“Sanat Güneşi” sanatçımız Zeki Müren 1996 yılında TRT İzmir Stüdyolarında yaşamına veda etmişti. Aradan neredeyse yirmi yıl geçtikten sonra İzmir bu sefer sanatçının hatıralarını ağırlıyor. İzmir Kültürpark’ta bulunan Resim ve Heykel Müzesi’nde Eylül ayından bu yana sergilenen “İşte Benim Zeki Müren” sergisi 30 Ekim’e kadar gezilebiliyor. Yapı Kredi Private Banking ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık iş birliği ile şehrimize getirilen sergi ilk kez Kasım 2014’te İstanbul’da sergilenmiş Ankara ve Bodrum’da da ziyarete açılmıştı. İnternette sergiye ilişkin araştırma yaparken İstanbul sergisinde sanatçının kişisel kariyeriyle ülkenin gündeminin bir arada sunulduğunu fark ettim. İzmir sergisinde ise sanatçının yaşamına odaklanılmış. Özellikle İzmir Fuarında verdiği konserlere ilişkin görseller ön plana çıkartılmış.
Zeki Müren’in kişisel tarihi açısından İzmir’in önemli bir yeri olduğunu sergi sayesinde görebiliyoruz. Sanatçının kişisel kariyerinde fuar zamanı verdiği konserler, gazete haberleri ve fotoğraflarla sergide belgelenmiş. Ayrıca İzmir’le olan özel bağının haricinde Müren’in kişisel tarihinde yolculuk etme imkânını da sağlıyor sergi. Sanatçının Güzel Sanatlar öğrencisi olarak başlayan desen sergileriyle devam eden yaşam yolculuğunun TRT radyosu ve televizyon deneyimiyle devam ettiğini görebiliyoruz. Yeşilçam açısından da önemli bir figür olan sanatçı oyunculuk yeteneğinin yanı sıra kıyafet tasarımlarıyla da toplumsal hafızada yerini koruyor.
Sanatçının kıyafet tasarımlarındaki özgünlüğü, günümüzde de hâlâ konuşuluyor. Geçmiş yıllarda ABD’li popüler müzik sanatçısı Lady Gaga’nın kıyafet tasarımlarının Zeki Müren tasarımlarından “esinlendiği” medyada haber olmuştu.
Zeki Müren’in film posterleri haricinde günlük yaşamına ilişkin eşyaları, kişisel mektupları ve fotoğraflarını da sergide görebiliyoruz. Sergi içerisinde ayrılan özel bir bölümde de sanatçının filmleri izlenebiliyor.
Sergi sırasında sanatçının kişisel yazışmalarını okurken çalışmalarında ne kadar titiz çalıştığı, hassas davrandığı anlaşılıyor. Bir film çekimi esnasında çekilen fotoğraflarının birkaç tanesinin üstünü çizen Müren, film içerisinde bu fotoğraflara yer verilmemesini rica etmiş, aksi durumda üzüleceğine dair notu da nazikçe düşmeyi ihmal etmemiş. Sanatçının sahnelere veda ettiği mektubunun üzerinde yaptığı düzeltmelerde de seyirciyle olan bağının ne kadar kuvvetli ve tutkulu olduğu, sahneleri bıraktığı için yaşadığı üzüntü görülüyor.
“Zeki Müren kendisi için açılmış sergiyi gezerken ne hissederdi?” diye düşünüyorum öte yandan. Kişisel çalışmaları ve görünüşünde hassas davranan Müren’in çalışmalarının sergilenmesinde kimi zaman göze çarpan özensizlikler (yazım hataları, ses sisteminin kötü olması gibi) sergiden çıkarken zihne Zeki Müren’in “Sorma ne haldeyim?” şarkısının zihnime düşmesine neden oluyor.
Zeki Müren’in yaşamını sergide takip ederken bir yandan 1950’lerden 2000’lerin başına kadar yaklaşık 50 yıllık bir süreçte toplumumuzun değişimine de kısmen tanıklık ediyoruz. Bir ara sahnelere çıkması yasaklanan sanatçının halkın topladığı 3000 imza ile sahnelere döndüğünü, kimi zaman halkın yoğun ilgisi karşısında tahtlarla omuzlarda taşındığını görebiliyoruz.
Kişisel tarihimde (ve benim gibi 80’lerde çocukluğunu yaşamış kişilerin tarihinde) Zeki Müren önemli bir figür. Radyolarda Zeki Müren’in şarkılarını dinleyen büyüklerimiz televizyonlarda da yine sanatçının filmlerini izliyordu. Toplumsal yapının katılığı karşısında Zeki Müren’in bu kadar popüler olmasını garipseyebiliyorduk. Sahne ile gerçek yaşamın bu kadar farklı dünyalar olmasını garipserken bir yandan da toplumun aslında o kadar sert bir yapıya sahip olmadığını da anlayabiliyorduk, anlayabiliyoruz. Bu bağlamda yeni nesillere Zeki Müren gibi renkli bir sanatçının tanıtılması toplumsal hafızanın devamlılığı açısından da önemli. Sürekli değişen gündem içerisinde sürekli şekil değiştiren toplumsal yapının, karakterin tutarlı bir hal alması için toplumsal hafızanın diri tutulması gerekiyor. Geçmişe dair okumalar, gösterimler azaldıkça gündelik yaşam ve gündem içerisinde boğulan bir toplumsal yapıya mahkum oluyoruz.
Sağlık durumundan dolayı yaşamının son altı yılını Bodrum’da inzivaya çekilerek geçiren sanatçı kendisine takdim edilen ödülü almak için TRT İzmir Stüdyolarında yapılan çekime katılmış ve bu sırada yaşamını yitirmişti. Bu anlamda serginin İzmir’de gezilebilmesi sanatçının sevenlerine yönelik yarım kalan vedasının da sembolik olarak tamamlanmasına yardımcı oluyor. Toplumsal tarihimize ilişkin farklı figürlere dair yaratıcı dökümanter çalışmaların devamının gelmesini umut ediyorum.
İçinizdeki sanat güneşi sönmesin efendim. Esenlikler dilerim.
Yararlanılan kaynaklar: