Fenerbahçe, son haftalardaki çıkışını sürdürdü ve ligin iyi takımlarından biri olan Alanya’yı hem de deplasmanda beş golle devirerek ikincilik yarışını kovalamaya devam etti. Geçen hafta Trabzon maçındaki gövde gösterisinden sonra bu hafta bu kadar net bir galibiyetin gelmesi anlamlı oldu.
Alanya iyi bir takım ama çok belirli bir oyun planı var. Bu oyun planını çözerseniz farklı galibiyet işten değil ama çözemezseniz farklı yenilgi de gayet mümkün. Topla çok fazla pas yaparak ama yavaş çıkıyorlar, orta sahaya geldiklerinde çok iyi bir direkt oyunla kaleye gidiyorlar ve özellikle defans arkasına Efecan’ı kaçırarak çok etkili oluyorlar. Burada yapılması gereken topla çıkmaya kalkışırken doğru presle topu kapmak ve asla yapılmaması gereken ise topla çıkarken kesinlikle top kaptırmamak. Fenerbahçe ilk yarı bunları iyi bir şekilde yaptı, her ne kadar bu şekilde sonucunu alamasa da ilk devreyi hakim bir şekilde önde kapatmayı da bildi.
Sakat ve cezalı oyunculardan ötürü İsmail Kartal, ilk bakışta 4-2-3-1 gibi duran ama esas itibariyle bir tür 4-4-1-1’i andıran Mesut’a göre kurgulanmış bir oyun planını tercih etti. Mesut’u oyunun merkezine koyup etrafını hareketli oyuncularla çevreledi ve özellikle pres ve hücuma geçiş iyi işledi. Ancak hâlâ daha ritmini bulamayan Mesut, bir pozisyonda çok da kuvvetli olmayan bir şut girişimi ve tamamen tesadüfen önüne düşen bir topta Serdar’a yaptığı kilit pas dışında çok da oyunda yoktu. Yine de atletik, mücadeleci ve hatta yer yer cüretkâr oyun ilk yarı için Fenerbahçe’ye fazlasıyla yetti.
İkinci yarının hemen başında gelen penaltı golü takımı rahatlatabilirdi. İşte burada İsmail Kartal’ın defosu ortaya çıktı, güzel şeyleri söyleyelim ama bunları da atlamayalım. Fizik olarak yetersiz olan Ozan ve Mesut oyundan düşünce Fenerbahçe takriben 20 dakika ciddi bir abluka ve kalesinde de iki gol gördü. Buna 60. dakikada müdahale etmesi gerekirdi. Pas oyununu bırakıp direkt oyuna geçen Alanya maçın temposunu belirledi, morali de arttı ve artık galibiyeti istemeye başladı.
72. dakika geldiğinde ise sahada bambaşka bir maç başladı ve bu maçın da adı Arda Güler oldu. Önce sağ kanatta aldığı topta çok güzel bir şekilde oyunu açtı ve sonra Szalai’nin yaptığı uzun menzilli ortaya Rossi eğer dokunabilirse topu gönderebileceği tek noktayı hesaplayıp oraya mükemmel bir koşu yaptı ve çok temiz bir gol attı. Tıpkı hayranı olduğu Alex’in santrfor arkası koşuları gibiydi. Sonra Rossi ile verkaça girip dördüncü golün, her ne kadar hızını ayarlayamasa da, kilit pasını veren adam oldu. En sonda da öyle bir yere topu attı ki Berisha’nın bile o golü kaçırması olanaksızdı. Tıpkı hayranı olduğu Alex’in 2005-2006 yıllarında Nobre’ye yaptığı asistler gibiydi. İsmail Kartal’ın artık şunu net bir şekilde görmesi gerekiyor; Arda artık korunması gereken umut vaat eden oyuncu değil üzerine sistem inşa edilmesi gereken gerçek bir yıldıza dönüşüyor. Dün kurgulanan ve 20 dakika hariç saat gibi çalışan sistemde acaba Mesut değil Arda olsaydı neler olurdu? İşte bunu tahmin etmek zor, yaşamamız ve görmemiz gerekiyor.
İki parantezim daha var. İlkini Rossi için açacağım. Sezon başından beri ilk defa gerçekten bir kanat forvet performansı ortaya koydu ve son gol hariç tüm gollerde o vardı. Kendisine daha evvel sinek ikili demiştim ama bu akşamki performansı sinek as seviyesindeydi. Oyuna defansif anlamda katkı veriyordu, bunu inkar edemem ama ilk defa gerçekten bu kadar oyunun içinde ve bu kadar faydalıydı. İkinci parantezim ise Efecan ile ilgili; ara dönem transferi son anda yattı, hatta galiba Alanya yönetimi ile de bir gerginlik yaşandı ancak önümüzdeki sezon Fenerbahçe’nin transfer listesinde ne olursa olsun ilk sırada yer almalı.
Son beş haftada alınan 13 puan oldukça önemli ve önümüzdeki hafta içerideki Konya maçı ikincilik hedefinin ne derece gerçekçi olacağını gösterecek. Son iki haftanın doğruları alınıp isimlere aldanılmazsa bu takım kalan haftalarda seneye üzerine doğru transferle inşa edilebilecek bir hale gelebilir.