27 Mayıs 2024
Galatasaray Spor Kulübü'nün 25 Mayıs Cumartesi günü yapılan genel kurulunda oyumu kullandıktan sonra sandıklar açılıncaya dek neredeyse bütün vaktimi ön bahçede geçirdim. Burada birçok kulüp üyesi aynı soruyu sordu bana: "Yarın ne olur?"
İlk birkaç kişinin bu soruyu sormasından sonra durumu hemen kavradım. Bir önceki hafta Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı yeneceği yolundaki tahminim üzerine soruyorlardı bu soruyu bana. Yanıtım herkese aynı oldu: "Bam bam bam."
Soruyu soranların önemli bir kısmı kesinlik içeren bu yanıtım üzerine "oh be, rahatladım" diye ayrıldı yanımdan. O zaman anladım Galatasaraylıların Konyaspor maçını büyük bir stres içinde beklediklerini ve hilafsız herkesin içinde bir şüphe olduğunu.
Herkes stres içindeyken benim rahat olmamım (aptal olabilme ihtimali dışında) birkaç nedeni vardı. Her şeyden önce Florya'da hem teknik heyetin, hem de futbolcuların ayaklarının suya değdiğini düşünüyordum. Zira Fenerbahçe maçına her iki grup da takımın kazanma alışkanlığına güvenerek çıkmıştı. Ama 1-0 yenilgi sonrasında görülmüştü ki kazanma alışkanlığı tek başına maç alan bir faktör değil. Dolayısıyla yeni bir ruha ihtiyaç vardı.
Galatasaray'ın Konyaspor maçına o yeni ruh sayesinde daha büyük bir ciddiyetle hazırlandığını tahmin etmek hiç de zor değil. Belli ki hafta içinde futbolcular yüzde yüzleriyle antrenman yaptılar; kendilerine daha iyi baktılar, akşamları dışarı çıkmadılar. Teknik kadro yenilgi sonrasında ilk 11'i oluşturma konusunda kendini daha özgür ve cesur hissetti. Yönetim büyük bir hızla genel kurul seçimi sahasını terk ederek takımın şampiyonluğa odaklanmasına yardımcı oldu.
Bu genel ruh hâli. Biraz detaya girerek Okan Buruk'un kapanacağı belli olan Konyaspor'u çözmek için özel stratejiler üzerinde çalıştığını söylemek istiyorum.
Neydi bunlar?
Sonuncusu hariç Galatasaray'ın oyun planındaki temel stratejilerin neredeyse tamamını ortaya koyan bir örnek vermek istiyorum.
Aşağıdaki fotoğraf dakika 28,29'da, Galatasaray hücumunun başlangıç fazında çekildi.
Fotoğrafa dikkatli biçimde bakınca gördüklerim şunlar:
Galatasaray hücumunu bu kareden başlatalım. Top ayağında olan Bardakcı yaklaşık 15 metre dribling yaptıktan soldaki Köhn'e oynuyor. Köhn topu hemen Konyaspor ceza sahasına ortalıyor, ancak bu orta Konyaspor sağ beki Uğurcan Yazğılı'dan (yazım hatası yok) sekiyor. Top önünde kalan Köhn bu kez Icardi'yi görmeyi başarıyor. O da kafasıyla Konyaspor kalesini (aşağıdaki fotoğraf).
Bu fotoğraf baktığımızda gördüklerim şöyle:
Bu alt başlıkta son olarak çizgiye basmak ve ceza sahasına yüksek ve uzun oynamak rolüyle sahaya çıkan Köhn'ün ceza sahasına yaptığı orta ve uzun toplarıyla ilgili bir istatistik de vermek istiyorum. Konyaspor maçında topla 55 kez buluşan Köhn yüzde 91 pas ve yüzde 80 uzun top (5'te 4) yüzdesiyle oynarken bir asist yaptı, iki de kilit pas verdi.[1]
Buradan geliyorum Berkan Kutlu ve Kerem Aktürkoğlu'nun hareketli oyunları sayesinde Galatasaray'a kattıklarına. Bu konuda tek örnek vereceğim.
Dakika 13,53. Galatasaray birinci bölgede taç atışıyla oyunu hareketlendiriyor. Köhn, Bardakcı, yeniden Köhn ve Mertens üzerinden top sağ kanattaki Kaan Ayhan'a geliyor. Kaan Ayhan topu sürmeye başlıyor. Tam bu sırada Kerem Aktürkoğlu ve Berkan Kutlu'yu ileriye doğru koşarken görüyoruz (aşağıdaki fotoğraf).
