08 Aralık 2024
Geçen aralıkta Arjantin devlet başkanlığına yeni seçilen Javier Milei için yazdığım yazıda " İstikrarsız bir ülkeye dengesiz bir lider, anarko-kapitalist, mini-Trump, deli peruk" sözcüklerini kullanmış ve geleneksel politikacılardan sıtkıları sıyrılan Arjantin halkının denize düşen yılana sarılır misali seçtiği eksantrik eski televizyoncunun uzun vadede başarı şansının zayıf olduğu kehanetinde bulunmuştum.
Ülkemizden binlerce kilometre uzakta olmasına rağmen ekonomik durumlarının ve enflasyon oranlarının benzeşmesi nedeniyle sık sık Türkiye ile beraber anılan Arjantin'in başına elinde bir elektrikli testereyle devleti budayacağını vaat ederek geçen Javier Milei'in amacı kontrolden çıkmış devlet canavarını ehlileştirmekti.
Ekonomik reçetesi Amerikalı Reagan'dan ve İngiliz Thatcher'den daha radikaldi. Bunu Arjantin gibi istikrarsız bir siyasal ve ekonomik geçmişi olan bir ülkede gerçekleştirmeye kalkışmak için Milei gibi biraz çılgın olmak gerekliydi.
Son bir yıl boyunca Milei Arjantinli seçmenlerin beklentilerini kısmen karşıladı. Devleti büyük ölçüde küçülttü, ancak Merkez Bankasını kapatmak ve peso yerine ABD doları kullanmak gibi radikal seçim platformu söylemlerini hayata geçiremedi. Bu arada ülke resesyona girdi, işsizlik ve yoksulluk arttı.
Ünlü siyaset bilimci Hobbes 17. yüzyılda gittikçe büyüyüp güçlenen devleti bir canavar (Leviathan) olarak nitelendirir. Ancak onun canavarı yerel despotların altında ezilen halkı kurtaran, onlara yaşama ve gelişme şansını veren gerekli bir canavardır. Bu açıdan bizim artık sararıp solmakta olan "devlet baba" anlayışıyla benzeşir.
Son zamanlarda neredeyse tüm dünyada ekonomileri iyi durumda olsun olmasın devletler ve onların borçları büyüdü. Küresel kamu borcu 20 yıl önce GSYİH'nın yüzde 70'i iken bu yıl yüzde 93'e yükseldi ve 2030 yılında yüzde 100'e ulaşması bekleniyor. Kamu borcu yalnızca zengin ülkelerin değil büyük açıklar veren Çin, Hindistan ve Türkiye gibi ülkelerin de başına bela oldu.
Geçtiğimiz 20 yıl boyunca 2007-09 mali krizinin ve pandeminin körüklediği devlet harcamaları ve borcu tüm dünyada arttı. Bu da insanlar sıkıntı içine girdiği zaman devletin her zaman devreye gireceği beklentisini yarattı.
Dünyadaki ülkelerin çoğu nüfusları yaşlandıkça artan sağlık hizmetleri ve emeklilik maliyetleriyle karşı karşıya. Bu kısır döngüyü kırmaya kalkışan Macron Fransa'da siyasi kaosla karşılaştı.
Arjantin'de Milei harcamaları kısmak için devlet dairelerinden en yoksullara nakit transferleri yerine satın almaları, idari masrafları ve maaşları kısmalarını istedi. Yaşlanan nüfus bütçenin büyük bir kısmını tüketiyordu. Milei acı reçetenin uygulanmasını kötü polis deregülasyon çarı Sturzenegger'e bıraktı.
Kiminin baba, kiminin de bir canavar olarak gördüğü devleti patlatarak küçültmek ne kadar gerçekçiydi?
Önceleri ben de Milei'i yanlış bir şekilde Trump, Bolsonaro ve Orban gibi popülist liderlerle aynı kefeye koydum. Ancak zamanla onun farklı bir gelenekten geldiği ortaya çıktı. Milei açık pazarlara, bireysel ve ekonomik özgürlüğe gerçekten inandığını, sosyalizmden ve devletten nefret ettiğini söylüyor. Gümrük vergileri yerine Çinliler de dahil olmak üzere Arjantin'in iç işlerine müdahale etmeyen özel firmalarla ticareti teşvik etmeyi tercih ediyor.
