19 Haziran 2024
Avrupa Futbol Şampiyonası’na 3-1’lik Gürcistan galibiyetiyle başlayan Türkiye hakemin bitiş düdüğüyle birlikte başka bir iklime uyandı. Garbın ufukları artık pembe umut ve bulutlarla sarılı. Sadece bu iklim değişikliği bile 3-1’lik sonucun bir galibiyetten çok daha fazlası olduğunu söylüyor bize.
Kanımca Türkiye Gürcistan’ı 3-1 yenerek gruplardaki en zor maçı arkasında bırakmış oldu. Neden diye sorulacak olursa şu gerekçeleri söyleyebilirim.
İlk; Türkiye futbolun rasyonel olarak ele alındığı ve değerlendirildiği bir ülke değil. Her şey ifratla tefrit parantezi arasında. Bu nedenle Gürcistan karşısında bırakalım yenilgiyi, alınacak bir beraberlik bile ülkede bir infial dalgasına yol açabilirdi. Galibiyetle birlikte bu tehlike büyük ölçüde bertaraf edilmiş oldu.
İki; futbolda en zor şeylerden birisi kazanılması gereken bir maçı kazanmaktır. Türkiye bunu başardı.
Üç; Gürcistan hızlı hücuma çıktığı için ve neredeyse ezberlenmiş hücum setleri oynadığı için Türkiye’ye kolayca zorluk çıkarabilecek bir takım. Ki Gürcistan’ın Türkiye’ye çıkarabileceği zorluklara maç içinde ve uzatmalarda defalarca şahit olduk.
Dolayısıyla Avrupa Futbol Şampiyonası’na galibiyetle başlamanın Türkiye için yaşamsal öneme sahip olduğunu söyleyebiliriz. Beklendiği gibi bu galibiyet, Türkiye’deki gündemi ve hissiyatı 360 derece değiştirdi. Baştan başa ülkenin ufukları bir anda pembeye boyandı.
Bu yazıda temelde iki şeye değinmeye çalışacağım. İlk olarak Türkiye’nin oyun kapasitesine, ikinci olarak da Gürcistan’ın güçlü set oyununa.
Türkiye’nin ilk 11’i dikkatle analiz edildiğinde futbol olarak üç şey vaat ediyordu. İlki duran toplar, ikincisi set oyunu, üçüncüsü buna bağlı olarak ön alan baskısı.
Duran toplardan başlayayım. Türkiye hem duran topları iyi kullanabilecek usta ayaklara (Hakan Çalhanoğlu ve Arda Güler), hem de bu toplara vurabilecek oyunculara (Kaan Ayhan, Abdülkerim Bardakcı, Samet Akaydın ve kısmen Barış Alper Yılmaz) sahip olduğu maçta bir duran top golü izlemek çok sürpriz olmazdı. Nitekim Türkiye ilk iki tehlikesini korner atışlarından üretti. (Dakika 5,27’de Çalhanoğlu’nun kullandığı korner atışında topa Kaan Ayhan vurdu, dakika 9,02’de Arda Güler’in attığı kornere de Bardakcı.) Sürpriz olan maçın ilerleyen bölümünde Türkiye’nin duran toptan tehlike üretememesiydi.
Set oyununa gelince. Vincenzo Montella’nın tercih ettiği İlk 11’de aynı anda Kaan Ayhan, Hakan Çalhanoğlu, Orkun Kökçü, Arda Güler ve Kenan Yıldız’ın yer alması ana oyun planı hakkında bize ciddi bir futbol fikri sunuyordu: Türkiye skorda üstünlüğü elde edinceye kadar set oyunu tercih edecek, topun kaptırılması durumunda ise büyük bir hızla hücuma çıkan Gürcistan’ı frenlemek için ciddi bir ön alan baskısı yapacaktı.
Bunu biraz açmak istiyorum. Set hücumlarına dayalı oyun, uluslararası futbol arenasında Türkiye’nin bir alamet-i farikası değil. Dolayısıyla topa sahip olunan zaman dilimlerinde Türkiye’nin set hücumlarında ciddi bir fark yaratması beklenmemeliydi. (En azından ben beklemiyordum.)
Diğer taraftan ön alan baskısı, uluslararası futbol arenasında Türkiye’nin adıyla beraber anılmaya aday bir oyun şekli. (En azından ben böyle düşünüyorum.)