Barış Alper Yılmaz'la paslaşan Kaan Ayhan topu geri aldığında Aktürkoğlu iki Konyaspor stoperi arasında ön direğe koşu gösteriyor ve elini kaldırarak Ayhan'ın kendisine oynamasını istiyor. Kaan Ayhan da ona yüksek oynuyor. Aktürkoğlu'nun kafa vuruşunu Konyaspor kalecisi kornere çıkarıyor (aşağıdaki fotoğraf).
Bu hücumda dikkat çeken iki unsur var. İlki Aktürkoğlu'nun ön direğe doğru koşu yaparak topa kafa vurması. İkincisi ise Aktürkoğlu bu pozisyonda kaleye vuramayacak durumda olsa kafa pasıyla arkasındaki Icardi ve sol iç koridordaki Berkan Kutlu'yu pozisyona sokabilme olasılığının yüksek olması. Bu da bize Aktürkoğlu ve Berkan Kutlu'nun hareketli ve dinamik oyunlarının Galatasaray'ın hücumlarını nasıl zenginleştirebildiğini gösteriyor.
Tam burada Berkan Kutlu'nun enerjiye dayalı dinamik oyununun Galatasaray'ın savunma yapısını nasıl güçlendirdiğini gösteren bir örnek de vermek istiyorum.
Dakika 17,42. Galatasaray hücumunda Berkan Kutlu üçüncü bölgede dribling yaparken top kaybı yapıyor. Top kaybının tam bir saniye sonrasında durum aşağıdaki fotoğraftaki gibi. Topu kapan Alassane Ndao hızla takımını hücuma çıkarırken Berkan Kutlu ve Köhn geriye dönmeye çalışıyorlar.
Topu üçüncü bölgeye kadar süren Ndao, Davinson Sánchez ile Kaan Ayhan arasından bindiren takım arkadaşı Soner Dikmen'e yüksekten oynuyor. Soner'in başının üzerinden geçen topu Kaan Ayhan kesiyor (aşağıdaki fotoğraf).
Tam orada geriye hızla dönen Berkan Kutlu var. Bu topu süpürerek Galatasaray hücumunun yeniden başlamasını sağlıyor.
Torreira ve Berkan'ın hücum katkısı
Bu konuda iki örnek vermek istiyorum.
İlk örnek; dakika 49,56. Berkan Kutlu Konyaspor hücumunda pas arası yapıyor ve topu dikey oynayarak Icardi'ye aktarıyor. Icardi ve Mertens üzerinden Galatasaray sol koridordan Aktürkoğlu'nu kaçırıyor. Konyaspor'un sağ bekinden kurtulan Aktürkoğlu topu ön direğe koşan Mertens'le buluşturuyor (aşağıdaki fotoğraf).
Ancak Mertens bu pozisyonda ne topa vurabiliyor, ne de pas verebiliyor. Bu topu Filip Damjanoviç taca atıyor.
Taç atışıyla oyunu hareketlendiren Kaan Ayhan Sánchez'le paslaştıktan sonra sağ öndeki Barış Alper Yılmaz'ı kaçırıyor. Yılmaz topu kontrol ettikten sonra bindiren Torreira'yı kaçırıyor. Torreira'nın ceza sahasına yerden gönderdiği topu Icardi topuğuyla ikinci Galatasaray golüne çeviriyor (aşağıdaki fotoğraf).
Bu golde gördüğümüz iki şey var. Galatasaray toplam 40 saniyede iki tehlikeli hücum gerçekleştiriyor. Bunlardan ilkinden yararlanamazken hızla kullandığı taç atışı sonrasında 18 saniyede toplam beş pasla golü buluyor. Burada belirleyici hamle merkez orta saha futbolcusu Torreira'ya ait.
İkinci olarak bu golde Kaan Ayhan'ın payı da önemli. Zira Ayhan, öne koşu gösteren Barış Alper Yılmaz'a pas vermeden önce, onun ofsayttan çıkmasını bekledi. Pasını da bunu gördükten sonra verdi. Tecrübe.
İkinci örnek; dakika 52,27. Muslera ofsayt atışında ileriye doğru yüksek oynuyor. Icardi bu topu kafayla sağdan bindiren Barış Alper Yılmaz'ın önüne indiriyor. Ceza sahasına giren Barış Alper Yılmaz uygun pozisyon bulamayınca geri dönüyor ve Kaan Ayhan'a pas veriyor. Bu kez Ayhan topla ilerliyor ve ceza sahası çizgisine paralel oynayarak merkezdeki Mertens'i görüyor. O da topu yay önünde bekleyen Berkan Kutlu'ya bırakıyor. Berkan Kutlu'nun gelişine soluyla vurduğu şutla Galatasaray maçı koparma noktasına getiriyor (aşağıdaki fotoğraf).