Milei liderlik tarzı ve popülist mesajları açısından Trump’a benziyor. Onun gibi yerleşik düzeni sarsmayı vaat ediyor ve küresel liberal politikaların karşısında bir "halk savunucusu" olarak öne çıkıyor.
Milei, Donald Trump gibi popülist bir lider olarak "elitlere karşı halkı temsil etme" söylemiyle ortaya çıktı. Her ikisi de siyasi sınıfa yönelik eleştirileri ve sert söylemleriyle dikkat çekiyor.
Trump gibi Milei de medyada sansasyonel açıklamaları ve tartışmalı ifadeleriyle sık sık gündeme geliyor. Bu strateji geniş bir halk desteği oluştururken muhaliflerinden güçlü tepki alıyor.
İkisi de piyasa özgürlüğüne dayalı ekonomik politikaları savunuyor. Ancak Trump korumacı ticaret politikalarını da desteklerken Milei Arjantin ekonomisini dolarize etmeyi savunarak daha radikal bir pozisyon alıyor.
Milei klasik liberalizme (özellikle Avusturya Ekonomi Okulu’na) güçlü bir şekilde bağlı. Trump ise ideolojik olarak tutarlı bir çerçeveden ziyade pragmatizm ve milliyetçilikle hareket ediyor.
Trump kültürel meselelerde muhafazakâr bir çizgi izlerken Milei’nin odak noktası daha çok ekonomik reformlar ve devlet küçültme politikaları oldu. Ancak her ikisi de güçlü bir şekilde anti-sol söylemlerle birleşiyor.
Solun nefret ettiği ve Trump'çı sağın sarıp sarmaladığı Milei aslında her iki gruba da ait değil. Geçtiğimiz yıl içinde devletin sürekli büyümesinin kaçınılmaz olmadığını gösterdi. Trump'ın uyguladığı türden fırsatçı popülizmden farklı davrandı.
Milei korumacılığa değil serbest ticarete ve piyasalara inanıyor. Pervasızca borçlanma yerine mali disiplini, popüler fantezi balonları uçurmak yerine halka kötü gerçekleri söylemeyi tercih ediyor.
Arjantin'in başı uzun yıllardır kayırılan yandaşlarla, yalancı siyasetçilerle ve halkı geçici olarak memnun etmek için devamlı para basan merkez bankasıyla dertte. Çeşitli hükümetler enflasyonu dizginlemek için fiyat kontrollerini, çoklu döviz kurlarını ve sermaye kontrollerini denediler ama başarılı olamadılar.
Arjantin modern ekonomi tarihinde zengin gelir grubundan orta gelir grubu statüsüne geri dönen tek ülkedir. Milei bu düşüşü tersine çevireceğini vaat etti ve seçildi.
Ancak bence halka hem kötü şeyler vaat edip hem de onların desteğini sağlamak için ya bir Churchill ya da Hitler olmak gereklidir. Oysa Milei bana daha çok demagog Mussolini'yi hatırlatıyor.
Dağınık saçları nedeniyle "peruk" lakabı takılan Milei agresif ve teatral tarzıyla, küfür dolu tiratları ve rakiplerini yerin dibine sokan negatif siyasi kampanya taktikleriyle popülarite kazandı. Dikkat çekmek için General Ancap (Anarko Kapitalist) adlı bir süper kahraman kostümü giydi, devleti budayıp küçültmek istediğini simgelemek için her yerde elinde çalışan bir elektrikli testereyle dolaştı.
Milei'nin hükümeti kamu harcamalarını kısmak için sübvansiyonları kaldırdı, kamu sektörünü küçülttü ve mali disiplini artırmaya odaklandı. Bu adımlar kısa vadede bütçe fazlası sağlasa da toplumsal huzursuzluk ve protestoları beraberinde getirdi.
Testereli başbakan kamu harcamalarını reel olarak üçte bir oranında azalttı, bakanlık sayısını budadı ve ilk kez bir bütçe fazlası verdi. Bürokrasi büyük ölçüde azaltıldı ve piyasalar serbestleştirildi.
