FED'in 600 milyar dolarlık son operasyonu döviz borsalarını epeyce hareketlendirdi.
ABD Merkez Bankası; para musluklarını açarak, enflasyon beklentisini deflasyon endişesini savuşturmada kullanmayı hedefliyor. FED aynı zamanda tahvil ve hazine bonosu alımlarıyla faizleri de aşağıya çekmeyi umuyor. Böylece hazinenin borç senetlerini cazip olmaktan çıkarmak ve yatırımcıyı, daha kârlı olacağı için, reel değerlere yatırım yapmaya teşvik edeceğini düşünüyor.
FED’in 600 milyar dolarlık son operasyonu; piyasada, enflasyon ve spekülasyon doğurabileceği endişesi ile dolardan kaçışa yol açmış oldu. FED, resesyona karşı şimdiye kadar piyasaya sürdüğü para, 1 trilyon 750 milyar dolar.
ABD’deki işsizlik yüzde 10'la rekor seviyede. Enflasyon oranı ise binde sekiz. Büyüme hızı istihdam kaybını önleyecek oranlara ulaşamıyor. Merkez Bankası’nın deflasyon endişesi oldukça yüksek.
Dünyanın önde gelen merkez bankaları, mali krize karşı 8 Ekim 2008'de yaptıkları zirve toplantısında, krize karşı ortak hareket etmeye karar vermişti aslında. Bu kapsamda faiz hadleri de aşağıya çekmişti. Ancak, FED'in son kararı, piyasalarca 2 yıllık anlaşmanın terk edilmesi olarak yorumlanıyor.
Kriz ittifakı bitiyor mu?
ABD Merkez Bankası FED’in ekonomiyi canlandırmak için 600 milyar dolarlık tahvil alım operasyonuna girişme kararı, Avrupa’da olumsuz yankı buldu. Alman Maliye Bakanı Schäuble’den beklenmedik sertlikte eleştiri geldi.
Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) ekonomiyi canlandırma amacıyla piyasaya 600 milyar dolar daha süreceğini duyurması, AB’den ciddi eleştiriler gelmesine sebep oldu. Avrupa’nın temel endişesi; ABD ekonomisinin sorunlarının daha fazla borçlanarak çözülemeyeceğine inanması aslında. Ayrıca AB, FED'i uluslararası sözleşmelere uymamasından da oldukça rahatsız.
Avrupa Merkez Bankası'nın tepkisi
Avrupa Merkez Bankası (EZB) FED'in müdahalesinin politikalarında herhangi bir değişikliğe neden olmayacağını, para musluğunu sıkmayı devam edeceklerini açıkladı. Bu kararda Almanya’nın etkisi oldukça büyük.
FED'in müdahalesine ekonomistlerin yorumu da genelde olumsuz. En önemli eleştiri, FED'in politikalarının kalıcı zarar verebileceği yönünde. Ayrıca FED'in tahvil alım kararının, ABD ekonomisinin yapısal sorunlarının çözümüne katkı sağlamayacağı görüşü çokça dillendirilmekte. Diğer bir görüş ise; para politikasında atılan son adımın reel ekonomi üzerinde önemli etkileri olacağı yönünde. Özellikle faiz oranlarının asgari düzeyde olması, kredi talebinin düşüklüğü, hanelerin borçtan kurtulma telaşında olduğundan kredi almaları mümkün kılmıyor.
Ayrıca; Likidite fazlası artan özel şirketlerin de krediye ihtiyacı bulunmuyor, bu durumda; ticari bankalar, Merkez Bankası’nın para dolaşımına sokacağı yüz milyarlarca doları depolayacak gözüküyor.
Tüm bu eleştirilere FED Başkanın yanıtı ise; tahvil alımı operasyonunun piyasaların canlanmasını sağlayacağı yönünde.
Para politikasının gevşetilmesinin riski ve yan etkileri yok mu?
Var tabi ki…
Para politikaları, ekonomiyi gecikmeli olarak yansımakta. Eğer FED piyasaya sürdüğü paranın etkisi hedeflendiği gibi çıkmazsa, böyle bir durumda rotayı düzeltmek iyice zorlaşacaktır. Çünkü, para bolluğunun yol açacağı enflasyonu frenlemek istendiği gibi kolay olmayabilir.
Hazine bonosu ve tahvil alınacağının öğrenilmesinden sonra doların hemen değer kaybetmesi de, emisyondaki artışın yan etkilerinin şimdiden ortaya çıktığını gösteriyor. Para hacminin genişlemesi doları ucuzlatıyor. Gerçi FED ucuz doların ihracatı teşvik edeceği hesaplamıştır ama, karşılığında ithal malları pahalanacağını ve bunun da enflasyona yol açacağını unutmamak gerek.
ABD’de para hacminin şişirilmesi, arzulanan etkiyi göstermediği takdirde, Amerikan ekonomisi önümüzdeki yıl yeniden resesyona sürüklenebilir. Böyle bir durumda Merkez Bankası’nı devlet bütçesini doğrudan finanse etmeye zorlanabilir ki, bu durum merkez bankasına olan güvenini etkileyecektir mutlaka.