Ön alan baskısıyla Türkiye’yi yan yana getirmemin kanımca iki temel nedeni var. İlk neden, bu sezon Türkiye Süper Ligi’nde ilk iki sırayı alan Galatasaray ve Fenerbahçe yaptıkları ön alan baskısıyla rakiplerine karşı ciddi bir fark yarattılar. (Ulusal takımın ana omurgasında ve oyun şablonunda bu iki takımdan gelen futbolcular önemli bir paya sahip olduğu düşünülünce Türkiye’nin turnuvada rakiplerine ciddi bir ön alan baskısı yapmasını bekleyebiliriz.)
İkinci neden, ön alan baskısı ulusal takım teknik direktörü Montella’nın da temel futbol felsefesinde yer alan bir oyun şekli. Zira Montella Adana Demirspor’u çalıştırırken takımına coşkulu bir an alan baskısı uygulatmıştı. Aynı şablonu bazı ulusal maçlarda da gördük.
Ancak maç başladıktan sonra ortaya çıktı ki, Montella takımını zayıf olduğu set oyunu konusunda da özel olarak çalıştırmış. Özellikle de sol kanatta görev yapan üç oyuncuyu; Ferdi Kadıoğlu, Orkun Kökçü ve Kenan Yıldız’ı.
Buraya Orkun Kökçü’nün ismini sol kanatta görev yapanlar listesine eklemem biraz tuhaf bulunabilir. Açayım. Kökçü her ne kadar merkez orta saha ve ofansif orta saha futbolcusu olarak görev yapsa da oyun sırasında sola devrilerek oynayan bir oyuncu. Nitekim Kökçü’nün Gürcistan maçı ısı haritası da sole devrilerek oyununu açık biçimde gösteriyor (aşağıdaki görsel).
Bu ısı haritası aslında Montella’nın ana hücum planı için de bize ciddi ipuçları sunuyor. İlk ipucu; Montella Türkiye’yi asimetrik bir yapıyla sahaya sürdü. Solda hücumlar Kadıoğlu-Kökçü-Yıldız üçgenleri üzerinden şekillenirken belli ki Montella sağda buna bir benzer yapı (Mert Müldür-Kaan Ayhan-Arda Güler) kurgulamamış. Kanımca bunun iki nedeni vardı. İlki orta sahada görev yapan Kaan Ayhan’la Hakan Çalhanoğlu Gürcistan’ın hızlı geçiş hücumlarını durdurmak için çok fazla sağa ve sola çok devrilmeden merkezi kapatmakla görevlendirildiler. Ki iki oyuncunun aşağıya bıraktığım ısı haritaları da bu görüşü destekler nitelikte.
İkinci ipucu; Arda Güler’e verilen otonomi. Montella Güler’in yeteneklerinden daha fazla yararlanmak için onu bir tür serbest oyuncu olarak oynattı. Hatta genç oyuncunun defansif görevlerle yıpranmaması için 40’ıncı dakikadan sonra Barış Alper Yılmaz’ı sağ koridora çekerek Arda Güler’i serbest forvet oyuncusu olarak ileriye sürdü.
Üçüncü ipucu; sol koridorun atakları olgunlaştıracak, sağ koridorun ise hücumları golle sonuçlandıracak kanat olarak belirlenmesi. (Maçta Türkiye üç golüne de sağ kanatta gerçekleştirilen vuruşlarla ulaştı.)
Farkındayım, ana konudan, set oyunundan biraz uzaklaştım. Hemen dönüyorum. Montella’nın Kadıoğlu-Kökçü-Yıldız üçlüsüne özel set oyunu çalıştırdığından söz etmiştim. Türkiye ilk golüne bu set oyunu üzerinden ulaştı. Ancak gol öncesinde de golün provasını da bu üçlüyle yaptı.
Dakika 20,32; Mert Günok’un oyunu hareketlendirmesinin ardından üst üste yapılan 17 pas sonrasında top ikinci bölge sonunda merkezdeki Kaan Ayhan’la buluşturuluyor. Ayhan bu pası gelişine sol kanattaki Ferdi Kadıoğlu’na, o da Orkun Kökçü’ye aktarıyor. Böylece Montella’nın üzerinde durduğu set hücumu start almış oluyor.
Orkun Kökçü Kadıoğlu’yla al-ver yaptıktan sonra topu hızlı biçimde Yıldız’a, o da Kadıoğlu’na aktarıyor. Bu hızlı paslaşmaları Kadıoğlu’nun ceza sahasına yönelen Çalhanoğlu’na dikine pası takip ediyor. Çalhanoğlu’nun sol ayağıyla kaldırıp dönüp sağıyla vurduğu şut yandan dışarı çıkıyor (aşağıdaki fotoğraf).