Görüldüğü gibi Galatasaray'ın üst üste bulduğu iki gol sayesinde maçı koparmasında iki merkez orta oyuncusu Torreira ve Berkan Kutlu'nun önemli bir payı var.
Ancak burada Galatasaray'ın ikinci yarıya başlama stratejisine de değinmekte fayda var. İlk yarı bittiğinde soyunma odasına gidilirken skor 1-0'dı ve lig tablosundaki diğer sonuçlara göre Konyaspor küme düşüyordu. Küme düşmemek amacıyla Konyaspor'un ikinci yarıya hücum yaparak başlayacağını ve geride açıklar vereceğini öngören Okan Buruk'un soyunma odasında futbolcularına ön alan baskısı yapma ve hızlı oynama talimatı verdiğini düşünüyorum. Nitekim Galatasaray hızlı ve baskılı oynaması sayesinde ikinci yarının başlamasından yedi dakika sonra 3-0 öne geçerek maçı kopardı.
Benim maça ilişkin analizim kısaca böyle. Şimdi gerek sezon, gerekse de maç hakkında kafamda kristalleşen bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.
Geçen yıl ligi 4 Haziran 2023'te oynadığı Fenerbahçe maçıyla kapatan Galatasaray yeni sezonda ilk resmi maçına ertesi ay, 25 Temmuz 2023 tarihinde çıkmıştı. Neredeyse hiç tatil yapılmadan başlanan 2023-2024 sezonu Galatasaray için oldukça yorucu ve zorlu geçti. (Bu süre içinde 38'i ligde olmak üzere toplam 55 maç yaptı Galatasaray.)
Galatasaray'ın bu sezonki lig serüveni önemli rekorlara sahne oldu. Bir çırpıda bunları hatırlatmak istiyorum:
Bu açıdan Fenerbahçe'nin de elde etmiş olduğu 99 puanı da dikkate alarak bir daha kolay kolay şahit olamayacağımız bir tarihe tanıklık ettik galiba.
Fenerbahçe maçı sonrasında Galatasaray'ın yeni sezonda ciddi bir kadro revizyonuna ihtiyaç duyduğunu yazmıştım. Hâlâ bu görüşteyim. Galatasaray'ın Avrupa'da başarılı olması için kadrosunu gençleştirmesi gerekiyor. Çünkü Avrupa'da söz sahibi olmanın yolu taktik disiplin kadar üstün fizik kaliteye sahip olmak ve neredeyse sınırsız enerji tüketmekten geçiyor.
Dolayısıyla Galatasaray iki sezonda elde ettiği iki şampiyonluğu daha da yukarı taşımak için bu yaz, çok iyi planlanmış bir transfer sezonu geçirmek zorunda.
Bilindiği gibi kulüpler gelecek sezon en fazla 12 yabancı futbolcuyla sözleşme yapabilecekler. Bu, yaklaşık 28 oyuncuya sahip olan takımların kadrolarında 16 yerli futbolcu bulundurmaları anlamına geliyor. (Galatasaray'ın halen A takımında altyapı dışında yerli statüsüne sahip sekiz oyuncu bulunuyor. Demek oluyor ki bu sayı gelecek sezon yaklaşık iki katına çıkacak.)
Görüldüğü gibi büyük kulüpler hem yerli futbolcu sayılarını ve hem de bu oyuncuların kalitelerini yukarı çekmek zorundalar. Zira yılda 60 maç civarında karşılaşmaya çıkacak büyük kulüplerin sadece 12 yabancıyla üç kulvarda dengeli ve başarılı biçimde yarışabilmeleri mümkün değil.
Dolayısıyla transfer sezonu bir de bu açıdan bakmak lazım.
Galatasaray 14 yıl aradan sonra 7 Haziran 1987 Pazar günü Eskişehirspor'u Ali Sami Yen Stadyumu'nda 2-1 yenerek şampiyonluğa ulaşırken ikinci golü Muhammet Altıntaş topuğuyla atmıştı. Dün Icardi'nin Galatasaray'ın ikinci golünü topukla atması 37 yıl önceki bu anı gözümün önüne getirdi.
