04 Ağustos 2024

Modern futbol Galatasaray’a ters geliyor

Dünkü Beşiktaş hezimetine de ben aynı kapsamda, modern futbol zihniyetiyle oynayan bir takıma karşı elde edilen yenilgi gözüyle bakıyorum

Son iki sezonun şampiyonu Galatasaray’la, sezona yeni hoca ve yeni transferlerle başlayan Beşiktaş’ın kapıştığı maçta Van Bronckhorst’un takımı Beşiktaş, modern futboldan sunduğu örneklerle Okan Buruk’un Galatasaray’ını sahadan sildi. Bu iki takımı iki sezondur izlemeyen birisi son iki sezonun şampiyonunun Beşiktaş, yeni kurulan takımın ise Galatasaray olduğunu düşünürdü.

Maçtan önce oyunu hangi şablonlar üzerinden okuyabilirim diye kendime bazı notlar çıkarmıştım.

Galatasaray’ın ana şablonu belliydi. Malum, ön alan baskısı, hızlı hücumlar ve kanatlara dayalı hücum organizasyonları.

Beşiktaş’a gelince. Giovanni van Bronckhorst’un oyun şablonunun ana hatlarını yakalayabilmek amacıyla Beşiktaş’ın oynadığı hazırlık maçlarını dikkatli biçimde izlemiştim. Bu maçlarda iki şey dikkatimi çekmişti. Rakibini 442 formasyonuyla karşılayan Beşiktaş hücuma çıkarken sağ bek Jonas Svensson’u stoper hattında bırakıyor, sol bek Arthur Masuaku’yu ise öne sürüyordu. Beşiktaş böylece 325’i andıran bir formasyonla sahaya yayılıyordu. En geride Svensson, Gabriel Paulista ve Omar Colley. Önlerinde Moatasem Al-Musrati ve Gedson Fernandes ikilisi. Forvet hattında da Milot Rashica, Rafa Silva, Ciro Immobile, Semih Kılıçsoy ve Masuaku. Dikkatimi çeken ikinci unsur ise Beşiktaş savunma kurgusunun set savunması dışında bazı sorunlar yaşamasıydı.

Sadece Beşiktaş’ınkileri değil, Galatasaray’ın yaptığı beş hazırlık karşılaşmasını da izledim. Bu maçlarda dikkat çeken iki belirgin sorun saptadım. İlki savunma hattının çok düşük bir kapasiteyle sezona başlaması. (Bunda büyük ölçüde geçen sezon sonunda ayak parmağı kırılan Victor Nelsson’un iyileşme süreci nedeniyle antrenman temposunun aksamaya uğraması ile milli maçlar nedeniyle Abdülkerim Bardakcı’nın ilk, Davinson Sànchez’in ise iki kampı da kaçırması etkili oldu.)

Hazırlık maçlarında dikkatimi çeken ikinci sorun ise hangi seviyede ve hangi ligden olursa olsun Galatasaray’ın oynadığı takımlar karşısında savunma geçişlerinde zayıflık göstermesiydi.

Beşiktaş ve Galatasaray’a ilişkin bu verileri üst üste koyduğumda maçtan önce Beşiktaş’ın çok adamlı ve planlı hızlı geçiş hücumlarıyla Galatasaray karşısında bir galibiyet alabileceğini öngörüyordum.

Ancak maç beklediğimden çok daha farklı gelişti. Beşiktaş tarihi bir hezimete uğrattı Galatasaray’ı. Bu farklılığı yaratan temel faktörün Beşiktaş’ın Galatasaray’ı kolayca sistem dışına itmesi olduğu düşüncesindeyim. Sistem dışına itilince Galatasaray’ın bir anlamda kendi oyun ruhunu kaybetmiş olduğunu ve maç boyunca da yakalayamadığını gördük. Ancak orada duramadı Galatasaray. Oyun disiplininden uzaklaştı ve katı halde kalamadı, buharlaştı.

Maç başlayınca van Bronckhorst’un Galatasaray’ın klasik maç şablonunu iyi analiz ettiği ve sonuç alıcı stratejiler ürettiği ortaya çıktı. Bu açıdan van Brockhorst’un ev ödevini çok iyi yaptığını söylemeliyim.

Buna karşın Galatasaray’ın Beşiktaş karşısındaki en büyük kozu, güçlü olduğu düşünülen oyun şablonuydu. Ancak Beşiktaş maçın başından itibaren Galatasaray’ı kendi oyun şablonunun dışına itmeye başladı. Tıpkı geçen sezon sondan bir önceki hafta Fenerbahçe’nin yaptığı gibi. Bunun sonucunda da Galatasaray’ın ne etkili bir ön alan baskısı yapabildiğine, ne de topa sahip olduğu zaman diliminde etkili hücumlar geliştirebildiğine şahit olduk.

