14 Nisan 2019

Galatasaray için "o gün" bugün mü?

Avrupa'da başarı kazanamayan, borç içindeki iki dev kulübün gündeminde bir kez daha "20 yıllık Kadıköy fobisi" var. İlle GS kazanmalı ve 20 yıllık seri sona ermeli! FB içinse Kadıköy'ü yıkılmaz kale olarak korumak bugün neredeyse küme düşmemek kadar önemli

Gözümüz aydın! Yerel seçim, mazbata, soğan fiyatı, döviz kuru ve hatta "kara delik"in dahi bir süreliğine unutulacağı, çok özel bir güne girmiş bulunuyoruz! Türkiye'de bugünün gündemi, acaba şampiyonluğa oynayan Galatasaray, zor günler geçiren rakibi Fenerbahçe'yi yenebilecek mi? Üstelik de tam 20 yıldır galip gelemediği Kadıköy'de!..

Sorunun cevabını bu akşam 20:45'te öğrenmiş olacağız ama ortada 20 yıllık bir "gelenek" olduğuna göre öncelikle bu geleneğin arka planına bakmakta yarar var.  

Nostaljik derbiler geride kalırken...

Türkiye özelinde, statların müşterek kullanıldığı ve rakip seyircilerin tribünde bir arada, karışık oturduğu bir "altın dönem"den söz edilir hep... 90'larda bile hâlâ, artık üç büyüklerin kendilerine ait statları olsa da tribünlerin yüzde 50-50 paylaşıldığı günler dün gibi hatırımızda. O şartlar altında derbiler, fazlasıyla sürprize açıktı. 

1989 Türkiye Kupası'nda örneğin, Galatasaray kendi evinde ilk yarıyı 3-0 önde tamamlayacak, ama ikinci yarı Hasan Vezir'in "hat-trick"iyle Fenerbahçe maçı 4-3 kazanacaktı!  

1993'te bu kez Galatasaray, 10 kişiyle rakibini 4-1 mağlup ederek şampiyonluk yürüyüşüne Kadıköy'de başlayacaktı. 

 "Üç ihtimalli" futbol şöleniydi derbiler ve sonucu kestirilemezdi. Ta ki statları ticarethane, taraftarı ise müşteri olarak gören "endüstriyel futbol" kapımızı çalana kadar... Yeni nesil statlarda artık favori, istisnai durumlar haricinde her zaman ev sahipleri olacaktı.

İlk örnek: Şükrü Saracoğlu Stadı

1998'de "Şükrü Saracoğlu" adını alan ve 1999'dan itibaren peyderpey yıkılarak kapasitesi artırılan Fenerbahçe Stadı, yenilenen yapısıyla Türkiye'de "endüstriyel futbol"un ilk kalesi haline geldi. Az sayıda rakip seyircinin "ağırlandığı" bu yeni modelde, tribünler sahaya çok yakındı. Böylece taraftarlar hem rakip takım hem de hakem üzerinde inanılmaz bir baskı kurabiliyorlardı.  

Ne tesadüf ki Galatasaray da son Kadıköy zaferine stat restorasyonunun henüz başladığı 22 Aralık 1999'da ulaşacak, Şükrü Saracoğlu serpilip geliştikçe bir daha oradan galip ayrılamayacaktı. 

Galatasaray cephesinde kimileri bu durumu hakemlere, kimileri Fenerbahçe taraftarının zaman zaman şiddet sınırlarını zorlayan enerjisine bağlayacaktı. Hatta medyada Aziz Yıldırım'ın stat inşaatı sırasında "büyü" yaptırdığı, muska yazdırdığını iddia edenler çıkacaktı! Ama kesin olan, Fenerbahçe'nin kendi evinde ekstra motivasyon yakaladığı, Galatasaray'ın ise favori gösterildiği maçları bile kötü oynayarak kaybettiğiydi.  

Bir "mobil çağı ayini": 6 Kasım

Kadıköy'de "20 yıllık fobi"nin asıl miladı 6 Kasım 2002'deki 6-0'lık maç olacaktı. Gerçi 1911'de Galatasaray'ın aldığı 7-0'lık galibiyet hâlâ rekordu derbi tarihinde. Ama tek fotoğraf karesi bile olmayan bir maçın, pek de kıymetiharbiyesi yoktu sosyal medya devrinde!..