Milei masrafları azaltırken çok acımasız davrandı. Bakanlık sayısını 18'den 8'e indirdi ve devlet memurlarını kapının önüne koydu. Bayındırlık işlerinin büyük çoğunluğunu durdurdu, eyaletlere yapılan transferlerin çoğu kesildi. Maaşlar reel olarak yüzde 20 düşürüldü. En büyük tasarruf emekli maaşlarının gerçek değerini düşük tutmaktan geldi. Türk milleti de bunu iyi bilir.
Milei göreve geldiği zaman Merkez Bankasının döviz rezervleri 11 milyar dolar eksideydi. Bugün durum biraz daha iyi ama balans hala negatifte. Vergi affı sayesinde yastık altından ve denizaşırı hesaplardan bankacılık sistemine 20 milyar dolar kazandırıldı.
Enflasyon aylık bazda yüzde 13'ten 3'e, yıllık bazda yüzde 200'den 107'ye düştü. Yatırımcıların temerrüt riskine ilişkin değerlendirmesi yarı yarıya azaldı. Ekonomi toparlanma belirtileri gösterdi. Bu mali disiplin politikalarının ve kamu harcamalarını azaltma çabalarının bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Kamu harcamaları ciddi oranda kesildi ve bütçede yüzde 1,7 oranında fazla sağlandı
Bu politikalar özellikle düşük gelirli gruplar üzerinde büyük bir yük oluşturdu. Sübvansiyonların kaldırılması ve fiyat kontrollerinin gevşetilmesi yaşam maliyetini artırarak ve kalitesini düşürerek halk arasında hoşnutsuzluk yarattı.
Radikal kemer sıkmanın sosyal sonuçları kötü oldu. Her zaman ve her yerde olduğu gibi yükün çoğunu dar ve sabit gelirliler yüklendi. Ülkedeki yoksulluk oranı 2024'ün ilk yarısında bir önceki yıla oranla yüzde 40'tan 53'e sıçradı.
Annelik iznini sınırlamak ve işçi haklarını kısıtlamak gibi kararlar sendikalar ve muhalefet partileri tarafından eleştirildi ve protestolara ve yasal mücadelelere yol açtı.
Sosyal yardım programlarının azaltılması ve işçi haklarının kısıtlanması geniş çaplı eleştirilere ve protestolara neden oldu. Enflasyondaki iyileşmeye rağmen temel mal fiyatlarının yüksek kalması ve işsizlik gibi sorunlar halk arasında hoşnutsuzluk yarattı. Ayrıca kamu sektöründeki geniş çaplı işten çıkarmalar sosyal gerginliklere neden oldu.
Ekonomik reformlarının bir kısmı özellikle sendikalar tarafından mahkemeye taşındı. Milei’nin partisi Kongrede çoğunluğa sahip olmadığı için reformlarını geçirmek için diğer partilerle uzlaşmak zorunda kaldı.
Milei’nin yönetimi liberal ekonominin başarısını öne çıkarsa da sosyal refah sisteminin çöküş riski ve gelir eşitsizliği gibi sorunlara karşı yeterli önlem alınmadığı yönünde eleştiriliyor. Özellikle eğitim ve sağlık gibi alanlardaki harcamaların kesilmesi uzun vadeli olumsuz etkiler yaratabilir.
Beğenelim beğenmeyelim Milei'in politikaları tutarlı ve birbiriyle örtüşüyor. Bu da onların etkilerini artırıyor. Trump gibi serbest ticaret ve korumacılık arasında yalpalamıyor. Milei şimdilik vatandaşların çoğuna acı reçeteyi kabullendirmiş gibi gözüküyor.
Bir yıl sonra Milei hala kendisini nefret ettiği devleti içeriden çökertmeye yemin etmiş bir köstebek gibi görüyor. Devleti silah zoruyla vergi toplayan bir suç örgütü olarak nitelendiriyor. Serbest teşebbüs üzerindeki herhangi bir kısıtlamanın toplumu sosyalizme doğru ittiğini iddia ediyor ve devletin müdahalesini ortadan kaldırmak için elinden geleni yapacağını söylüyor.
Bugünler Milei'in iyi günleri. JP Morgan ülke riski endeksi Aralık 2023'te göreve geldiğinde 2000 iken şimdi 750'ye düştü. Kamuoyu yoklamalarına bakılırsa popülaritesi arttı. Bunun başlıca nedeni yüzde 3'e kadar düşen enflasyon oranı.
