Nisan ayının son günleriydi. Emniyet Genel Müdürlüğü toplumsal olaylarda vatandaşların kamera ile görüntü ve ses almasını yasakladı.
Yetkisi var mı?
Yok…
Genelge hukuka uygun mu?
Değil…
Tamamen keyfi. Tamamen keyfi rejimin ürünü.
Durumu şöyle izah edeyim: Herhangi bir kentin büyük meydanında gösteri ve protesto hakkını kullanan kişilere polis müdahale edecek, orantısız güç kullanacak siz bu olayı telefonunuzun kamerasıyla tespit edemeyeceksiniz.
Emniyet Genel Müdürü çekim yapan olursa müdahale edin, engelleyin diye emir veriyor.
Polis çekim yapana nasıl müdahale edecek?
Bu mesele mayıs ayında çok tartışıldı. Emniyet Genel Müdürü genelge yayınlayarak kendi teşkilatına seslenmiş dümeni yaptı ama sonuçta sivil vatandaşların alanına müdahaleydi.
O genelge, hepimize "Görüntü alamazsın, alırsan gerekeni yaparım" uyarısıydı.
Sivil alana müdahaleydi.
İktidar yanlısı avukatlar, gazeteciler, troller genelgeyi savundular.
Polisin müdahalesini çekmek özel hayatın gizliliğini ihlalmiş!..
Kişisel verileri yaymakmış!..
Kamusal alanda özel hayatın gizliliği mi olur?
Olmaz tabii.
Birçok kuruluş, "Bu genelge basın özgürlüğü ile hak arama hürriyetini engellemektir" diye itiraz etti.
Etti de ne oldu, diyeceksiniz? Daha karar çıkmadı, genelge iptal edilmedi.
İptal edilmedi ama genelgenin uygulanma şansı yok. Toplumsal eylem olacak, yüzlerce, binlerce kişinin gözü önünde polis şiddet uygulayacak, şiddeti birileri görüntülerse suç olacak!..
Veya polis olay yerinde müdahale edecek.
Yok ya!..
Herkes biliyor, polis şiddetine karşı en büyük güvencemiz, tek delilimiz telefonlarla çekilen görüntüler.
İspatı mı?
Önceki gün yaşanan hadise. AFP muhabiri Bülent Kılıç'ın başına gelenler. Suçu fotoğraf çekmek.
Polis önce yere yatırdı, boğazına diziyle bastı, sonra ters kelepçe taktı. Onlarca kişi bu anı görüntüledi.
Onlarca kişi o anı görüntülemesiydi ne olacaktı?
Gazeteci Kılıç, kim vurduya gidecekti?
Polis şiddetinden hiçbirimizin haberi olmayacaktı. Rutin işlem sayılacaktı. Polisin gazetecinin boğazına bastığı belgelendiği halde İçişleri Bakan Yardımcısı'nın ne dediğini biliyor musunuz?
Polise direnenleri gözaltına almak zorbalık değilmiş!
Bir de görüntü olmasaydı!...
Teokratik devlet kafası bu işte… İktidarın yaptığına karşı çıkarsan suç işlersin, güvenlik birimi her şeyi yapmakta özgürdür. Kafana çöker de, ters kelepçe çakar da, hafiften okşar da (!) yetmiyorsa ağırdan okşar da (!)…
Ne diyeyim... Son zamanların moda terimiyle, bu zihniyet ülkenin tepesine çöktü.
Hepimizi Allah kurtarsın!