30 Kasım 2024

Elazığ’ın şarabı Tekirdağ’a göçüyor

Güneydoğu’nun en büyük şarap tesisi olan Kayra Elazığ Şarap Fabrikası kapanıyor. 80 yıllık Buzbağ şarabı da yuvasından ayrılıp bin 442 kilometre öteye taşınıyor… 

Kürsüdeki orta yaşlı adam elinde tuttuğu eskice şişeyi havaya doğru kaldırarak heyecanla anlatıyordu: “Ta 1944’te, İkinci Dünya Savaşı’nın o en karanlık yıllarında ekmek karneyle dağıtılırken, onca kısıntıya, kaygıya rağmen birileri Elazığ’da bir şarap tesisi kurdu, ülkeye Buzbağ şarabını kazandırdı. Birileri o gün o Buzbağ’ı yaptığı için bugün size sunduğumuz bu şarabı yapabiliyoruz...”

Yer Galataport’taki Frankie Restaurant’tı ve Kayra firması belki de şimdiye kadarki en iddialı şarabını tanıtıyordu. “Tanrıların nektarı” anlamına gelen Ambrosia şarabı Elazığ’ın sapları burularak dalında kurutulan Öküzgözü üzümlerinden yapılmış, ortaya İtalyan Amarone’lerini andıran çok zengin ve dolgun bir kırmızı çıkmıştı. Şirketin o günkü genel müdürü Levent Kömür, başarının onurunu Elazığ’daki o tesisi kuran Tekel ile, o yılların -bugünlerde “tek parti” diye eleştirilen- hükümeti ile paylaşıyordu.

Devletin içki şirketi Tekel, 1930’larda Fransız bağ uzmanlarına ülkeyi taratmış, bağcılığın yaygın olduğu bölgelerde “deneme şarapevleri” kurdurmuştu. Bunların küçük parti şarapları yapılıp analiz edilmiş, potansiyeli olan üzümlerin bölgelerinde daha büyük “fabrika”lar kurulmuştu. Elazığ da bu şanslı yörelerden biriydi, mükemmel kırmızı şaraplar veren Öküzgözü ve Boğazkere üzümleri sayesinde büyük bir tesise lâyık görülmüştü. Yine Fransız uzmanlar “Öküzgözü’nü mutlaka Boğazkere ile harmanlayın, bu iki üzüm birbirini dengelesin” tavsiyesinde bulunmuşlardı.

Elazığ Şarap Tesisi yıllanmış şarapların tadıldığı davetlere de ev sahipliği yapıyordu

O günlerden sonra yörenin buz mağaralarına atfen “Buzbağ” adı verilen bu iki üzümden yapılma şarap, Türkiye’nin en iyi şaraplarından biri olarak sivrildi. Tekel’in uygun fiyatlarıyla bolca satılıyor, öğrenci evlerine bile girebiliyordu. Yurtdışına da hayli ihraç ediliyordu.

Elazığ tesisinde yapılan Buzbağ, bir zamanlar Türkiye'nin en çok ihraç edilen şarabıydı

Bu özeti yapmamızın nedenine gelince… Güneydoğu bölgemizin bu en büyük şarap tesisi, artık kapanıyor. Halen en çok satan şaraplardan olan Buzbağ’ın üretimine devam ediliyor ama ona hayat veren tesis son günlerini yaşıyor…

15 milyon dolar istiyor

Elazığ Şarap Tesisi’nde (şarap fabrikasyon bir ürün olmadığı için fabrika yazmaya elim varmıyor) bu yıl son kampanya yapıldı, bölge bağlarının üzümleri Kayra’nın ikinci şaraphanesi olan Tekirdağ-Şarköy’deki şarap tesisine gönderilip Buzbağ için burada işlendi. Elazığ ise stoklarındaki şarapların şişelenmesi için açık tutuluyor, tanklar tamamen boşalınca da 2025 sonbaharında kapısına kilit vurulacak. Peki neden? Kayra Şarapları’nın bağlı bulunduğu Mey - Diageo’nun üst düzey yetkilisi şöyle anlatıyor:

“Diageo merkezi İngiltere’de bulunan çok büyük ve ciddî bir kuruluş. Son yaşadığımız depremlerden sonra bize bütün bina ve tesislerimizin deprem güvenliğini araştırma talimatı verdi. Büyük bütçeler kullanarak bu araştırmaları yaptırdık, bazı yerlerimizle ilgili güçlendirme gereği ortaya çıktı. Ancak Elazığ tesisi fazla sorunlu. Güçlendirme imkânsız, yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Bu da 15 milyon dolar bütçe istiyor. Böyle bir rakamı harcamaktansa 5 milyon dolar masrafla işe yarar ekipmanları Şarköy’e taşıma ve Şarköy’ün kapasitesini arttırma kararı aldık. Elazığ’da olmaktan memnunduk, zorunlu kalmasak bu kararı almazdık…”

Türkiye'nin en çok satılan kırmızı şaraplarından Buzbağ artık Şarköy'de üretilecek

Şarapların bağların ortasında, “şato sistemi” denilen ve sadece o bağların üzümünü işleyen tesislerde üretilmesi, en ideal durum. Tesis bağdan uzaklaştıkça bağın kontrolü zorlaşıyor, uzağa giden üzüm yolda hırpalanıyor, sıcaklık değişimlerinden etkilenerek kalite kaybedebiliyor. Bunları hatırlattığımız Kayra’nın üretimden sorumlu bir yetkilisi de şöyle diyor:

“Bizim için elbette üzücü… Buzbağ’ı, Vintage Öküzgözü’nü, Imperial ya da Ambrosia şaraplarımızı orada yapmak çok önemliydi. Biraz zorlanacağız ama kalite kaybedeceğimizi sanmıyorum. Kalite kaybettirmemek bizim görevimiz zaten. Bu yıl üzümleri Şarköy’de işledik, üzümler gece yolculuk yaptığı için zaten serin olan Eylül-Ekim’de iyi koşullarda geldi. Şu da bir gerçek, Elazığ’da ürettiğimiz şarabın sadece yüzde 20’sini Ankara’nın doğusunda satıyoruz. Üzümü taşırken bir maliyet artışı olacak ama şişeli şarabı Batı bölgelerine ulaştırırken de tasarrufumuz olacak, bunlar birbirlerini dengeleyecek…”

Tesis yörenin Öküzgözü ve Boğazkere bağcılarının da hayat kaynağıydı

Şark’ın buruk lezzeti

Bu kararla Buzbağ şarabı anayurdunu terk ediyor, ülkenin batısına, evinden taa bin 442 kilometre ötedeki bir sahil ilçesine göçüyor.

Buzbağ bir travmayı da 1995’de yaşamış, yarım asrı deviren tesisi yenilenirken kişiliğiyle oynanmıştı. Köhnemeye yüz tutan tesisi Alman firmalarınca baştan aşağı elden geçmiş, 2 milyon 160 bin litrelik kapasitesi 4 milyon litreye çıkarılmıştı. Ama üretimin modernleşmesi şarabı da fazla hafifletmiş, o çok sevilen hafif kaba, buruk ve baharlı yapısı kaybolmuş, meyvemsi, ince bir şaraba dönüşmüştü. Ben de yazılarımda bunu eleştirmiş, zamanın Tekel Genel Müdürü Mehmet Akbay’ın sitemlerine maruz kalmıştım. Akbay beni ikna edemeyince “Biz anlaşamıyoruz. O zaman senin üzerine fabrika müdürü Yaşar Bey’i salacağım, kozlarınızı paylaşın” demişti. Tesisin o günlerdeki müdürü Yaşar Demir kalite gerilemesini tesisten çok yörede iklimin değişimine bağlamış, “Keban Barajı gölünün su tutmasıyla kurak iklim ılıman ve nemli iklime dönüştü. Bu da kuraklığa alışık Öküzgözü’nü biraz bozdu, sulu ve gevşek yaptı” diye anlatmıştı.

Bu sohbetin ardından Yaşar Bey tesis mahzeninden 80’li yılların Buzbağ’larını göndermiş, ince uzun, kalem gibi şişelerdeki etiketsiz şarapları sevgili Ahmet Örs’le günler boyu tadıp zevkten dört köşe olmuştuk.

Güneydoğu bölgemizin Öküzgözü, Boğazkere gibi kadim üzümleriyle ilgili o yöreden bir dostumuz, “Türkülerimiz çilekeş, buruk… Yemeklerimiz bol baharatlı, acılı, onlar da buruk. Şaraplarımız var; onlar dahi buruk…” diyordu. Elazığ’da yapılan Buzbağ şarabı, 80 yıl boyunca gerçekten de bize Şark’ın buruk tadını getirdi. Elbette bu burukluk biraz da bu coğrafyanın acılarından, çilelerinden damıtılıyordu.

Demek ki, Buzbağ’ın kaderinde yurdundan ayrılmak da vardı. Ama nice değişimlere göğüs germiş bu şarap, eminim yeni yuvasında da hayata tutunacak, sevenlerine başka keyifler sunacaktı.

Mehmet Yalçın kimdir?

Türkiye'nin ilk "içki yazarı" Mehmet Yalçın, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 1984'ten itibaren haber ajansı ve dergilerde muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine uzanan görevlerde bulundu.

1997'de modern yaşam tarzı dergisi Gurme'yi, 2001'de de Türkiye'nin ilk içki kültürü dergisi Gusto'yu çıkardı. Sabah ve Milliyet gazetesinin Pazar eklerinde 17 yıl gastronomi alanında köşe yazarlığı yaptı.

"A'dan Z'ye Viski", "A'dan Z'ye Şarap" ve "A'dan Z'ye Bira" kitaplarını yazdı.

Dünyanın dört yanında sayısız şarap ve sert içki tadım ve eğitimine katılan Yalçın, danışmanlık ve eğitmenliklerini sürdürüyor, her hafta Türkiye'nin en çok okunan bağımsız internet gazetesi T24'te yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Kadın şefler atakta

Dünyanın saygın şef ödüllerinden The Best Chef’de bir kadın aşçımızın ödüle lâyık görülmesi, dikkatleri kadın şeflerimizin artan başarılarına çekti

Yasal viski 200 yaşında

İskoçya'daki ilk lisanslı viskinin 200. yıl kutlamaları için bu doğa harikası ülkedeydim…

Tekirdağ şarabını hatırlıyor

Bin yıllık bağ ve şarap bölgesi Tekirdağ'da son yıllarda gerileyen bağcılık yeniden yükselme yolunda, şarap turizmi ise beklenmedik canlılıkta…

"
"