Milei ve ekibi uçak yolculuğundan daire kiralamaya, boşanmadan uydu internetine kadar her şeye karışmış olan bürokrasiyi azalttı. Öte yandan ekonomi resesyona girdi, işsizlik ve yoksulluk oranları sıçradı.
Siyaset yapmakla çok şey öğrendiğini, Arjantin siyasetinde hiç düşmanı olmadığını, sadece rakipleri olduğunu söyleyen pragmatist Milei genelkurmay başkanına "hırsızlar" ve "suçlular" diye nitelendirdiği siyasi seçkinlerle uzlaşma yetkisi verdi.
Milei 2023'te kampanya yaparken Çin'e defalarca hakaret etti ve bir suikastçıyla ticaret yapmanın doğru olmadığını söyledi. Ancak geçenlerde Xi Jinping ile görüştükten sonra onun için "muhteşem bir ortak" deyimini kullandı. "Hiçbir şey sormuyorlar, sakin bir şekilde ticaret yapmak istiyorlar" dedi.
Benzer bir şekilde bir zamanlar Lula olarak bilinen Brezilya Devlet Başkanı Silva'yı "yozlaşmış bir komünist" olarak nitelendirdi. Şimdi daha nüanslı bir biçimde "Lula ile arkadaş olmayacağım ama kurumsal bir sorumluluğum var" diyor.
Ancak Milei'in başarılarının yanında büyük riskler de gözüküyor. Milei siyasi açıdan muhalefet arasındaki kargaşadan, fraksiyonlara bölünmüş solun ve aynı durumdaki Peroncuların felcinden yararlandı.
Halkın zayıf büyümeye, yüksek işsizliğe ve yoksulluğa daha ne kadar tahammül edebileceği belirsiz. Önceleri Milei seçmenlere açıkça kesintilerin zarar vereceğini söyleyerek beklentilerini düşürmüştü. Oysa bugünlerde "Arjantin son 100 yılın en iyi zamanına giriyor" diye bağırıyor. Bunun yönetilmesi zor olan bir beklenti olduğu kesin. Protestolar artıp muhalefetteki dağınık Peronistler ve solcular birleşebilirse yatırımcılar ürküp kaçabilir.
Öte yandan Arjantin pesosu aşırı değerli görünüyor. Hükümet sermaye kontrollerini devam ettiriyor ve döviz kurunu belirliyor. Milei pesoyu Aralık 2023'te yüzde 50, ardından her ay yüzde 2 devalüe etti. Geçim sıkıntısı çeken Arjantinliler ürünlerin çok daha ucuz olduğu Şili'ye günlük alışverişe gidiyorlar.
Sonunda sermaye kontrolleri kaldırılıp döviz kuru serbest bırakılırsa pesoda ani bir değer kaybı ve enflasyonda patlama görülebilir.
Bir başka endişe Milei'in bağnazlığıyla Arjantin'in zaten hassas olan kontrol ve dengelerini baltalayabileceğidir. Anayasada kabul edilen kurallardan bir milimetre bile sapmayacağını söylüyor, öte yandan Yüksek Mahkeme'ye liyakati eksik ama sadakati sonsuz yargıçlar atıyor.
Milei ayrıca yurtdışındaki çağdaş popülist otokratlar gibi kültür savaşlarıyla gittikçe daha fazla meşgul oluyor. Arjantin basınında yazılanların yüzde 85'inin yalan olduğunu iddia ediyor. Kendi deyimiyle transseksüel ideolojiye ve kürtaja karşı çıkıyor. İklim değişikliğine insanların neden olduğunu reddediyor. Bu davaların Marksizmin yeni cephesi olduğunu iddia ediyor.
Milei’nin radikal ekonomi politikaları ve devletin küçültülmesine yönelik çabaları kısa vadede bazı makroekonomik iyileşmeler sağladı. Ancak sosyal adalet ve siyasi istikrar üzerindeki etkileri çok eleştiriliyor. 2025 ara seçimleri Milei’nin reformlarını sürdürebilmesi için kritik önemde olacak ve ekonomik toparlanmanın kalıcılığı bu dönemde test edilecek. Hükümet on yıllık vergi indirimleri ve gümrük muafiyetleri gibi büyük yatırım teşvikleri sağlayan yeni bir yasanın sermayeyi çekeceğini ve büyümeyi artıracağını umuyor. Ekonomik büyüme gerçekleşirse yoksulluğu ve işsizliği azaltacak, ancak enflasyonist baskıyı artıracaktır.