Dakika 23,56. Gürcistan atağında Georges Mikautadze’nin kontrol edemediği topu Mert Günok oyuna sokuyor. Üst üste yapılan 10 hazırlık pasının ardından top soldaki Ferdi Kadıoğlu’na aktarılıyor. Top Kadıoğlu’na gelirken Kenan Yıldız soldan bindirmek için koşmaya başlıyor ve topla buluşuyor. Ancak Yıldız rakip sağ bek tarafından iyi marke edildiği için daha fazla ileri gidemiyor ve topu gerideki Kaan Ayhan’a oynamak zorunda kalıyor. Üç hazırlık pasından sonra bir kez daha Kaan Ayhan soldaki Orkun Kökçü’yü görerek üçgen set hücumunu başlatıyor. Kökçü hızla Kadıoğlu’na, o da Kenan Yıldız’a oynuyor. Sonrasında Yıldız Kökçü’yü görüyor, o da soldan bindiren Kadıoğlu’nu. Ferdi Kadıoğlu’nun yaptığı ortayı Gürcistan’ın sol stoperi Lasha Dvali kafayla uzaklaştırmak istiyor, ancak bu top, Mert Müldür’e geliyor. Müldür’ün sıra dışı şutuyla Türkiye 1-0 öne geçiyor (aşağıdaki fotoğraf).
Bu golde gördüklerimiz şunlar:
-Üçgen oluşturan Kadıoğlu, Kökçü ve Yıldız’ın hızlı paslaşması sayesinde solda bir boşluk yaratılıyor ve bu boşluğa Kadıoğlu kaçırılıyor.
-Kadıoğlu aut çizgisine kadar indikten sonra topu arka direğe ortalıyor.
-Solda pişirilen hücum sağ kanatta oynayan Mert Müldür tarafından sonuçlandırılıyor.
Söylemeye gerek yok. Set hücumlarıyla ön alan baskısı arasında doğrusal bir ilişki vardır. Set hücumunda tüm takım rakip yarı sahaya yerleştiği için futbolcular ve bloklar arası mesafeler topun kaptırılması durumunda takımın çok hızlı bir şekilde reaksiyon verilmesini mümkün kılar. Böylece top kısa sürede yeniden kazanılmış olur.
Set hücumu sırasında topun kaptırılmasının ardından hemen başlatılan ön alan baskısı hücum yapan takıma iki önemli avantaj sağlar. İlk olarak rakip kaleye olan mesafe oldukça kısa olduğu için çok kısa süre içinde ve çok az pasla rakip kaleye hücum edilir. İkincisi ise rakip hücuma çıkmak üzereyken top kaptırdığı için defansif yerleşimi ciddi biçimde hasar görmüş durumdadır. Bu da topu kapan takıma önemli fırsatlar sunar.
Türkiye’nin dün Gürcistan’a attığı ikinci golde tüm bu avantajları bir arada görme şansı yakaladık. Şimdi o dakikaya gidiyoruz.
Dakika 64.39. Türkiye set hücumu yapıyor; soldan Orkan Kökçü’nün yaptığı ortayı ceza sahası içindeki Barış Alper Yılmaz kafayla merkezdeki Arda Güler’in önüne indiriyor, ancak Giorgi Kochorashvili hemen araya girerek Güler’e gol şansı şans tanımıyor. Topu kontrol ettikten sonra sol beki Giorgi Tsitaishvili’ye pas veriyor. Böylece Gürcistan hücumu başlamış oluyor. Ancak burada Türkiye takım halinde rakip yarı sahada bulunduğu için etkili bir ön alan baskısı yapma şansına sahip oluyor.
Top kendisine Tsitaishvili takım arkadaşıyla paslaştıktan sonra merkeze doğru ilerlerken Kaan Ayhan araya giriyor ve topa ayağını sokuyor. Bu top Arda Güler’e yöneliyor. Güler üzerine gelen topu sol diziyle yumuşatarak önüne indiriyor. Sonra da topa bir kere dokunuyor, ardından da sıra dışı soluyla kaleye vuruyor (aşağıdaki fotoğraf).
Bu golde şunlar dikkat çekiyor:
Ön alan baskısı sayesinde kazanılan topta Arda Güler istediklerini yapabilmek için hem alan, hem de zamana sahip.
-Birkaç saniye önce Barış Alper Yılmaz’ın kafayla indirdiği topta bu zaman ve alanı bulamayan Arda Güler, ön alan baskısıyla kazanılan topu kimse tarafından rahatsız edilmeden hem sürebilecek alanı, hem de etkili sol ayağıyla istediği vuruşu yapabilecek zamanı buluyor.
-Maçın önceki bölümlerinde, Türkiye set hücumları yaparken Gürcistan savunması Güler’e ne bu kadar zaman tanımıştı, ne de alan.
