16 Ağustos 2020

Teselli yemekleri, yetiş imdadıma!

Bu yemeklerin neden rahatlattıklarına gelecek olursak: Yüksek yağ, şeker, tuz beynin ödül sistemini aktive ediyor, aklımızın bu comfort food'lara kaymasına engel olamıyoruz

Belirsiz bir dönemde ya da sadece canımız sıkıldığında şöyle önümüzde bir tabak makarna olsa fena mı olur? Ya da anne köftesi? Yüzünüzde hafif bir gülümseme belirdiyse, doğru yoldayız: Tanıştıralım, bunlar hep teselli yemekleri.

Bu kavramı belki de çoğunuz duydu; konumuz: Comfort food. Comfort food yani teselli yemekleri kültürden kültüre, cinsiyete göre farklılık gösteren, genelde çocukluğumuza döndüren, çoğu zaman kalorisi yüksek, nostaljik ve duygusal bağlarla sarmalanmış yiyecekler için yapılan bir tanımlama. Adında geçen "rahatlık" aslında psikolojik. Ve belki de bazen fizyolojik. Patates, dondurma, pizza, hamburger, makarna gibi şekeri veya karbonhidrat değeri yüksek yemeklerin bir kısmı bu çemberin içinde. Peki neden rahatlattıklarına gelecek olursak:

Yüksek yağ, şeker, tuz beynin ödül sistemini aktive ediyor. Mesela çikolatanın serotonin hormonunu yükselttiği ve gerginliği hafifleten bir etkiye sahip olduğunu araştırmalar kanıtlıyor. Negatif duyguların bünyeyi sardığı anlarda zihnimizi ayartmaya çalıştığını kendi deneyimlerimizden biliyoruz. Çoğumuz mutlu olduğumuz dönemlerde kendimize daha iyi bakıyor, sağlıklı beslenmeye özen gösteriyoruz; moral bozukluğunda ise aklımızın bu comfort food'lara kaymasına engel olamıyoruz.

Aslında 'comfort food' derken psikologlar ve araştırmalar konfor alanı ve aidiyet konusunun da altını çiziyor. Hep beraber oturmuşuz evdeyiz, yemek için ne sipariş veririz? Çoğumuzun aklına ilk pizza geliyor değil mi? Sohbet ve aidiyet duygularını bu yemekler resmen tetikliyor ve pozitif aile ilişkilerini hatırlatıyor. Ayrıca duygusal hafızayı da güncelleyip, tatlı bir nostalji, eve özgü bir rahatlık yaratıyor. Bu nostaljik rahatlama ve evde olma hissi bizi güvensiz ve mutsuz dönemlerde de sarıp sarmalıyor.

Özellikle kaygı ve belirsizlik hislerinin tavan yaptığı Mart- Haziran dönemini düşündüğümde etrafımda ve sosyal medyada bolca lahmacun, mantı, kuru fasulye-pilav, pizza gördüm. Üstelik çoğunlukla salata, zeytinyağlı pişen evlerde. "Ben bile mercimekli köfte yaptım, ben bile lahmacun yaptım" diyen kaç kişiyiz? Yakın çevremden en az 10 kişi sayarım! Biraz kaygıyı azaltma, güven arama, biraz çocukluğun mutlu anılarına dönme isteği aslında, hepsi bu. BU MU ACABA?? Bu çok masum görünen hareketler tabii ki sağlık açısından aynı masumiyeti taşımıyor. Üstelik uzun vadeli bir tatmin de olmuyor, anlık modu yükselten bir kurtarma operasyonu desek daha doğru olur.

Yazarın Diğer Yazıları

Eski bir İstanbul lezzeti: Fincan Böreği

Fincan böreğinin tarihçesi Osmanlı dönemine kadar uzanıyor ve ilk defa 17. yüzyılda, Muhammed Murad Buhari'nin Sohbetnamesi'nde görülüyor

Sefarad Mutfağı'nın en tasarruflu yemeği

Çocukken kaşkarikas ne komik isimdir diye düşünürdüm hep

Gaya balığı geldi madame!

Yakalandı mı çabuk bozulurdu bu balıklar, bu sebeple içinde deniz suyu olan leğenlerde satılırdı. Kahverengi, kaygan derisinin içinden beyaz yumuşacık bir et çıkardı

"
"