Milei’nin ilk yılı ekonomi alanında cesur adımlarla öne çıksa da sosyal politikalar ve siyasi denge konusunda eksiklikler barındırıyor. Radikal değişikliklerin kısa vadeli sonuçları gözlemlenirken uzun vadede sürdürülebilirlik hala bir soru işareti. Halk desteğinin durumu ve ekonomik reformların kalıcılığı önümüzdeki dönemin belirleyici unsurları olacak.
Milei sonunda sermaye kontrollerini kaldırır ve aşırı değerli pesoyu esnek bir döviz kuru rejimine geçirirse yatırımcı güveni artabilir. Öte yandan daha önce olduğu gibi para birimi çökerse enflasyon yine patlar.
Arjantin'in yakın tarihi başarısız reformlarla doludur. Dış güçlerden yardım gelmezse Milei'in uyguladığı vahşi kapitalizmin uzun vadede siyasi istikrarsızlık doğuracağını tahmin etmek için bir siyaset bilimci olmaya gerek yoktur. Peronist ya da solcu muhalefet daha iyi örgütlenirse ve direniş gelişirse Milei hükümeti zorlanabilir.
Öte yandan Milei cinsiyet ve iklim değişikliği konularındaki kültür savaşları nedeniyle dikkati dağılabilecek ve Arjantin ekonomisini büyümeye geri döndürme temel misyonunu ihmal edebilecek bir eksantriktir.
Bence elindeki testereyle devleti budayıp küçülteceğim derken kendi bindiği dalı kesen artist bir devlet başkanıdır.
Milei motorcu ceketi, anarko-kapitalist mantrası ve her an patlamaya hazır mizacıyla alışılmadık bir vatan kurtaran aslan olarak seçildi ve büyük ihtimalle gelecekte o da geçmişteki kurtaramayanların arasına karışacak.
Mehmet Ali Çiçekdağ kimdir?Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ İstanbul'da doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesini ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. İki yıl Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde asistanlık yaptıktan sonra burslu olarak ABD'ye gitti. California Üniversitesi'nin Santa Barbara kampüsünde siyaset bilimi dalında yüksek lisans ve doktora yaptı. 40 yıldan fazla ABD'de kalan Çiçekdağ çeşitli üniversitelerde Amerikan politikası, uluslararası ilişkiler ve mukayeseli devletler dersleri verdi. Çiçekdağ'ın ikinci uzmanlık alanı Yabancı Dil Eğitimi ve Dilbilimidir. Monterey Institute of International Studies'ten eğitim dalında ikinci bir M.A. aldı. Defense Language Institute'te Akademik Eğitim ve Geliştirme bölümünün başkanlığını ve Türkçe Bölümünün başkanlığını yaptı. 1980'lerde Boğaziçi Üniversitesinde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tam zamanlı öğretim üyeliği yapmış olan Çiçekdağ, bugünlerde aynı bölümde yarı zamanlı olarak Amerikan Politikası dersleri veriyor. T24'te siyaset ve müzik yazıları yazmayı seviyor. |
Bob Dylan, Beatles, Van Morrison, Grateful Dead, Who, Rolling Stones ve Pink Floyd… Cahiller bari iyi müzik dinlesinler!
Sokaklar göçmenlerle doldu. Kulağa gelen dil ve müzik, restoranlardan ve siyasetten gelen kokular değişti. Öğrenciler kopya çekmeye başladı. Yargı siyasallaştı. Siyaset kutuplaştı. İnsanlar daha karamsar oldu. Ne olacak bu Amerika'nın hali?
Güldürücü, eğlendirici, alay edici, absürt, düşündürücü, iç gıcıklayıcı, hicvedici, empati yaptırıcı, nostaljik, fiziksel, göbek hoplatıcı, gerdan kırdırıcı, kıvırtıcı, saçma, deli, akıl dışı, aptal…
© Tüm hakları saklıdır.