Bu dediğim çarpıcı biçimde ortaya koyan minik bir istatistik vermek istiyorum. Maçın 34’üncü (33,01) dakikasına kadar Galatasaray Beşiktaş ceza sahasına girebilmiş değildi. (Oysa aynı sürede Beşiktaş rakip ceza sahasına yanlış saymadıysam tam beş kez girmeyi başarmıştı. Hatırlanacaktır, geçen sezonki Fenerbahçe maçında da Galatasaray ilk yarıdaki tek pozisyonunu duran top sonrasında Barış Alper Yılmaz’ın kafa şutuyla üretmişti.)

Yazıda Galatasaray’ın kendi oyun şablonundan uzaklaşmasının nedenlerini tartışmaya çalışacağım.

İlk olarak van Bronckhorst’un Galatasaray için hazırladığı stratejiyi ele alacağım.

1-Ön alan baskısı

Galatasaray’ın yapısal bir sorunu var. Derrick Köhn ve Sànchez hariç, Galatasaray’ın savunma blokuyla ve orta saha hattında oynayan futbolcular top sürme (dripling) yeteneğine sahip değiller. Artı, topsuz oyunda da oldukça yavaşlar. Bunun sonucunda top kendilerine gelince çoğunlukla yüzlerini kendi kalelerine dönmek zorunda kalıyorlar.

Tam burada geçen sezon sondan önceki hafta oynanan Galatasaray-Fenerbahçe maçını hatırlayabiliriz. Fenerbahçe 10 kişi kalmasına rağmen 1-0 kazandığı o maçta rakibine karşı etkili bir ön alan baskısı yapmış, böylece Galatasaray’ın oyun kurma gücü ve kapasitesini yok etmişti. Kanımca bu maçtan esinlenen van Bronckhorst da Beşiktaşlı futbolculara maçın başından itibaren ön alan baskısı yaptırttı. Bunda da oldukça başarılı oldu.

Galatasaray buna karşı iki önlem almaya çalıştı. İlk olarak, geriden yüksek ve uzun topla çıkma stratejisini uyguladı. Ancak bunda başarılı olamadı. Bunun nedeni Galatasaray’ın forvet hattında bu yüksek topları indirebilecek tek oyuncu konumundaki Mauro Icardi’nin fizik kapasitesinin oldukça yetersiz olmasıydı. Galatasaray’ın uygulamaya çalıştığı ikinci önlem ise Hakim Ziyech’ten oyun kurucu olarak yararlanmaya çalışmaktı. Ziyech bunun için sık sık geriye ve derine geldi. Ancak takımdaki total hareketsizlik ve yavaşlık nedeniyle hiçbir şey yapamadı, yorulmak dışında.

2. Galatasaray’ın zayıf karnına hücum

Van Bronckhorst’un uyguladığı stratejilerden bir diğeri ise Galatasaray’a genellikle zayıf karnı olan sol koridorundan hücum etmek oldu. Burada amaç Derrick Köhn’ün savunma zayıflığından ve sol kanatta oynayan forvet oyuncularının savunma disiplinsizliğinden yararlanmaktı. Beşiktaşlı oyuncular bu strateji doğrultusunda topu kazandıklarında sağ öne doğru çapraz veya uzun paslarla Milot Rashica’yı kaçırmaya çalıştılar. Sağ bek Svensson tarafından da desteklenen bu hücumlar sayesinde Beşiktaş oyun momentumunu elinde tutmayı başardı.

3. Galatasaray’ı Nelsson üzerinden oyun kurmaya zorlamak

Van Bronckhorst’un sahada uygulattığı bir başka plan da Bardakcı’yı kapatarak Galatasaray’ı Nelsson üzerinde oyun kurmaya yönlendirmesiydi. Amaç Bardakcı üzerinden Galatasaray’ın oyun kurma kapasitesini azaltmaktı. Van Bronckhorst bunda da başarılı da oldu.

