28 Ağustos 2020

Korona'dan daha kötüsüne yakalandık!

Sağlık Bakanı itibarını yitirdi. Bundan sonra ne söylese boş. Günlük veri açıklamasa daha iyi olur

"Korana'dan daha kötüsü ne olabilir" diyeceksiniz? Her saat başı bir kişi ölüyor. Günde 1500 kişi virüsle tanışıyor. Kimi ağır geçiriyor, kimi hafif atlatıyor. Kimi hayata tutunuyor kimi son nefesini veriyor.

Daha ne? Daha kötüsü ne olabilir ki!..

Güvensizlik.

İtibar erozyonu.

İnsanlar artık Sağlık Bakanı'na da bakanlığın açıkladığı verilere de güvenmiyor. Bilim Kurulu'na da inanmıyor. Salgının ilk haftalarında Bakan'a güven tamdı. Bilim Kurulu'na inanılıyordu.

Herkes Bakan Koca'nın ağzından çıkan sözün doğru olduğunu kabul ediyordu. Kimsenin kuşkusu yoktu. Ne derse uyulmaya çalışılıyordu.

Aylar geçti, Bakan güvenini yitirdi. Çünkü sahadaki rakamlarla Bakan'ın açıkladığı rakamlar birbirini tutmamaya başladı.

Peki neden böyle oldu?

Prof. Mehmet Ceylan'ın tespitiyle salgın kontrolden çıktı. Uzmanlar diyor ki, bakanlığın açıkladığı vaka sayısını 10'la çarpın.

Günde 10 bin 15 bin vaka olabilir mi?

İddialar bu yönde. Ölüm verilerinin bile gerçeği yansıtmadığı söyleniyor. 14 ilde alınan yasak kararlarına bakılırsa durum ciddi.

Bizdeki en büyük hastalık bu: Gizlilik. Gerçekleri halktan saklama, şeffaf olamama.

Korona'dan daha tehlikeli hastalık.

Koronavirüs ile eninde sonunda baş edersiniz ama güven erozyonuna uğradınız mı telafisi yok.

Düşünebiliyor musunuz? Bu ülkede TRT'nin yaptığı harcamalar bile ticari sır, iktidarın otoyollar için müteahhitlere ödediği paralar bile sır kapsamında.

Korona'dan yoğun bakıma düşünler de sır kapsamına alındı. İyi Partili Aytun Çıray önemli bir iddiayı dillendirdi. Dedi ki; "25 Ağustos günü sadece Malatya'da 28 kişi Koronavirüs nedeniyle vefat etti, Sağlık Bakanlığı vefat sayısını Türkiye genelinde 18 olarak açıkladı."

Yeri gelmişken değinmeden edemeyeceğim bir başka hastalık da halka yalan söylemek demeyeceğim, ağır olur doğruları söylememek diyelim.

Dünkü haber; Ayasofya'ya giriş artık başörtüsüyle olacakmış.

Ayasofya'yı açarken ne demişlerdi?

İbadet saatlerinde, ezanla birlikte cami olarak hizmet verecek, öteki saatlerde müze olarak tüm insanlığa açık olacak. Eskisinden farklı olmayacak. Turistler para ödeyerek giriyordu şimdi parasız girecek.  

Böyle dememişler miydi?

Şimdi müzeye başörtüsü takmadan girilmesini yasakladılar. Turistlere kapıda tulum ve başörtüsü verilecekmiş!

Hakikaten komik.

Ya baştan biz burayı tamamen cami yapıyoruz de; açık ve net ol ya da söylediğin sözün arkasında dur, cami/kilise/müze özelliğini koru.

Korona meselesi de aynı... Dünya bize gıptayla bakıyor dediler, "yeni normal hayat" sloganının arkasına sığınarak Korona öncesi günlere hızlı dönüş yaptılar. Şimdi rakamlarla oynayarak yaptıkları yanlışın üzerini örtmeye çalışıyorlar.

Yakında 14 il 24 ile, sonra 48 ile, sonra 64 ile çıkarsa şaşırmam.

Sağlık Bakanı itibarını yitirdi. Bundan sonra ne söylese boş. Günlük veri açıklamasa daha iyi olur. Çünkü kimsenin baktığı yok, çünkü açıklanan verileri kimsenin inandığı yok.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.