1959'da başlayan ligimizde şampiyonluk sayısı bakımından Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki ilk denklik 1973 yılında kurulmuştu. Bu tarihte Galatasaray ve Fenerbahçe'nin şampiyonluk sayıları altışardı. 1973'ten sonra Fenerbahçe büyük bir atağa kalkarak şampiyonluk sayısında Galatasaray'ı gerisinde bıraktı. Öyle ki 12 yıl sonra, 1985'te Fenerbahçe'nin şampiyonluk sayısı 11'e yükselmişken, Galatasaray yerinde saymıştı. Aradaki fark beş sezona yükselmişti. 1985'te Fenerbahçe ezeli rakiplerine tepeden bakan bir imparatorluktu. Onbir olan şampiyonluk sayısı Galatasaray (6) ve Beşiktaş'ın (4) toplam şampiyonluklarından (10) bile daha fazlaydı.
1985 sonrasında denge biraz değişti. Fenerbahçe şampiyonluk yarışında sürat kaybederken Galatasaray ve Beşiktaş hızlandılar. 1999'da Galatasaray şampiyonluk sayısında Fenerbahçe'yi yeniden yakalamıştı. (Galatasaray ve Fenerbahçe'nin şampiyonluk sayıları 13'er idi. Beşiktaş'ın ise dokuz.)
Denge sonraki yıllarda biraz daha değişti. Dün itibariyle Galatasaray ligdeki 24'üncü şampiyonluğuna ulaşarak şampiyonluk sayısında Fenerbahçe'nin beş önüne geçmiş oldu.
Bunu şundan yazdım. 1985'te Galatasaraylılara 2024'te şampiyonluk yarışında Galatasaray'ın Fenerbahçe'nin beş önüne geçeceği söylense, çoğu inanmazdı. Dolayısıyla önemli olan rekabettir, başarılar ve sayılar ise dönemsel.
Bu retrospektif tarihle ilgili söylemek istediğim asıl mesele şu: Gelecek, geleceğe daha iyi hazırlananların olacaktır. Geleceğe hazırlanmanın ise en sağlıklı tek yolu var: Dün ve bugünü gerçekçi biçimde analiz etmek ve hatalarla yüzleşebilmek. Hiç korkmadan. Bam bam bam.
[1] Daha fazla bilgi için, https://www.sofascore.com/konyaspor-galatasaray/llbsKlb#id:11540891 adresine bakılabilir.
[2] 1987-1988 sezonunda üç puanlı sisteme geçilmesinin ardından.
Melih Şabanoğlu kimdir?Melih Şabanoğlu, Galatasaray Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunu. Okur, yazar, merak eder. Çocukluktan itibaren her yaş döneminde ve değişik sektörlerde çalışırken spor ve futbol, amatör tutkusu oldu hep. Futbolun matematiğini anlamaya çalıştı. Sabahtan akşama dek muhtelif maçlar izleyerek geçireceği günlerin hayalini kurdu. Ana ilgi ve uğraş alanı ise Osmanlı modernleşmesi ve geç Osmanlı döneminde spor tarihi. Bu konuda Kuruluş: Mekteb-i Sultani'den Galatasaray Spor Kulübü'ne Türkiye'de Futbolun Erken Çağı (1904-1907) başlıklı bir kitabı var. Önümüzdeki dönemlerde bu çalışmanın diğer ciltlerini çıkarmayı umuyor. |
Dünkü Beşiktaş hezimetine de ben aynı kapsamda, modern futbol zihniyetiyle oynayan bir takıma karşı elde edilen yenilgi gözüyle bakıyorum
Türkiye ilk yarısında oldukça etkili olduğu maçta Hollanda’ya 2-1 yenilerek Avrupa Futbol Şampiyonası’na çeyrek finalde veda etti. Bu sonuçla birlikte Montella yeniden eleştirilmeye başlandı. Ancak sağlıklı bir karar için süreci, oyunu ve oyuncuları doğru analiz etmek gerekiyor
11. Kariyer maçını oynayan sadece Demiral, Kadıoğlu ve savunma anlamında Barış Alper Yılmaz değildi. Kanımca Mert Günok da kariyer maçını oynadı. Uzatmanın son saniyesinde yaptığı kurtarış Türkiye milli takım tarihindeki en ikonik anlardan birisi olarak çok uzun süre hatırlanacak, Galatasaraylıların 2000’deki UEFA finalinde Claudio Taffarel’in yaptığı kurtarışı yıllar boyunca unutmamaları gibi
© Tüm hakları saklıdır.