21. yüzyılda küreselleşme ve teknolojik yenilikler, finans piyasalarında da rekabetin artmasına ve bu piyasaların da hızla yeni çözüm önerileri üretmesi noktasına getirmiştir. Günümüzde teknolojik yenilikleri yoğun bir şekilde kullanan finansal piyasalar; hız, güvenilirlik ve çoklu ulaşıma anında cevap verebilen düzeneğe giderek daha bağımlı hale gelmesi ile de özel bir konumda bulunmaktadır. Küreselleşme olgusu ile sınırlarını iyice yitiren finansal piyasalar, doğası gereği yoğun rekabet ortamında ayakta kalabilmek içinde çeşitli strateji arayışlarına girmiş bulunmaktadır.
Finansal piyasalarda yaşanan yoğun rekabet ortamı sadece aracı kurumlar ya da yatırımcıları değil borsaları da önemli boyutlarda etkilemiş bulunmaktadır. Örneğin uluslar arası piyasalarda artan rekabete cevap verebilmek için borsalar kar amaçlı anonim şirketler olarak yeniden yapılanma arayışına girmişlerdir. Özellikle 90’lı yıllarda başlayan bu süreç önemli ivme kazanarak bölgesel birleşmeler, ortak platformlarda işlem olanakları ve ortak pazar oluşturulmasına kadar uzanmıştır.
Günümüzde borsalar, ileri teknoloji kullanımı ile işlem hacminin hızla arttığı ve yaygılaştığı bir platformda rekabet etmektedir. Küreselleşme olgusu ile teknolojik gelişmeler ve stratejik işbirliği imkanları, coğrafi sınırları aşarak piyasaları birbirine daha da yaklaştırmıştır. Bu görüntünün çok yakında belki de bir küresel elektronik piyasanında oluşmasına neden olacağı sıkça konuşulan bir konu olarak gündemdedir. Önümüzdeki yıllar içerisinde pek çok borsanın ticari organizasyonlara dönüşmesi gerektiği ayrıca, dünyada bir çok borsanın iletişim ve teknoloji şirketleri satın aldıklarını veya bu şirketler tarafından satın alındıklarını bu görüntünün ise ileride olacakların en yakın habercisi olduğu belirtilmektedir.
Borsalar arasındaki ticari rekabet sadece işlem hacmi ve likidite değil, hizmet ve veri satılması konularında da yoğunlaşmıştır. Kürelleşme ve iletişimdeki ileri teknoloji yatırımcılara neredeyse bütün gün tüm zaman dilimleri arasında işlem yapma imkanı da sağlamaktadır. İleriye yönelik olunşan görüntü odur ki, yakın gelecekte yerel borsaları biraraya getiren üç temel işlem merkezi olarak; Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’nın öne çıkacağı en çok teleffuz edilen yaklaşım olmaktadır.
Yatırımcı dünyanın her yerinde gerçek zamanlı fiyat bilgilerine ulaşabilmekte ve kişisel bilgisayarlarla karmaşık piyasa analizleri yapılabilen programları kullanmaktadır. Yatırımcıların web tabanlı ağları kullanarak portföy durumlarına ilişkin ayrıntılı raporlar alabilmesi, aynı zamanda hızlı karar alma, güvenilirlik ve farklı piyasalar arasında rahatça hareket edebilme olanağı sağlamaktadır. Artık finansal piyasalarda pozisyon alan yatırımcıların yatırım araçlarına ilişkin daha çok seçeneğe ve bilgiye sahip olması, işlem yapmak istedikleri her piyasaya kolayca erişebilmesi ve daha iyi, daha ucuz aracılık hizmeti alabilmesi imkanı da çok ciddi ilerlemeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün bu gelişmeler sonucunda yatırımcının ulaştığı ve daha önce hiç ulaşamadığı kadar büyük olan bu seçme şansı, borsaları değişime zorlayan etkenlerin başında gelmektedir.