Türkiye dün Gürcistan karşısında ilk kez öne geçtikten sonra beraberliğe yakalandı. Bu nedenle de set hücumlarına devam etmek zorunda kaldı. Ancak skor 2-1’e gelince Montella hızlı oyuncuları devreye sokarak Türkiye’ye iyi olduğu geçiş hücumu futbolu oynattı. Hızlı kontrataklar sayesinde iki önemli tehlike de yaratıldı.
İlk tehlike; dakika 67,49. Faul atışını kullanan Gürcistan kalecisi topu yüksek oynuyor. Bu yüksek topu Samet Akaydın kafayla Gürcistan yarı sahasına iade ediyor. Akaydın’dan dönen bu topu kafasıyla takım arkadaşına kazandırmak isteyen Kochorashvili pas hatası yapınca Türkiye hızlı geçiş hücumu şansı yakalıyor.
Topu kontrol eden Orkun Köklü hemen soldan bindiren Kenan Yıldız’ı görüyor. Yıldız iki rakibinden sıyrıldıktan sonra öne koşu gösteren Ferdi Kadıoğlu’nu kaçırıyor. Çaprazda kaleciyle karşı karşıya kalan Ferdi Kadıoğlu topu geriye, merkezdeki Kökçü’ye çıkarıyor. Ancak koşarak ceza sahasına giren Orkun Kökçü topa son bir gayretle dokunabildiği için bu pası asiste çeviremiyor (aşağıdaki fotoğraf).
Görüldüğü gibi ilk hızlı geçiş hücumu da yine sol kanattan Ferdi Kadıoğlu-Kenan Yıldız-Orkun Kökçü üçgeni üzerinden gelişti. Buradaki tek fark, hücumun sağ kanatta oynayan futbolcular tarafından değil, yine sol kanatta oynayan oyuncular tarafından sonuçlandırılması.
İkinci tehlike; dakika 86,00. Sağdan gelişen Gürcistan hücumunda ceza sahası köşesine yakın yerde Hakan Çalhanoğlu ayağını sokarak Ferdi Kadıoğlu’nun topu kazanmasını sağlıyor. Driblinge başlayan Kadıoğlu rakip yarı sahaya geçkitken sonra topu çizgideki Aktürkoğlu’yla buluşturmayı başarıyor. Aktürkoğlu Samet Akaydın’a attığı uzun pasla oyunun yönünü merkeze çeviriyor. Topla buluşan Akaydın, hücuma katılan Zeki Çelik’e hat kıran uzun bir pas atıyor. Topla ilerleyen Zeki Çelik’in yaptığı ortaya Yusuf Yazıcı kafa vuruyor, ancak bu kafa şutunu Gürcistan kalecisi çıkarmayı başarıyor (aşağıdaki fotoğraf).
Maçtan önce beklenen Türkiye’nin topa sahip olması, Gürcistan’ın ise geçiş hücumlarıyla tehlike yaratmasıydı. Ancak maçta gördük ki, Gürcistan sadece hızlı geçiş hücumlarında değil, set hücumunda da oldukça etkili bir takım. Hatta set hücumunda oldukça iyi bir takım. Sahaya 352 formasyonuyla yayılan Gürcistan’da özellikle “all around” forvet olarak görev yapan Mikautadze set hücumlarında kolayca topla buluşarak Mert Günok’un koruduğu kaleyi ciddi biçimde tehdit etti.
Buraya Gürcistan’ın set hücumlarıyla ilgili iki örnek alıyorum. İlk örnek, dakika 29,54’teyiz. Gürcistan taç atışıyla topu oyuna sokuyor. 23 pas sonrasında oyunun yönünü sağa çeviriyorlar, ancak Mert Müldür topu kafayla uzaklaştırmayı başarıyor. Gürcistan topu geri kazandıktan sonra pas futbolunu sürdürüyor. Üst üste yapılan 10 pasın ardından blok kıran dikine bir pasla Mikautadze topla buluşturuluyor. Mikautadze hemen çizgideki sağ bek Otar Kakabadze’ye oynuyor. Gürcistan sağ bekinin karşısında Ferdi Kadıoğlu var. Kakabadze merkezdeki Giorgi Kochorashvili’ye oynuyor. Onun karşısındaki isim ise Kenan Yıldız. Ancak sağa doğru hareketlenen Kochorashvili Kenan Yıldız’dan kolayca sıyrılıp topu altı pastaki Mikautadze’ye aktarıyor. O da gelişine topu kaleye gönderiyor (aşağıdaki fotoğraf).