4- Savunma disiplini

Van Bronckhorst’un başardığı ve oturttuğu önemli bir şey var. Beşiktaş rakibini en önde Silva ve Immobile’nin yer aldığı 442 formasyonuyla karşılıyor. Burada önemli olan, Beşiktaşlı bütün futbolcuların klasik Avrupa takımlarında gördüğümüz üzere set savunmasında mümkün olduğunca topun arkasına geçmiş olmaları ve Silva ile Immobile de dahil her futbolcunun eşleştiği rakibini kendi kale çizgisine kadar takip etmesi. Bu savunma disiplini sayesinde Beşiktaşlı oyuncular kolayca top kazandılar ve sık sık geriye koşturdukları Galatasaraylı futbolcuların fizik kapasitelerinin bitmesini sağladılar. (Van Bronckhorst’un başardığı şeyin ne kadar önemli olduğunu Galatasaray’la karşılaştırarak anlayabiliriz. Galatasaray da temelde rakibini en önde Icardi ve Mertens’in yer aldığı 442 formasyonuyla karşılıyor. Ancak bu iki futbolcuyu, hatta kanatlarda yer alan forvet oyuncularını nadiren topun arkasında görürüz.)

Hücum setleri

Çok kısa süre önce göreve başlamasına karşın van Bronckhorst’un bazı hücum setlerini de takıma gayet iyi uygulattığını gördük. Bunu tek bir örnekle aktarmaya çalışacağım.

Dakika 51,56. Galatasaray rakip yarı sahada top kaybı yapıyor. Bu topu Svensson kapıyor, hareketleniyor ve öne bindirme yapan Rashica’ya oynuyor (aşağıdaki fotoğraf).

Beşiktaş’ın ikinci golünün 14 saniye öncesine bakıyoruz. Galatasaraylı futbolculardan topu kazanan Svensson hızla rakip yarı sahaya geçiyor ve üçüncü bölge başında öne koşu gösteren Rashica’yı görüyor. Bu hücumda Beşiktaş’ta Rafa Silva, Immobile ve Semih Kılıçsoy da destekliyor. Svensson’u Galatasaray’dan Berkan Kutlu yakalamaya çalışıyor. (Kaynak).

Rashica topla biraz ilerledikten sonra geriye, Svensson’a dönüyor. Svensson ise Rafa Silva’ya pas vermesinin ardından Galatasaray ceza sahasına giriyor. Bu durumda Köhn sağ koridordaki Rashica’yı bırakarak Svensson’u marke etmeye başlıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Beşiktaş’ın ikinci golünün 6 saniye öncesine bakıyoruz. Svensson topu Rafa Silva’ya verdikten sonra Galatasaray ceza sahasına giriyor. Köhn onu marke etmeye başladığı için sağ koridordaki Rashica boş kalmış oluyor. (Kaynak).

Rafa Silva topu merkezdeki Fernandes’e oynuyor, o da boş durumdaki Rashica’yı görüyor. Top Rashica’ya gelince Köhn yönünü değiştirerek onu kapatmaya çalışıyor. Böylece Galatasaray ceza sahasındaki tehlikeli bölgede Beşiktaş 4’e 3 sayısal çoğunluğu eline geçirmiş oluyor.  (aşağıdaki fotoğraf).

Beşiktaş’ın ikinci golünün 2 saniye öncesine bakıyoruz. Fernandes boş durumdaki Rashica’yı topla buluşturuyor. Bu sırada Rafa Silva ve Svensson ön direğe doğru hareketleniyor. Onları Bardakcı marke etmeye çalışıyor. (Kaynak).

Rashica topu öne koşan Rafa Silva’ya gönderiyor. Ancak Bardakcı’nın dokunduğu top Svensson’un önünde kalıyor. O da kolayca durumu 2-0’a getiriyor (aşağıdaki fotoğraf).

Beşiktaş’ın ikinci golüne bakıyoruz. Bardakcı’dan seken top Svensson’un önünde kalıyor. O da bu topu Muslera’nın koruduğu Galatasaray kalesine gönderiyor. (Kaynak).

Burada gördüğüm şu. Svensson’un Rafa Silva’ya topu verdikten sonra Galatasaray ceza sahasına hareketlenmesi antrenmanda çalışılmış bir set. Beşiktaş’ın sağ beki Svensson Galatasaray ceza sahasına girerek hem Köhn’ü manipüle etmeyi başarıyor, böylece Rashica’nın boş durumda topu almasını sağlıyor; hem de kritik bölgede takımının sayısal üstünlüğü eline geçirmesine yardımcı oluyor. Nitekim bu sayısal üstünlük sayesinde boş kalan Svensson Galatasaraylı futbolcu tarafından rahatsız edilmeden kolayca golle buluşuyor.

Beşiktaş’ın bu golünde Barış Alper Yılmaz’dan da söz etmek gerekiyor. Topun kaybedilmesinden sonra ileride kalan Barış Alper Yılmaz, marke etmesi gereken Svensson hücuma katılmasına rağmen geriye zamanında koşmuyor. Daha sonra geriye dönüyor, ancak hareketsiz biçimde gelişmeleri izliyor. Oysa Köhn ceza sahasına koşan Svensson’u alırken boş durumdaki Rashica’yı Barış Alper Yılmaz marke etmeliydi.