Artık yatırımcıların herhangi bir sınırlamaya ya da zaman kısıtlamasına tabi olmadan istediği posizyonu alabilmesi, nitelik ve çeşitlilikte alternatiflere sahip olması ve rahatça işlem yapabilmesi borsalarda yeni oluşumlarıda zorunlu kılmıştır. Böyle bir ortamda Türkiye’de olduğu gibi kamu kontrolünde -Türkiye’de borsa başkanları üçlü kararneme ile atanmaktadır, yöetim kurulları olmasına rağmen kararlarda etkisizdir ayrıca siyasi kadrolaşma yoğundur, buna en iyi örnek İstanbul Altın Borsası’dır, İAB’nin kadrosu AKP döneminde neredeyse tamamen değişmiştir- olan borsaların herhangi bir avantajının olmayacağı açıktır. Bir borsanını varlığını sürdürmesinin en temel belirleyicisi bilindiği gibi sunduğu hizmetlerin fiyatına ve niteliğine bağlı bulunmaktadır. Ancak gelişen teknoloji ve küreselleşmenin kaldırdığı coğrafi sınırlar yeryüzündeki herhangi bir borsayı diğer borsalara göre farklı kılan özellikle konum ve zamana bağlı ayrıcalıkları ortadan kaldırmıştır. Bu durumda bir borsanın diğerine tercih edilmesini sağlayacak tek kriterin sunacağı hizmetin kalitesi ve fiyatı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bir borsanın sunduğu hizmetlerin ve imkanların varlığını sürdürmesinde yaşamsal öneme sahip olduğuna göre hizmet kalitesinin yükseltilmesi, ucuz ve yeterli imkanlar sağlanması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu sebepten dolayıdır ki borsaların dönüşüm gerekliliği zorunluluk haline gelmektedir.
Borsaların dönüşümünde başta en önemli belirleyici olan mülkiyet mekanizmasının değiştirilmesi yatmaktadır. Borsalarda mülkiyet değişikliği ile borsa faaliyetlerinin müşteri odaklı olarak yeniden düzenlenmesi ve yönetimin bu yönlü oluşturulması yatmaktadır. Müşteri odaklı düzenleme, hizmet kalitesini arttırdığı gibi yatırımcılara sunulan imkanları da geliştirecektir. Mülkiyet değişikliği karlılık güdüsü ile haraket edeceğinden borsa karından doğrudan etkilenen bir baskı grubuna kötü yönetimden kaynaklanan verimsizliğide önünü tıkamış olacaktır.
Borsalarda dönüşüme gidilmesi borsanın sadece mülkiyet yapısını değil, yönetim ve karar mekanizması, özdüzenleme fonksiyonları ve finansal yapısını da etkilemektedir. Bu süreçte mülkiyet hakkının sınırlananabilmekte, yönetim kurulu üyeleri ile komitelerin azaltılabilmekte, işlem yapma imkanının mülkiyet hakkından ayrılması sağlanabilmekte, borsa hisse senetlerinin aynı borsaya kotasyonu edilebilmektedir. Dönüşüm sürecinin önemli bir diğer özelliği muhtemel çıkar çatışmalarını önlemeye yönelik olarak borsaların özdüzenleme işlevlerinin yeniden yapılandırılmasıdır. Bu konuda, temel yaklaşımın özdüzenleme görevi ile piyasa işletme fonksiyonlarının birbirlerinden ayrılması olduğu söylenebilir. Temel hedefleri ve düşünce biçimi açısından özelleştirme ve dönüşüm arasında büyük farklılıklar bulunmamaktadır. Hatta devlet borsaları için demutualization sürecinin özelleştirmenin bir yöntemi olduğunu yaygın olarak kabul edilmektedir.
Ülkemizde borsalar, (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası ve İstanbul Altın Borsası) kamu tüzel kişisi olarak değerlendirilmektedir. Küreselleşmenin yarattığı uluslararası rekabet ortamında borsaların bu yapıda olması gerekli esnekliği ve stratejik karar alma imkanını sağlayamayacaktır.
Türkiye’de borsanın uluslar arası rekabete dayanabilmesi, pazardan pay sahibi olabilmesi ve varlığını sürdürebilmesi için en az rakiplerindeki kadar elverişli araçlarla donatılmasını gerekir. Aynı şekilde teknoloji ve iletişim sistemlerindeki gelişmeler, genel olarak bütün dünya borsaları üzerindeki rekabetçi baskıyı giderek arttıracaktır. Böyle bir ortam ülkemizde de borsaların rekabet gücü konusun ciddi endişeler taşınacağı kesindir.
İMKB ve İAB’nin rekabet gücünü arttırmaya yönelik stratejilerin başında kar amaçlı ve müşteri odaklı olarak yeniden yapılandırılması gelmektedir. Planlanacak yeni stratejilerle değişen piyasa koşullarına hızla uyum sağlayan, esnek ve aktif bir yapı oluşturulma gereklidir. Oluşturulacak yapının başarılı olması için, piyasa ihtiyaçlarına cevap verebilecek düzenlemeler yapılmalıdır.