Fenerbahçe, beklenen performansın altında kalmasına rağmen her zaman zor olan ligin ilk maçından üç puanla ayrılmasını bildi. Yepyeni bir yapılanmanın başarılı olması halinde meyveleri en erken Ekim ayında toplanmaya başlayacaktır ve bu nedenle beklentilerin altında kalınması gayet doğal. Ancak istenen ya da istendiği söylenenle sahadakinin bu kadar farklı olması şaşırtıcı oluyor.
Bu takım 4-3-3 oynayacaksa bu sistemin olmazsa olmazlarını bir daha hatırlamakta yarar var. Savunma orta sahaya yaklaşır, bekler kanat hücumlarının patronu olur, açıklar içeri girer ve santrforu desteklerler. Ön libero, defansın arasına girip araya atılan toplarda kademe yapar. Orta sahadaki iki sekiz numara ise hücuma geçiş oyununu yönetir ve rakibin çıkışlarında hızlı presle top kapmayı, kapamıyorsa bile en azından savunmanın yerleşmesi için fırsat yaratmayı amaçlar. Santrfor takımın sadece golcüsü değil ilerideki son pas istasyonudur. Bunların hepsi bir arada gerçekleştiğinde sistem gayet güzel çalışır, biri bile aksasa tehlike çanları duyulmaya başlar.
Bursa maçına baktığımız zaman her iki bek oyuncusunun da kanat hücumunu organize etmekten uzak bir şekilde temelde savunma fonksiyonlarına eğildiklerini gördük. Ön liberoda Mehmet Topal görevini doğru yapan adamdı ancak sekiz numarada Josef tek kalınca rakibin hızlı çıkışları engellenemedi ve Josef de ister istemez geriye çekildi. Böylece kaleci, dört defans ve iki orta saha açısından bakıldığında sistem hiç de istenmeyen Aykut Kocaman sistemine benzemeye başladı. Burada problem zannedilenin aksine Mehmet Topal ve Josef’in bir arada oynaması değil Giuliano’nun sekiz numara pozisyonu ile hiç alakasının olmamasıydı. Giuliano kötü bir oyuncu değil ancak iyi bir oyuncu da değil. Kendinden daha aşağı seviyedeki takımlara karşı orta sahadan birisini hücuma yaklaştırmak o oyuncu verimli olduğu müddetçe çok da yanlış olmayabilir. Ancak Giuliano top tekniği yüksek olmayan, topu hızlı oynayamayan, geçiş oyununa müsait olmayan bir oyuncu ve hele dünkü gibi hücum organizasyonlarında da etkin olmadığı maçlarda bu sefer takımın orta sahada defo vermesine yol açıyor. Daha evvelden de belirttiğim gibi Giuliano ya bu sistemde sekiz numaraya ikna olacak ve dinamizmi ile katkı sunacak ki Türkiye’de bile bunu yapabilecek beceride onlarca oyuncu var ya da orta saha, çok da uzak olmayan bir vadede Mehmet Topal, Josef ve Eljif’ten oluşacak. On numara olmaya kalkarsa bu taraftarın sekiz sene boyunca on numaranın ne olduğunu çok iyi öğrendiğini, tabiri caizse kralını izlediğini unutmaması gerekir. Eğer henüz 4-3-3 formatı tam oturtulamadığı için Cocu, riske girmeyip takımın bildiği Aykut Kocaman modeliyle idare etmeye çalışıyorsa buna bu mevsimde çok itiraz etmem ancak sistemini belki ufak değişikliklerle oynatmak derdindeyse Giuliano bu sistemi bozuyor. 4-3-3 orta sahasından beklenen atılan ikinci golde üç kişinin arasında o bölgede oynamamasına rağmen Barış’ın yaptığı prestir. Bu olmayınca rakip dünkü gibi gayet rahat çıkar ve özellikle çapraz toplarla da beklerin arkasına sarkar. Zira bu sistemde beklerle kademeli oynayacak olan sekiz numaralardır.
İşin hücum tarafına baktığımızda yedek bıraktığı Valbuena’ya adeta ders veren bir Barış izledik. Topla etkili olduğu bölge dışında olabildiğince az temas kurdu, hızlıca pas verip boşa çıktı ve topu defalarca tam istediği gibi önüne aldı ve driplinge başladı. Heyecanını yendiği zaman, biraz daha kendine güvendiği zaman çok daha iyi olacak; taraftar top onun ayağına geldiğinde heyecanlanıyor ve bu da bu yaştaki bir adam için müthiş bir kredi demektir. Soldado ve Ayew henüz fizik olarak hazır değiller ve tam performans gösteremediler ancak özellikle sağ kanatta oynarken üç kere ceza sahası içinde gol pozisyonuna girmiş olması Ayew’in kanat oyuncusundan beklenenleri sahaya koyabileceğini gösteriyor. İleride gerçekten istasyon olabilecek, top tutup yüksek topları indirip servis edecek bir santrfor hem Barış’ın hem de Ayew’in işini kolaylaştıracaktır. Burada da Slimani aşısının tutup tutmayacağına bakacağız. Zira Soldado tek başına bunları yapabilecek bir oyuncudan ziyade çift forvet oynayan takımların fırsatçı golcüsü olmaya daha uygun bir adam.
Takım henüz oturmamışken bu dönemi az puan kaybıyla geçmek çok önemli; zira geçen seneki en büyük sorun burada ortaya çıkmıştı. Daha da önemli olan ise hiç vazgeçmeden istikrarlı bir şekilde isteneni yapmaya çalışmak, ısrar etmek ve zaman geçtikçe sürekli olarak üstüne koymaktır. Tam bu noktada Valbuena’nın yedekliği Benfica maçı öncesi dinlendirme amaçlı değilse tüm takıma mükemmel bir mesajdır. Benzer mesajı yakında Giuliano da alırsa şaşırmayın.