Fed, faiz oranlarını beklentilere uygun olarak % 0-0,25 aralığında bıraktığı toplantısında, ekonomik toparlanmanın devam ettiği görüşünü korumakla birlikte, bunun hızının beklediğinden daha yavaş olduğunu dile getirdi. Aynı zamanda, işgücü piyasasının da beklediğinden daha zayıf toparlandığına dikkat çekti.
Böylece, bu yılın büyüme tahminini % 3,1-3,3’ten % 2,7-2,9’a indirirken, işsizlik oranı tahminini de % 8,4-8,7’den % 8,6-8,9’a çıkardı.
Gelecek yıla ait tahminlerini ise, benzer revizyonlarla sırasıyla, % 3,3-3,7 ve % 7,8-8,2 olarak açıkladı.
Büyüme hızı ve istihdam piyasasıyla ilgili gözlenen temkinlilik, gevşek para politikasından çıkışın kısa sürede olmayacağı görüşünü destekliyor.
Piyasa beklentileri, faiz artışı için en erken zamanlama olarak yılın son çeyreğine işaret ediyor.
Diğer taraftan, büyümedeki zayıf seyrin kısmen, yüksek gıda ve enerji fiyatlarının satın alma gücü üzerindeki olumsuz etkisi ve Japonya’da yaşanan deprem gibi geçici faktörlerden kaynaklandığı düşünülüyor. Dolayısıyla, yılın ikinci yarısında büyüme hızında artış ve işsizlik oranında tekrar düşüş eğilimi bekleniyor.
Enflasyonla ilgili olarak, son dönemdeki artışa dikkat çekilmekle birlikte, bunun daha çok emtia ve ithal fiyatlardaki artıştan kaynaklandığı; bu geçici etkilerin ortadan kalkınca enflasyonun düşüş trendine gireceği görüşü savunulmaya devam ediyor.
Ayrıca, uzun vadeli enflasyon beklentilerinin hala rahat bir görünüm sunduğuna dikkat çekiliyor.
Bu doğrultuda, enflasyon projeksiyonlarındaki yukarı revizyonun sınırlı ölçüde olduğu görülüyor. 2011 çekirdek enflasyon tahmini % 1,3-1,6’dan % 1,5-1,8’e; 2012 tahmini % 1,3-1,8’den % 1,4-2,0’ye çekilmiş.
Büyüme hızındaki yavaşlık, zayıf istihdam ve konut sektörü gibi unsurlar karşısında, düşük faiz ortamının uzunca bir süre devam edeceği ifadesinde bir değişiklik yok.
Tahvil alımları planlandığı gibi bu ay sonunda sona eriyor. Ancak piyasadan likidite çekilmeyecek; anapara geri ödemesi olan tahvillerin yerine alım yapılacak. Şimdilik yeni bir tahvil alım süreci gündemde değil.
Sonuç olarak, büyümedeki aşağı yönlü risklere duyarlı tutum, para politikasının piyasalara desteğinin devam edeceğine gösteriyor.
Avrupa merkez bankası oranlarıyla aradaki faiz farkı, Euro-dolar paritesinin - Yunanistan’ın borç krizi yönetilemeyecek boyuta gelmediği sürece - Euro lehine hareketini sürdürmesine neden olacaktır.