6. Beşiktaş’ın fizik kalitesi

Bunu da van Bronckhorst’un karnesine “iyi” notuyla geçirmeliyiz. Maç boyunca şunu gördük; fizik kalite olarak Beşiktaşlı futbolcular Galatasaraylıların oldukça önündeydi. Beşiktaşlılar fizik kaliteleri sayesinde hem hareketli biçimde topu dolaştırarak hızlı hücuma çıktılar, hem de Galatasaraylı oyunculara şok baskı yaparak topu kolayca geri kazandılar.

Galatasaraylı futbolculara sıkça pas hatası yaptıran faktörlerden birisi de Beşiktaşlıların fizik kalitesinin iyi olmasıydı.

Beşiktaşlı futbolcular van Bronckhorst’un oyun stratejisini sahada uygularken Okan Buruk’un oyun planı hiç çalışmadı.

Bunun bence nedenleri var.

1. Geçiş savunması alarm veriyor

Yazının başında da değindim. Hazırlık maçlarında Galatasaray’la karşılaşan takımların hepsi gerçekleştirdikleri hızlı hücumlarla Okan Buruk’un takımına zorlu anlar yaşattılar. Tersinden cümleyi kuracak olursak Galatasaray geçiş savunması konusunda oldukça kötü bir sınav veriyor bu sezon. Bunun yapısal ve konjonktürel nedenleri var. Yapısal neden Galatasaray’ın merkezde oynayan savunma ve orta saha oyuncularının hızlı olmaması. Beşiktaş maçında Nelsson, Bardakcı, Lucas Torreira ve Berkan Kutlu’dan oluşan bu dörtlünün sprint atma kapasitesi ihmal edilebilir mertebesinde. Daha da ötesi, savunma dörtlüsü ve merkez orta sahayı oluşturan altı futbolcu içinde Köhn dışında hızlı bir oyuncu yok. Dolayısıyla Galatasaray’la oynayan bütün takımlar bu hız açığından kolayca yararlandılar.

Galatasaray’ın merkez savunmasının rakip hücum oyuncularına oranla ne kadar yavaş olduğunu gösteren bir örneği buraya alıyorum.

Dakika 37,03. Hazırlık paslarından sonra Nelsson dikine oynayarak Mertens’i görüyor, o da taç çizgisi üzerindeki Kaan Ayhan’ı kaçırıyor. Kaan Ayhan merkezdeki Kerem Aktürkoğlu’nu dönüyor. Ancak Al-Musrati’nin baskısı nedeniyle Aktürkoğlu geriye oynarken pas hatası yapıyor. Boşta kalan bu topu Berkan Kutlu’dan daha hızlı olan Immobile kapıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Beşiktaş’ın hızlı hücumuna bakıyoruz. Galatasaray’ın iki beki Kaan Ayhan ve Köhn ilerideyken Kerem top kaybı yapıyor. Boşta kalan topu Berkan’dan hızlı olan Immobile kazanıyor. Burada Gedson’la Torreira’nın hizalarına dikkat ediyoruz.  (Kaynak).

Topu kazanan Immobile hemen Fernandes’e pas veriyor (aşağıdaki fotoğraf).

Aynı saniye. Immobile hemen Gedson’a oynuyor. (Kaynak).

Topu alan Fernandes driplinge başlıyor. An itibariyle Torreira onunla aynı hizada (aşağıdaki fotoğraf).

Bir saniye sonrası. Lucas, Gedson ve Immobile aynı hizada. Arkalarında Mertens, önlerinde Berkan ve Semih var. (Kaynak).

Fernandes büyük süratle topla ilerlemeye başlayarak Torreira’yı kolayca gerisinde bırakıyor. Beşiktaş hücumunu destekleyen Semih Kılıçsoy, Silva ve Immobile ise sprintlerine devam ediyorlar. Mertens ve Berkan Kutlu ise öndeki gruptan çoktan kopmuş durumda. Böylece Beşiktaş hücumda 4’e 3 sayısal üstünlük sağlıyor (aşağıdaki fotoğraf).

Üç saniye sonrası. Gedson topla ilerlemesine rağmen Lucas’ın yaklaşık dört metre önüne geçiyor. Berkan ve Mertens ise yarıştan kopmuş durumda. Semih, Immobile ve Rafa Silva ise sprintlerine devam ediyorlar. (Kaynak).
Üç saniye sonrası. Gedson sağındaki Silva’ya hızlı bir pas atıyor. Silva bu pası kontrol edemiyor. Gedson burada solundaki Semih’e oynasa Beşiktaş 2-0’ı daha erken bulabilirdi. Bu arada Berkan ve Mertens’in kadrajda yer almadıklarına dikkat ediyoruz. (Kaynak).

