Bu hafta piyasalar Avrupa’ya odaklanmış durumda.
2009 yılında yüzde 4,7 daralan Almanya'nın gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH), 2010 yılında yüzde 3,6 büyüdüğü açıklandı. Almanya'da önceki yıl yüzde 22,6 gerileyen makine ve teçhizat yatırımları geçen yıl yüzde 9,4 artarken, 2009 yılında yüzde 0,2 düşen hane halkı harcamaları 2010 yılında ise yüzde 0,5 büyümüş. Önceki yıl yüzde 9,4 düşen ithalat geçen yıl yüzde 13 yükselirken, ihracat yüzde 14,2 artış göstermiş.
Almanya'nın geçen yıl bütçe açığı GSYH'nin yüzde 3,5'i seviyesinde gerçekleşmişti. Böylece, Almanya'nın bütçe açığı beş yılda ilk kez AB'nin yüzde 3 olan seviyesinin üzerine çıkmış oldu.
Sorunlu AB ülkeleri olmasa, Almanya’nın ekonomik büyüme ile ilgili sorunu olmayacağı kesin.
Gelelim sorunlu ülke Yunanistan’a; Yunanistan borçlanması sınırlı etki yarattı piyasalarda. Borçlanmasında, 1,5 milyar Euro hedefliyordu, 1,95 milyar Euro olarak gerçekleşti. İhalede, ortalama getiri yüzde 4,9 oldu. 9 Kasım'daki ihalede ortalama getiri yüzde 4,82 olmuştu. Bu durum, Kasım ayındaki borçlanmaya kıyasla, hem talep hem de maliyet koşullarında kötüleşmeye var. Gerçi bu tablo, bölgeye yönelik algılamada oluşan değişiklik karşısında sürprizde olmadı.
Portekiz’in dün düzenlediği 3 ve 9 yıllık tahvil ihaleleri, beklediğimiz gibi çok ciddi bir sorun olmadan gerçekleşti. İlginin daha fazla olduğu uzun vadeli kağıtta, talep/satış oranı 3,2 ile önceki ihalede gerçekleşen 2,1’e göre önemli bir iyileşme gösterirken; borçlanma oranı % 6,806’dan % 6,719’a geriledi.
Borçlanma faiz oranının % 7 kritik seviyesinin altında kalması, endişelerin daha fazla artmaması açısından oldukça önemli. Ancak, ihale öncesinde iyimserlik satın alındığından, piyasalara ilave bir momentum kazandırması zor. Çünkü, mevcut borçlanma koşulları hala arzu edilen seviyelerin uzağında ve borç sorunu endişelerini ortadan kaldırmaya yetecek güçte değil.
Dolayısıyla, Euro-dolar paritesindeki toparlanma hareketini, yukarı yönlü olmadı. Teknik olarak yön hala aşağı. Özellikle 1,3090 seviyesinin altında kalındıkça da satışların sürmesi beklenebilir. Bu seviyenin üzerindeki kapanışta 1,3215’ler test edilebilir. Ancak bu seviyenin üzerindeki kapanışta yönün yukarıya döndüğünü söyleyebileceğiz.
Japonya’nın Euro sıkıntısı
Japonya ve Çin’in Euro bölgesine tahvil alım ile destek açıklasalar da durum pek öyle görüldüğü gibi değil. Çünkü, Japonya, Euro rezerviyle notu AAA olan Euro Bölgesi tahvillerinden alacağını açıkladı. Japonya’nın ilk etapta yapacağı alımda 930 milyon Euro civarında.
Japonya’nın notu AAA olan Euro Bölgesinden tahvil alması, sorunlu AB ülkelerine, dolayısıyla da Euro’ya bir etkisi olmayacaktır. Japonya, hem sadece elindeki Euro rezervini kullanarak tahvil alımı yapacak hem de riskli ülke tahvillerini değil, temerrüde düşme riski sıfıra yakın EFSF tahvillerini alacak.
Japonya’nın sıkıntısı aslında; Euro Bölgesi’nin tekrar resesyona girme tehlikesi. Bildiğiniz gibi Japon ekonomisi ihracata dayalı. Euro bölgesinin resesyona girmesi demek, Japon ihracatını sekteye uğraması demek ki, Japonya’nın bunu göze alması mümkün değil.
Altın ve petrolde durum
ABD ham petrol vadeli kontratlarının üretim kesintileri ve soğuyan hava nedeniyle % 2 değer kazanarak varil başına 91 $’ın üzerinde kapanması altının enflasyona karşı hedge olarak cazibesini de artırıyor.
Dünyanın iki numaralı tüketicisi Çin’den gelen talep yanında, Yunanistan ve İrlanda’dan sonra Portekiz’in de uluslararası bir kurtarma paketine başvurabileceği yönünde ki endişe, altını yukarı çekse de bu uzun soluklu gözükmüyor.
Veri gündemi hareketlenecek
ABD’den Bej Kitap, ekonominin farklı kesimlerinden alınan son sinyallerin ortaya konması açısından dikkatle incelenecek. Özellikle, parasal gevşemenin devamında istihdam koşullarının ne kadar temkinlilikle değerlendirileceği oldukça önemli. Ayrıca, artan bütçe açığı karşısında Aralık rakamlarının beklendiği gibi bir yavaşlama gösterip göstermeyeceğine bakılacak.
Avrupa tarafında ise, Kasım sanayi üretiminde beklenen üretim artışı, geçen hafta Almanya’da hayal kırıklığı yaratan sonuçlardan sonra aşağı yönlü riskler taşıyor. Ancak, Euro-dolar paritesi açısından, AB ülkelerinin borçlanma sonuçları verilerden daha belirleyici olacak.