Bu golde dikkati çeken en önemli unsur Mikautadze’nin hiç rahatsız edilmeden gol vuruşunu yapabilmesi. Oysa ona yakın iki oyuncu var: Abdülkerim Bardakcı ve Kaan Ayhan. Bardakcı Kochorashvili’nin orta yapacağı kanısıyla geride kalmayı tercih ediyor. Kaan Ayhan ise pozisyonu yanlış değerlendirerek Mikautadze’yi kapatmıyor.
İkinci örnek; dakika 34,38. Faul atışında Gürcistan topu hareketlendiriyor. Takım kaptanı Guram Kashia sağ çizgideki Kakabadze’yi görüyor. O sırada Anzor Mekvabishvili öne hareketleniyor ve Kakabadze hemen ona oynuyor. Mekvabishvili topla buluştuktan sonra merkezdeki Giorgi Chakvetadze’ye oynuyor. O da ceza sahasına giren Kakabadze’ye yüksek bir top atıyor. Kakabadze kafayla topu Mikautadze’nin önüne indiriyor. Ancak Mikautadze’nin yarım volesi direk yanından dışarı çıkıyor (aşağıdaki fotoğraf).
Bu pozisyonda dikkat çeken unsurlar şunlar:
-Gürcistan zigzag (merkez-çizgi-çizgi-merkez-çizgi-merkez) şeklinde üst üste yaptığı altı etkili pasla gol pozisyonuna girdi.
-Orkun Kökçü burada yavaş hareket ettiği için topun Chakvetadze’yle buluşmasını önleyemiyor.
-Bardakcı öne çıkarak Chakvetadze’yi kapatmak istiyor, ancak Gürcü futbolcu daha hızlı, topu havalandırarak Bardakcı’nın üzerinden Kakabadze’yi görüyor.
-Kakabadze daha hızlı hareket ettiği için Ferdi Kadıoğlu tarafından rahatsız edilmeden Mikautadze’ye asistle sonuçlanabilecek kafa pasını verebiliyor.
-Burada Mikautadze’yi sadece Hakan Çalhanoğlu rahatsız ediyor.
Türkiye Gürcistan karşısında geride tamamlayabileceği bir maçta üç puanı almayı başardı. Bu galibiyette kanımca savunma hattında oynayan iki stoper Abdülkerim Bardakcı ve özellikle de Samet Akaydın kritik dokunuşlarıyla çok önemli önemli bir rol oynadılar.
Keza saha kenarından sürekli maça müdahale eden Montella’yı da galibiyetin mimarları arasında saymalıyız. Montella önce Arda Güler’i daha serbest oynatmak için Barış Alper Yılmaz’ı sağ koridora çekti, ardından da 80’inci dakikada üçlü savunmaya döndü. Ama kanımca Montella’nın en kritik kararı, zaman ve alan bulmakta sorun çeken Arda Güler’i sahada tutmasıydı. Montella bu kararının ödülünü Arda Güler’in skoru 2-1’e getiren golüyle almış oldu. Bu da bize Montella’nın Arda Güler’in bitiriciliğine ne kadar inandığını gösteriyor.
Türkiye ikinci sınavını Portekiz karşısında verecek. Bu maçta Türkiye’nin geçiş oyunu oynayacağını öngörebiliriz. Ki Montella da skor 2-1’e geldikten sonra Türkiye’ye geçiş oyunu oynatarak bu maçın provasını yapmış oldu.
Melih Şabanoğlu kimdir?Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep. Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu. Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi. Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Spor Kulübü'ne Türkiye'de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var. Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor. |
Dünkü Beşiktaş hezimetine de ben aynı kapsamda, modern futbol zihniyetiyle oynayan bir takıma karşı elde edilen yenilgi gözüyle bakıyorum
Türkiye ilk yarısında oldukça etkili olduğu maçta Hollanda’ya 2-1 yenilerek Avrupa Futbol Şampiyonası’na çeyrek finalde veda etti. Bu sonuçla birlikte Montella yeniden eleştirilmeye başlandı. Ancak sağlıklı bir karar için süreci, oyunu ve oyuncuları doğru analiz etmek gerekiyor
11. Kariyer maçını oynayan sadece Demiral, Kadıoğlu ve savunma anlamında Barış Alper Yılmaz değildi. Kanımca Mert Günok da kariyer maçını oynadı. Uzatmanın son saniyesinde yaptığı kurtarış Türkiye milli takım tarihindeki en ikonik anlardan birisi olarak çok uzun süre hatırlanacak, Galatasaraylıların 2000’deki UEFA finalinde Claudio Taffarel’in yaptığı kurtarışı yıllar boyunca unutmamaları gibi
© Tüm hakları saklıdır.