Twitter'da "hashtag"i açılabilen, Facebook'ta videoları elden ele paylaşılan 6 Kasım, böylece bir "mobil çağı ayini"nin yıldönümü haline gelecek ve psikolojik üstünlüğü tamamen sarı-lacivertlilere aktaracaktı.

 

İşin ilginci Fenerbahçe, o sezonu Galatasaray'ın 26 puan gerisinde bitirecek ve 6-0'ı kazandıran teknik direktör Werner Lorant'ı neredeyse sopayla kovalayacaktı!

 

Çok değil, dört yıl sonra, Fenerbahçe bu kez Galatasaray'ı 4-0'la yenip liderliğe yükselecek ve herkes lige bitti gözüyle bakacaktı. Ama sezonun son maçında Denizlispor'u yenemeyen sarı-lacivertliler, trajik biçimde şampiyonluğu Galatasaray'a kaptıracaktı.

Yani "derbi zaferi", her şey demek değildi!

 "Fobi" bitti aslında...

Nitekim Kadıköy derbileri tarihinde ibre, 2012'de Galatasaray'a dönecekti. 6-0'lık hezimette de görevde olan Terim, o yıl Fenerbahçe'nin sahasında şampiyonluk kupası kaldıracak ve rakibine ikinci bir Graeme Souness travması yaşatacaktı. "O gün" gelmiş, "fobi" sona ermişti bile. 

Ama skor odaklı endüstriyel futbolda, milenyum çağının Kadıköy galibiyeti görmemiş taraftarlarına yetmeyecekti bu. İlle Galatasaray kazanmalı, 20 yıllık seri sona ermeliydi. Fenerbahçe içinse Kadıköy'ü yıkılmaz bir kale olarak korumak, bugün neredeyse küme düşmemek kadar önemli...

Galibiyet Fenerbahçe'ye zarar veriyor!

Uzun süredir Avrupa'da kayda değer bir başarı yakalayamayan Galatasaray, nihayet kâra geçtiğini açıklasa da maddi durumunu düzeltebilmiş değil. Bugün Kadıköy'den alacakları puanlar, Avrupa'ya gitme yolunda büyük önem arz ediyor.

Yıllarca "En zengin kulüp biziz!" diye övünen Fenerbahçe de Ali Koç'un başkanlığa gelmesiyle gerçek mali tabloyu gördü ve şimdi yardım kampanyalarıyla borç döndürmeye çalışıyor. Ve aklıselim sahibi Fenerbahçeliler bile artık bu "Kadıköy fobisi"nin kendilerini geriye götürdüğünü dillendiriyorlar. Olası bir Galatasaray zaferiyle bütün sezon yaşadıkları hüsranın unutulacağından, seneye de aynı hataların yapılacağından endişe ediyorlar. Bir anlamda Galatasaray'ın "Kadıköy fobisi", daha çok Fenerbahçe'ye zarar veriyor!

Elbette bunlar hayatın acı gerçekleri ve akşam 19.00'da çalan ilk düdükle birlikte unutulup gidecekler! Tüm taraftarlar tuttuğu takımın kazanmasını arzulayacak, maçta bir galip çıkarsa kutlamalar yapılacak, kazananlar sosyal medyada yaygara koparırken kaybedenler muhtemelen telefonunu kapatıp erkenden uyuyacak!

Ama yarın kalktığımızda hayat, tüm gerçekleriyle yeniden karşımızda olacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Alkollüydüm, şeytana uydum, Rabbim affetsin!

Bizler millet ve devlet olarak fevkalade kusursuzuz ama çeşit çeşit dış güç bizi kandırıyor, mütemadiyen yoldan çıkarmaya çalışıyor

İlk taşı en dürüst olanımız atsın!

'Karşı cenah'tan birini ahlaki açıdan 'tutarsız' diye linç etmek kolay ama ya biz 'öteki'ler ne kadar samimi, ne kadar güveniliriz?

Kereviz salatası ve dehşetin elastik sınırları!

Türkiye'de gece yatağa "Artık hiçbir şeye şaşırmam!" diye girip ertesi sabah daha da garip olaylara uyanıyoruz

"
"