Bu Beşiktaş hızlı hücumunun bize söylediği şey çok açık: Galatasaray’ın üç orta saha oyuncusu Torreira, Berkan Kutlu ve Mertens topla ilerleyen Gedson Fernandes’e hız bakımından geçiliyorlar. Daha da kötüsü Berkan Kutlu ve Mertens koşularını sürdüremiyorlar ve kadrajdan çıkıyorlar. Bir üstteki fotoğrafta geriye koşarken gördüğümüz Köhn de kadrajda yok. Artı, Beşiktaş’ın sol kanat forveti Semih Kılıçsoy büyük bir hızla Galatasaray ceza sahasına yaklaşırken Galatasaray’ın sağ kanat oyuncuları Kaan Ayhan ve Ziyech ortada görünmüyorlar.

Sadece bu Beşiktaş hücumu bile Galatasaray’ın savunma orta saha futbolcularının atletizm olarak ne kadar geride olduklarını bize çok iyi gösteriyor.

Aslında bu konuyu ele almamın bir nedeni var. Sağ beke yapılan Elias Jelert hamlesiyle Galatasaray savunma geçişindeki hızını biraz yukarı çekecektir. Ancak bu savunma geçişindeki zayıflığın yok olacağı anlamına gelmiyor. Bunun için kanımca iki hamleye gerek var. İlki merkez orta sahayı hızlı ve atlet bir oyuncuyla takviye etmek. İkincisi ilk sezonda Milot Rashica’nın yaptığı gibi kanat forvet oyuncularından savunma anlamında daha fazla görev çaba talep etmek.

Ben bu vesileyle son olarak bir konuyu, forma adaletini tartışmak istiyorum.

Hazırlık maçlarında oldukça hevesli ve istekli bir Wilfried Zaha ile her maç üste koyan bir Michy Batshuayi izlemiştik. Ancak her iki futbolcu da dünkü maça yedek başladı.

Burada beklenen Okan Buruk’un Galatasaray’ın oyun şablonuna Batshuayi ve Zaha’nın çabasını yenilikçi biçimde eklemesiydi. Bu gerçekleşmedi. Sonuçta oyun gelişmediği gibi forma adaletinden de uzaklaşıldı. 

Bu dediklerimi biraz daha çarpıcı biçimde örneklemek için son olarak şunu söylemek istiyorum. Galatasaray’ın ligde geçen sezon peş peşe maçlar kazanarak rekorlar kırması onu bir Avrupa takımı yapmadı. Bu gerçeğe geçen sezon UEFA Şampiyonlar Ligi kapsamında oynanan Molde FK ve FC København karşılaşmaları ile UEFA Avrupa Ligi’nde oynanan AC Sparta Praha’yla yapılan maçlarda çok açık biçimde şahit olduk. İç sahada oynanan Fenerbahçe karşılaşmasında da.

Dünkü Beşiktaş hezimetine de ben aynı kapsamda, modern futbol zihniyetiyle oynayan bir takıma karşı elde edilen yenilgi gözüyle bakıyorum.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Son mu, başlangıç mı?

Türkiye ilk yarısında oldukça etkili olduğu maçta Hollanda’ya 2-1 yenilerek Avrupa Futbol Şampiyonası’na çeyrek finalde veda etti. Bu sonuçla birlikte Montella yeniden eleştirilmeye başlandı. Ancak sağlıklı bir karar için süreci, oyunu ve oyuncuları doğru analiz etmek gerekiyor

Kebap über Schnitzel

11. Kariyer maçını oynayan sadece Demiral, Kadıoğlu ve savunma anlamında Barış Alper Yılmaz değildi. Kanımca Mert Günok da kariyer maçını oynadı. Uzatmanın son saniyesinde yaptığı kurtarış Türkiye milli takım tarihindeki en ikonik anlardan birisi olarak çok uzun süre hatırlanacak, Galatasaraylıların 2000’deki UEFA finalinde Claudio Taffarel’in yaptığı kurtarışı yıllar boyunca unutmamaları gibi

Krizden son 16'ya

Çekya'yı 2-1 yenen Türkiye tarihinde üçüncü kez gruplardan çıkmayı başarmış oldu. Son 16 turu iki farklı takımın mücadelesine sahne olacak. Bir yanda duygularıyla oynayan Türkiye. Karşısında ise taktik deha Rangnick'in formda sistem takımı Avusturya

"
"