşın niye kanun hükmünde kararname (KHK) çırakma yetkisi almaya çalıştığını da ortaya koyuyor aslında. Hükümetin kamuoyunda ve Meclis’te tartışılarak alınması gereken kararları sessiz sedasız alabilmesi, ‘yaptım–oldu- bitti’ dışında başka bir anlam taşımıyor.
Oysa bu durum ekonomiyle ilişkili kararların alındığı alanlarda oldukça tehlikeli.
Türkiye ekonomisi, epeydir gelişen piyasalarda örnek gösterilen, kurumsallaşmaya başlayan piyasaları nedeniyle güven duyulan ekonomilerden biri. Bu güvenin sağlanmasında da kurulların çok büyük rol oldu.
Kurulların bağımlı hale getirilmesiyle birlikte ekonomiye keyfi müdahalelerin önü de açılacaktır. Bu durum Türkiye ekonomisine olan güveni olumsuz etkileyebilecektir mutlaka. Özellikle büyük önem taşıyan, doğrudan yabancı sermaye yatırımcılarının rahatsızlığı artacaktır.
Dolaylı ya da direk sıcak para girişi ve devletin ve özel kesimin dışarıda borçlanması mutlaka etkilenecektir.
Ayrıca, hükümet artık çok sallamasa da (ki haklıdır da) Kurulların bağımsızlığının kaldırılması ile Türkiye, yerine getirmiş olduğu AB’nin bir kriterinde geriye gitmiş oldu. Bu da müzakere sürecinde sorun yaratacaktır.
Hiç kuşkusuz adil bir sürecin garantisidir iyi işlerse ‘tarafsızlık’ olgusu. Umalım, hükümet ne yaptığını biliyor olsun.