Açıkça söylemek gerekirse, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün desteklediği, Babacan’ın başına geçeceği parti merakla bekleniyor.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da parti kuruyor ama onun rotası üç aşağı beş yukarı belli. AKP’nin içine oynayacak, İslamcı tabana yönelecek, bugünkü yönetim biçiminden hoşnut olmayan, AKP’nin yanlış yolda olduğunu düşünen, bir şekilde kenara itilen veya oyun dışına çıkmayı tercih eden AKP‘lileri yanına çekmeye çalışacak.
Hedef kitlesi AKP.
Babacan’ın kuracağı partinin farklı olacağı söyleniyor. Biraz ANAP gibi diyelim. Öteki partilerin de tabanlarına hitap edecek bir programla, yapıyla ortaya çıkacaklar diyorlar.
Babacan, Davutoğlu gibi manifesto ile yola çıkmadığı için gizemini koruyordu. Ne düşündüğü veya ne düşündükleri ikinci elden gelen bilgilerden, duyumlardan ibaretti.
Taa ki geçen akşama kadar.
Eski Başbakan Yardımcısı Babacan salı akşamı ilk kez kameraların karşısına çıktı. HaberTürk televizyonunda Fatih Altaylı’nın her sorusuna cevap verdi.
Doyurucu yayın oldu.
Babacan çok sakindi. Demokrasi, insan hakları, evrensel hukuk, değerler, ilkeler üzerinde çok durdu.
Aslında bunlar AKP’nin kuruluşunda dillerden eksik etmedikleri söylemlerdi. Mesela özgürlük alanın genişletilmesi.
Özgürlüklerin önündeki bariyerleri kırmaktan söz eden AKP iktidarının 17 yıl sonra Türkiye’yi getirdiği yer Babacan’ın anlatımıyla şöyle:
"Genç arkadaşlarla buluştuk. 'En büyük problem olarak neyi görüyorsunuz?’ dedim. Çocuklar, 'Boğulma hissi yaşıyoruz, sosyal medyada yorum yapmaktan, like atmaktan korkuyoruz" diyorlar.
Cumhurbaşkanı’nın çok sevdiği değişle nereden nereye!
Bugün, atılan 'tweet'i 'retweet'leyen bile hapse düşüyor!
İfade sorununa, insanların sesini duyurma kanallarının kapalı olmasına sıcağı sıcağına örnek vereyim:
Babacan’ın yaptığı açıklamalara medyanın kahir ekseriyeti yer vermedi.
Peki, Babacan’ın partisi iktidara gelirse bir süre sonra bu yola sapmayacağının garantisi var mı?
Kendilerinin de AKP gibi olmayacağının!
Babacan 'tek adam partisi' olmayacaklarını söyledi.
Babacan’ın üzerinde durduğu önemli bir başka mesele de düşman yaratarak korku siyasetinin izlenmesi.
Babacan’ın bu sözlerine yakın tarihten örnek vereyim: Yerel seçimde 'Cumhur İttifakı'nın özellikle MHP’nin seçim kampanyası neydi?
"Bu seçim beka seçimidir. Türkiye’nin bekası Cumhur İttifakı’nın kazanmasına bağlıdır."
Yaptıkları tipik korku siyasetiydi. Biz gidersek!..
Peki, Babacan’ın partisi nasıl bir rejim/sistem öngörüyor?
Kuvvetler ayrılığına dayalı üçlü parlamenter sistem. Babacan, başkanlık sisteminin ekonomik krizle anıldığının altını çiziyor.
Doğru.
Hatırlayın; MHP lideri "Cumhurbaşkanı Anayasa’ya uymuyorsa biz Anayasa'yı Cumhurbaşkanı’na uygulayalım dedi", Türk usulü başkanlık modeline geçildi. Ekonominin iki yakası o gün bugün bir araya gelmiyor.
Rakamlar ortada.
2016 yılının kasım ayındaki işsizlik rakamlarına, enflasyona, döviz kuruna, faiz oranına bakın. Bir de bugünlerdekine bakın.
Başkanlık sistemi iyi gelmedi!
Peki, onca yıl ekonomiden sorumlu bakanlık yapan Babacan’a göre; mevcut ekonomik program inandırıcı mı?
Hayır. Ona göre bu programın karşılığı yok. Türkiye 2023 hedeflerinden çok uzak.
Babacan’ın retoriği güçlü mü?
Değil. Ortalığı sallayacak, masaya yumruk vuracak yapısı var mı?
Hayır. Kitleleri dalgalandırabilir mi?
Hayır.
Eee rakipleriyle nasıl başa çıkacak, mesela belagat ustası Erdoğan’la?
Babacan "Gençler artık bu tarzı, bu üslubu seviyor" diyor.
Göreceğiz.